Bilal Dizbay ‘STK'ların; Özellikle Esnaf Odalarının Sessizliği Hayra Alâmet Değil’ dedi

Gelecek Partisi Konya İl Başkan Yardımcısı sözlerine şöyle devam etti...

Evet kulağa hoş gelen ve gurur okşayıcı gibi görünen bu "kıskanıyorlar" kelimesi aslında kötü giden bazı şeylerin üstünü örtmek için kullanılan içi boş bir kelimedir ülkemizde.

20 yıldır devlet yönetimini elinde bulunduran ve güçlü bir iktidar neden ve nasıl böyle basit kelime oyunlarına ihtiyaç duyar hiç düşündünüz mü?

Bu sorunun en basit cevabı; artık ömrünü doldurmuş ve ülkeye katkı veren değil zarar veren bir yapıya bürünmüş olmalarıdır..

Konu başlığımızı ele almadan önce STK nedir, hangi amaçla kurulur ve görevleri nedir kısaca bilgi vermek isterim.

Sivil Toplum Kuruluşu Nedir?

Sivil toplum kuruluşu, halkın bir araya gelerek oluşturmuş olduğu, amaç doğrultusunda daha iyi yaşam koşulları hedefleyen yasal örgütlere verilen isimdir. Sivil toplum kuruluşları, sosyal ekonomik, işçi hakları, dini amaçlı veya hayır işleri gibi alanlarda faaliyet gösterebilir. Sivil toplum kuruluşlarına bazı örgüt ve kurumlar örnek gösterilebilir.

Sendikalar

Dini kuruluşlar

Düşünce kuruluşları

Kâr amacı olmayan vakıf veya dernekler

Ticarî kuruluşlar

Meslek kuruluşları

Siyasi partiler

Sanayi kuruluşları

Gençlik dernekleri vb.

STK'nın Amaçları

Sivil toplum kuruluşlarının temel amacı, toplumsal sorunları bağımsız şekilde ele alarak, kamuoyunu bilgilendiren, aydınlatan ve buna yönelik öneri sunan kuruluşlardır.

Toplumun kendisi tarafından kurulan STK'lar, toplumun genelini aydınlatma amacı güder. Buna yönelik çalışmalar yapar.

STK'nın Görevleri

Toplumun geleceği için çalışmak.

Toplumdaki suç işleme, alkol alışkanlıkları ve temel diğer sorunları gidermeye yönelik faaliyet göstermek.

Ülke içerisinde ve yurt dışında yaşayan vatandaşların temel haklarını savunmak, korumak, kollamak ve bu yönde özveride bulunmaktır.

Gelelim asıl konu başlığımıza. Bir ülkenin demokratikleşmesinde ve gelişmesinde en önemli katkıyı sağlayan, sağlam ve sarsılmaz bir istikrar için gerekli en önemli yapı taşları olan STK'lar ve Esnaf Odaları bir ülke kötü yönetilirken ve talan edilirken neden sessiz kalır!!!

Aslında bu durum birden oluşmuş bir düzen değil ülkemizde. İktidar her zaman ki uyanıklığıyla ve kelime oyunlarıyla kademe kademe ülkeyi bu hale getirdi. Öncelikle adalet, sağlık, eğitim ve enerji kurumlarını kontrol altına aldı. Sonra bunlara medya, STK ve esnaf odaları eklendi. Elde edemediği kurumlar içinde paralel kuruluşlar yoluyla kutuplaştırmaya gitti. Kamuoyunda en meşhur ve bildiğimiz konu; çoklu veya paralel baro sistemi buna örnektir.

Esnaf odaları; STK başlığının altında yer alır fakat ekonomik olarak sıkıntılı bir süreçten geçen ülkemizde önemlerine dikkat çekmek için büyük harflerle konu başlığı olarak kullandım.

Ak parti ilk iktidar olduğu yıllarda siyasete çok fazla müdahale ediyorlar diyerek ötekileştirdiği bazı sanayi ve ticaret alanındaki STK'ları; ülkenin gelişmesi yönünde kullanmayıp, sadece oy toplamak uğruna sendika, STK vb. birlikleri yok etmeye yönelik çalışmalar yapmıştır.

