Keşkül derviş çantasıdır. Dervişlerin bellerine iple bağlı olan bir kase vardır ve buna da keşkül denir. Gurur ve kibri yenmek adına dilenmeye mecbur edilen dervişlerin kendilerine verilen yiyeceği koydukları kabın adıdır keşkül. Dervişlerin dilenmesi, ihtiyaçtan değil, tarikat felsefesinin gereği olarak görülür.
Bu kabın asıl adı keşkül-ü fukara olarak geçer. Hindistan cevizinin içi oyulmak suretiyle veya abanozdan yapılan dilenci çanağına keşkül-ü fukara, fukara çanağı denilir.
Hikayeye göre; dervişler zaman zaman kadılarla birlikte halkın arasına girip dilenirlermiş. Ve topladıkları para ve malzemeler keşkülün içinde biriktirilir imaretlere verilirmiş. Onlar da fakir halka tatlı olarak dönermiş ve bunun adına da keşkül-ü fukara denmiş.
Bir başka rivayete göre ise; devamlı seyahat eden dervişlerin yiyecek ve içecek saklama kabı olarak kullandıkları keşkül, eşsiz şekliyle dünyanın “deniz” veya “çifte ceviz” olarak bilinen en büyük tohumdur. Keşkül kelimesi, bir zamanlar bu nesnenin omuz üstünde taşındığına işaret ediyor. Çünkü taşımak anlamına gelen Fasrça “kash” ve kashidan” veya şimdiki hâliyle “keshidan” ve omuz anlamına gelen “kul” kelimesinden meydana geliyor.
Şeyh Yahya Agâh Efendi “Mecmuatüzzaraif” adlı eserinde keşkülün kerametlerine dâir rivâyetler aktarır. Kadiri şeyhinin emri ile Mısır’a gelen Kaygusuz Sultan, o sırada sıkıntılı bir hâlde bulunan Mısır Melikinin sıkıntısını giderince Melik kendisine, “ne muradın varsa göreceğim” der. Kaygusuz da keşkülünü pirinçle doldurmalarını ister.
Melik “isteye isteye bir keşkülcük pirinç mi istiyorsun?” diye hayret edince, “siz doldurun” diye ısrar eder. Neticede keşküle pirinç konmaya başlanır.
Ancak çuvallarla pirinç konduğu hâlde keşkül bir türlü dolmaz.
Nihayet bir müddet sonra keşkül dolar. İşin hakikati ise o zaman anlaşılır.
Meğer pirinçler Halep’teki Kaygusuz’un şeyhinin tekkesine gitmekte imiş ve şeyhi “el verir yeter” deyinceye kadar da keşkül dolmamış.
Keşkül en eski sütlü tatlılarımızdan biridir. Eski zamanlarda sulu yiyecekleri koyulaştırmak için ekmek kullanılmış. Daha sonraları ekmeğin yerini ezilmiş cevizgiller almış. Keşkül de sütün koyulaştırılması için ezilmiş cevizgillerin şekerle birlikte süte karıştırılmasıyla yapılmaya başlanmış. Önceleri renginin beyaz olması için ezilmiş badem, şeker ve süt kullanılarak hazırlanmış, sonradan badem yerine sübye kullanılmış, günümüzde ise koyulaştırma işlemi nişasta ile yapılmaktadır.