GENEL BASKANIMIZDAN ACIKLAMA

Diyarbakır gezisi sonrası Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’ndan çarpıcı açıklamalar...


Genel başkanımız Ahmet Davutoğlu’nun Diyarbakır seyahati sırasında Habertürk'ten Sayın Nihal Bengisu Karaca hanımefendiyle yaptığı röportajda Diyarbakır gezisi ve gündeme dair birtakım açıklamalarda bulundu...


Sizin açınızdan Diyarbakır gezisi tatmin edici miydi?


Elbette öyleydi, sadece Diyarbakır değil, Kulp, Lice, Hani… Buralara siyasi liderler gitmemiş daha önce özellikle Kulp ve Lice’ye. Hakeza Adaklı’nın Sancak’ın da bir siyasetçi görülmeyeli elli yıl olmuş. “İlk defa siz geldiniz” diyerek karşıladılar bizi. İlgi ve katılım son derece iyiydi.


Seçim barajının %7’ye indirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu hamlenin küçük partilerin önünü kesecek bir ittifak içi baraja, dar /daraltılmış seçim bölgesi ilanına doğru genişleyeceğini düşünüyor musunuz mesela? Hatta "Belli ki muhalefetin parlemento seçimine dağınık halde gideceği varsayılmış o halde şimdiden muhalefet strateji belirlemeli, birbirleri lehine geri çekilecekleri yerler konusunda anlaşmalı" gibi önerilerde bulunanlar oldu. Sizce ittifakların geleceği nasıl etkilenir bu regülasyonlardan?


Bir mühendislik çalışması bu. Birilerinin engellenmesi için matematiksel bir dizayn yapılıyor. Daha önce HDP’yi engellemek için hatta Refah Partisi’ni engellemek için %10 barajı getirilmişti. Sadeec HDP çizgisi değil Refah’ın da %5, %6 bandında olduğu dönem vardı. Ama engelleyemediler. Aksine daha büyük motivasyon oluştu halkta. Burada %7 barajı MHP’nin talebi çünkü oylarının daha aşağı bir trend yönünde olduğunu görüyorlar. Bizim için barajın bir anlamı yok. Biz daha yüksek oy alacağımızdan eminiz. Ama onlar yaptıkları siyaset mühendisliğinin altında kalacaklar. Kim siyaset mühendisliği yaparsa onun altında kalmıştır. Bizim gücümüzü müzakere marjımızı herhangi bir siyasi denklemde azaltmaz bu.


EVREN’İN DARBECİLİĞİNİ KEMALİZME MALETMEK NE KADAR YANLIŞSA, İKTİDARIN HATALARINDAN DA DİNDARLIĞI SORUMLU TUTMAK DA O DERECE YANLIŞ


Son dönemde Balıkesir Edremit’te yapılan çarşaflı kadını zincirden çözdük içinden çağdaş kadın çıkardık gösterisi konuşuldu. Ayrıca daha önceki yıllarda, askeri vesayet üzerinden sık sık Kemalizm eleştirisi yapan kanaat önderleri Atatürkçü tınılar içeren yazılar yazdılar. Burada ne oluyor sizce? Bu trendi iktidarın hatalarına mı bağlarsınız? Bu kez resmi ideoloji tarafından değil gönüllü olarak yükselen bir eğilim var, buradan İslamcıların da alması gereken bir ders var mı?


Belli dönemlerde tepkisel trendler ortaya çıkar bunlar da başka eğilimlere hatta bazen gerilimlere yol açar. AK Parti iktidarının yanlışlıklarına duyulan tepki bir kesimde jakoben Kemalizmin tekrar uyanışına yol açabilir, jakoben Kemalizme duyulan tepki de geleneksel muhafazakar kesimde tepkiselliğe yol açabilir. Cumhuriyet'in 100 yıllık tarihinde önemli üç fay hattı var. Biri Kürt-Türk ekseninde etnik, biri Sünni-Alevi ekseninde mezhepsel, diğeri laik-dindar ekseninde dünya görüşü fay hattı. Makul siyasetçilerin geçmiş tecrübelerden ders almış insanların bu fay hatlarını doğru yönetmesi ve aşırı uçlardan kaçınmayı sağlamaları gerekir. Son Edremit olayı çok çarpıcı ve herkesin dikkat etmesi gereken bir olay. Rasyonel bir siyasi tavırla açıklanabilir bir şey değil o. Kadın onuruna bir saldırı var her şeyden önce sadece inanca değil. İktidarın yanlışlıkları nuhafazakar değerlerlerde bir yıpranmaya yol açtı. Aynı zamanda daha önce bu değerlere saygı duyan insanlarda da bir refleks oluştu. Bu refleks de doğru bir refleks değil. İktidarın yanlışlıklarını dine maletme hatasına kimsenin düşmemesi lazım


Neden ve nasıl düşmemeliler? Dünya görüşlerinin, ideolojilerin, öğretilerin test edilmesi, bunlarla aidiyet bağı olan insanlar üzerinden olur genelde. Testi kaybedenler bu ideoloji ya da hayat görüşlerinin de zemin kaybetmesine neden olur. Hep böyle olmuştur.