Daha sonra bu STK'ların önemli bir oy kaynağı olduğunu ve istedikleri şekilde yönetirlerse her konu ve şartta bu kuruluşları kullanabileceklerini gördüler.

Ne yazık ki milletimizin hem siyasete hem de STK'lara bakış açısı genel olarak olumsuz yöndedir. Siyasette ve kurumlarda görev almak için yalan söylemeyi becermek, rüşvet almaktan utanmamak

gibi ön şartları olduğuna inanır çoğu vatandaşımız. Hâlbuki siyasetin içinde olmak ve resmi kurumlarda bu iki önyargıya bulaşmadan tertemiz görev yapmak çok kolay ve gururlu bir iştir.

Bu yöndeki ön yargıları iyi kullanan iktidar; ülkemizdeki söz sahibi birçok STK ve esnaf odasına kendi kontrolünde tutabileceği, kendisini eleştirmeyen, ne zaman başı sıkışsa dış güçler bizi kıskanıyor ve herkes bize düşman argümanlarıyla üyelerini kontrol altında tutabilecek başkanlar ve yönetimler ortaya çıkarmıştır.

Tabi ki bütün STK'lar bu şekilde yönetiliyor demek yanlış olur. Ama ne yazık ki dini söylemler ve para kullanılarak ele geçirilen kuruluş sayısı çok fazladır. Başka bir sorunda; ne yaptığı, kimlere hizmet ettiği belli olmayan binlerce dernek ve vakıf türemiş, para aklama, uyuşturucu vb. işlerin üstüne kılıf geçirilmiştir.

Geçmişte değerini bilmediğimiz STK'ların önemini pandemi zamanında daha iyi anlamış olduk. Bir ülkenin doğru ve adil bir şekilde yönetilmesine en büyük katkıyı yapması beklenen STK'ların bir çoğu ne yazık ki geçer not alamadılar. Bunu ben söylemiyorum. O STK'nın veya esnaf odasının içindeki üyeler bunu söyleyenler.

Özel konuşmalarımızda şikayetlerini ve olması gerekenleri dile getiren oda başkanları ve yönetimleri ne hikmetse doğruyu ve temsil ettikleri üyelerinin haklarını savunmaktan geri durdular.

Hiçbir siyasi partinin görüşünü veya ideolojiyi savunmak için kurulmadıkları halde doğruyu savunmak ve çözümünü iktidara anlatmakla yükümlü olan STK'ların sessiz kalmayı seçmeleri hiçte hayra alâmet değil ne yazık ki...

Günümüzde iktidar yöneticilerinin; kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve üstten bakan konuşmaları ile başka yollarla bulmuş oldukları baskı yöntemleri sonucunda çoğu vatandaşımız ve bağımsız olması gereken ama tam bağımlı hale gelen kuruluşlar muhalif olarak adlandırılan hiç kimseyle aynı fotoğraf karesinde veya sokakta bulunamıyor ne hikmetse. Ama iktidarın bir programı veya ziyareti olunca çarşaf çarşaf fotoğraflar ve iltifatlarda yarışıyorlar.

Bu kuruluşların başındaki yöneticilere son olarak şunu iletmek isterim. Herkes herşeyin farkında. Korkunun ecele faydası yok. Yaptıklarınız ve yapmadıklarınız bir gün karşınıza çıkacaktır. O gün geldiğinde biz yapmak istedik ama tehdit ettiler, korkuttular diyerek milletimizi ve üyelerinizi kandıramayacaksınız.

Bizler muhalefet parti temsilcileri olarak; bu kadar zorlu ve sıkıntılı bir süreçte ülkemizin ve çocuklarımızın mutlu, huzurlu ve sağlıklı geleceği için azimle çalışıyorsak, sizlerde bu ülkenin ekmeğini yiyerek ülkeye değil kendinize çalışıyorsunuz.

Ülkenin kötü gidişatından iktidar kadar; yapılan yanlışlara dur demeyen, engel olmak için çaba sarfetmeyen, bana dokunmayan yılan çok yaşasın diye düşünen kişi ve kuruluşlarda sorumludur.

İnşallah yakın bir gelecekte; ülkemizin ve milletimizin hak ettiği, adil, zengin ve yandaşların değil herkesin söz sahibi olduğu bir ülkede buluşmak dileğiyle...