AB ve Yunanistan’ın İnsan Onuru ve Mülteci Haklarını Çiğnemesi Kabul Edilemez!
İdlib’te uzun süredir Suriye rejimi ve Rusya’nın saldırgan tutumuyla devam eden ve son gelişmelerle daha da ivmelenen mülteci krizi yeni insani dramların yaşanmasına yol açmaktadır.
Buna karşın AB başta olmak üzere, BM ve uluslararası camianın pasif tutumu ise gözlerden kaçmamaktadır. AB içinden, bırakın Suriye içinde çözüm üretmek için ön almayı, Yunanistan’ın mültecilere karşı gösterdiği gayrı insani ve gayrı hukuki aşırı güç kullanımını destekler açıklamalar gelmektedir.
Bizler; ölüm ve yaralamalara sebebiyet veren Yunan hükümetinin, sığınmacıları göz yaşartıcı gazlar ve ateşli silahlarla engelleme gayretini şiddetle kınıyoruz.
Yunan hükümetinin sığınma başvurularını bir ay işleme almama kararının da yasal dayanağı olmadığının altını çiziyor, ülkeye giriş çıkış yapanlara hapis cezası verilmesinin ise kabul edilemez olduğunu ilan ediyoruz.
İçlerinde kadın ve çocukların da olduğu mültecilere yönelik bu aşırı ve orantısız güç kullanımına bir an önce son verilmelidir.
Haber ajanslarına yansıyan görüntüler içler acısıdır. Yunan sahil güvenlik güçlerinin sığınmacıları taşıyan botlara ateş etmeleri de, mültecileri bu şekilde Türkiye’ye dönmeye zorlamaları da insani olmamakla beraber uluslararası hukuka aykırıdır.
Yunan hükümetinin bu tutumları ve Midilli’de olduğu gibi, yardım kuruluşu çalışanlarına, gazetecilere ve sığınmacılara karşı şiddet eylemlerine dönüşmesi de ayrı bir vahamet içermektedir. Yunan hükümeti hem sığınmacılara dönük bu tarz kışkırtmaları, hem de ırkçı çetelerin sığınmacıların adalara çıkmasını engelleyen tutumlarını engellemekle yükümlüdür.
Gelişmeler üzerine Yunanistan ziyareti gerçekleştiren bazı AB liderlerinin Yunanistan’ın gayri insani hukuksuz tutumlarını görmezden gelerek güvenlik güçlerine yönelik övgü cümleleri kurmaları, buna karşın uluslararası yasalarda yer alan “iltica hakkına saygı gösterme” çağrısında bulunmaması sadece bir sorumsuzluk örneği olarak değil, Avrupa değerlerinin pratikte karşılığının ne olduğunun sorgulanmasına da yol açmaktadır.
Parti olarak çağrımız şudur: Bu insanlar acıların, savaşların, yitip giden yaşamların olduğu coğrafyalardan umuda yolculuk yapmaya çalışmaktadırlar. Mültecilik onlar için bir tercih değil, yaşamsal bir zorunluluktur.
Bu minvalde, Yunan hükümeti sığınma başvurularını askıya alma kararından vazgeçmeli, topraklarını sığınmacılara açmalı, uluslararası korumaya ihtiyaç duyan herkesin sınırda başvuruda bulunabilmesini de sağlamalıdır.
AB ise, Yunanistan’ı sınır karakolu gibi görmekten ve bu meyanda destekler sunmaktan öte Evrensel İnsan Hakları ve Mülteciler hukuku gereği üzerine düşeni yapmalı; Türkiye ile daha önce başlatılan görüşmelere ivme kazandırmalıdır. Ama hepsinden önemlisi vicdan sınırını Yunanistan’dan değil, İdlib’ten itibaren çizmeye çalışmalı ve İdlib’e sıkışıp kalan sorunlara çözüm bulma konusunda BM nezdinde daha aktif mekanizmaları işletme ve çözüm için elini taşın altına koymalıdır.
Sorunların öncelikle kaynak ülkelerde çözümü için gayret göstermek gerektiği izahtan varestedir. Sorunların kökten çözümü için irade ortaya koymakta ayak sürülür, uluslararası mülteci politikası da karşılıklı olarak elbirliğiyle üretilmezse, sorunun daha da büyümesi kaçınılmaz olur.
İnsanın onuru ve yaşam hakkının olduğu yerde herkes üzerine düşeni yapmakla yükümlüdür.
İnsan Hakları Başkanlığı