Doğru ama sınavı doğru vermeye çalışan dindar ya da muhafazakar siyasetçiler de var. Sadece yanlışları olanlar mı referans teşkil etmeli? Hem de şu var bakın, 12 Eylül’ün sene-i devriyesindeyiz. Kenan Evren’in yaptığı bütün hataları sergilediği jakobenizmi Kemalizme maledip Mustafa Kemal karşıtlığı yapılabilir mi? 12 Eylül ya da 28 Şubat da Kemalizme sadakat duyanlar tarafından yapılmıştı, bu böyle diye darbeciliğe duyduğumuz tepkileri Atatürk’e mi maledeceğiz?


Geçmişte malettik. Yapıldı bu.

Genelde doğrudan Atatürk’e maletmedik, bir Kemalizm yorumuna malettik. Ben ona jakoben Kemalizm diyorum. Dolayısıyla yapılanları bir Kemalizm yorumuna maletmek ayrı şey, bir tarihi lider olarak Atatürk’ü sevmek ayrı bir şey. Aynı durum dini ve muhafazakar kavramlar için de geçerli. Kalıplaştıran, kutuplaştıran bir ideolojik tutumdan her halukarda uzak durmak lazım.

İKİ PARTİNİN TABANI DA İTTİFAKTAN RAHATSIZ

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı’nın daha da genişleyerek tek bir ortak adayla seçime gitmesinin olabilecek en iyi formül olduğu konuşuluyor. Ancak bir tarafta da muhalefetin büyük partilerinin kurumlarında ve tabanlarında sığınmacılara karşı son derece galiz bir dil kullanılması, az önce bahsettiğim yükselen Kemalizm trendi gibi olgular var, bunlar geniş bir Millet İttifakı tablosunun oluşmasını engeller mi?

Özellikle yılbaşına kadar siyasi hareketlilik çok yüksek olacak. Ocak ayına kadar. Çünkü meclis denklemi, seçim yasası, bütçe görüşmeleri... Siyaset ciddi şekilde tıkandı. Bu tıkanmanın önünü açacak gelişmeler yaşanabilir. Cumhurbaşkanlığı seçimi, ortak aday meselesi elbette gündemde kalacaktır ama seçim atmosferine girmeden herhangi bir sonuç alınacağını düşünmüyorum. Cumhur İttifakı’nın adayı net olduğu için muhalefetin de hemen kendi adayını açıklaması isteniyor. Ama daha bunun için erken. Çünkü biz daha acaba MHP Cumhur İttifakı’nın adayını desteklemeye devam edecek mi sorusuna bile şimdiden cevap veremeyiz.


Bu seçim barajını %7’ye indirme işine biraz da o cihetten mi bakıyorsunuz?

Elbette. Kendi aralarında neyin müzakare edildiğini bilmiyoruz ama her iki partinin tabanında da çok fazla rahatsızlık olduğunu biliyoruz. AK Parti tabanında az bir oyla MHP’nin bu kadar etkin olmasından rahatsızlık duyuluyor. MHP tabanında da AK Parti’nin yolsuzluk algısı bize yapışıyor şeklinde bir rahatsızlık var. Muhalefetin Cumhurbaşkanı kim olacak meselesinin ısrarla gündemde tutulmasının nedeni muhalefet tarafındaki ihtilafların artmasını sağlamak yolundaki bir hesap.


Sistemik Deprem kitabınızda pandeminin mevcut rejimlerin daha da otorierleşmesi toplumlarda ise sisteme güvensizlik doğuracağını yazmıştınız. Ülkemizde de giderek artan aşı karşıtlığı konusunu bu çerçevede görmek mümkün mü?


Fransa’da aşı karşıtları ve aşı yanlıları sokakta çatıştılar. Her yerde bu tepkisellikler var, doğru görmüşsünüz. Sisteme olan güvensizliğin artmasıyla ilgili bir durum. Dünyada böyle. Türkiye’de ise ulusal sisteme bir güvensizlik var. Devlet bu konuda yeterli taminat gösterecek bir performans gösteremedi.