Ağır Hasta Siyasi Mahkumlar Tahliye Edilmelidir
Gelecek Partisi olarak, kamuoyunda ‘örtülü af’ olarak değerlendirilen İnfaz yasasının gündeme gelmesi ile birlikte, birçok defalar; tutuklu ve hükümlülerin ceza ertelemesi, infazlarına ara verilmesi, tahliye önceliğinin hamile ve çocuklu kadınlar ile hasta ve ileri derecede yaşlı mahkumlara verilmesi yönünde çağrılarda bulunmuştuk.
Ne yazık ki, infaz yasası düzenlemesinde “devlete karşı işlenen suçlar” kapsamında yer alan mahkumlar, kapsam dışında bırakıldığı gibi, kronik ve ağır hastalıkları bulunanların tahliyelerine ilişkin de bir düzenleme yer almadı.
Ağır hastalığı ve engelliliği nedeniyle ceza evi şartlarında kendi kendine barınma imkanı bulunmayan mahkumların bu haktan yararlanabilmeleri ise 65 yaşını doldurma şartına bağlanmıştır. 65 yaşını doldurma şartının hiçbir haklı ve makul gerekçesi yoktur.
Daha erken yaşlarda olup, cezaevi şartlarında kendi kendine bakım ve barınma imkanı bulunmayan ağır hasta ve engellilerin Adli Tıp Kurumu veya Adalet Bakanlığı tarafından akredite edilmiş hastane raporları ile sabit tüm mahkumların yaş şartı aranmaksızın bu haktan istifade etmeleri için 14.04.2020 tarihli düzenlemedeki yaş şartı kaldırılmalıdır.
Hayatın olağan akışı içerisinde çok genç yaşlarda olduğu halde yasanın aradığı ölçüde engelli veya bakıma muhtaç hasta mahkumların bulunabileceği tartışmasızdır. Sağlık ve can güvenliği için yapılmış olan son derece yerinde bu düzenlemenin yaş şartına bağlanması sosyal ve hukuk devleti ilkelerine açık bir aykırılıktır.
Yaşam hakları devletin emanetinde olan bu insanların öncelikli talepleri “tahliye” olmakla birlikte, revire gecikmeli olarak götürülmeleri, hastaneye sevk edilmişse sevkinin gerçekleştirilmemesi, hastane randevularına geciktirilmeleri, tedavi aşamalarındaki yetersiz ve kötü beslenme gibi süreçlere son verilmesi yer almaktadır. Üstelik şeker, kalp, yüksek tansiyon, lösemi hastası olanların koğuş arkadaşlarının yardımına muhtaç halde yaşamak zorunda kalmaları da bu insanlar açısından ayrı bir ızdırap oluşturmaktadır. Hastane raporlarına rağmen tahliye edilmemeleri de sorunun esasını oluşturmaktadır.
Son günlerde medyada gündemleşen Mevlüt Öztaş, bunlardan yalnızca biri. Cezaevinde olduğu süre içerisinde fıtık ve safrakesesi ameliyatları olduğu, ardından yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliği ile pankreas kanserine yakalandığı ortaya çıktı. Ağır bir ameliyatın kendisini beklediği Öztaş’ın ailesi, sürekli tüketilen tahliye umutlarını istinafa bağlamış durumda.
Bir diğer mahkum Ümit Gökhasan ise mide kanseri. Gökhasan, ameliyat oldu ve midesi tamamen alındı. Salgından ötürü iki aydır kemoterapi de alamıyor. Halen, su sorunu da yaşanan kırk kişilik bir koğuşta kalıyor.
Ağır hasta mahkum ve yakınlarının en temel talebi; tam teşekküllü herhangi bir hastane raporuna istinaden salıverilmeleri, tedavilerinin ailelerinin yanında sürdürülmesi ve sağlık sigortalarının da devlet tarafından karşılanmalıdır.
Ailelerin bir diğer talebi de, sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisinin kaldırılıp, bizzat hastanelerin verdiği raporların esas alınarak cezaların infazlarının ertelenmesine ilişkin yeni bir düzenlemenin yapılmasıdır.
Salgına karşı risk grubundaki bu tür mahkumların tahliyeleri yanında, haklarında hüküm verilmemiş tutukluların da adli kontrol şartı ya da elektronik kelepçe takılarak tahliyeleri pekala mümkündür.
Ağır hastaların infazına tedavi sürecinde ara verilmelidir
Durumu hayati tehlike arz eden hastaların cezaevlerinde bekletilmesi ölüme terk edilmeleri ile eş değerdir. Bu durumda olan mahkumlar hakkında, 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hk.K. m 17/4 gereğince hükümlünün talebi üzerine cezalarının infazına ara verilmesi mümkündür.
Hayati tehlike teşkil etmeyen sair nedenlerle “öğrenimini bitirmesi, akim kalan ticari işletmenin devamının sağlanması gibi” nedenlerle infaza ara verilmesi mümkün iken bu imkandan ağır hasta olan şahısların yararlandırılmaması kabul edilemez.
Yine m. 16/2-3 de cezalarının infazının mahkum iyileşinceye kadar geri bırakılacağı hüküm altına alınmıştır. Hakkında Adli Tıp Kurumu ve belirlenmiş hastanelerden rapor verilmiş olan şahısların infazının ertelenmesi yasal bir zorunluluktur.
Cumhuriyet Başsavcılıklarının takdir yetkisi yoktur. Haklarında rapor bulunan şahısların infaz ertelemesini yapmayan Cumhuriyet Başsavcılıkları hakkında idari ve adli soruşturma veya işlem yapılması HSK ve Adalet Bakanlığının sorumluluğundadır.
M.17/A gereğince infaz işlemi mahkumun hayatı veya sağlığına karşı bir risk teşkil ediyorsa bu durumda bulunan mahkumların infazları hükmü veren mahkeme tarafından da durdurulabilir veya ertelenebilir.
Uluslararası sözleşmelere aykırı uygulamalar var.
Cezaevi şartlarında tedavileri mümkün bulunmayan ağır hastaların tedavilerine ilgili sağlık kuruluşlarının mahkumlar için ayrılmış bulunan bölümlerinde devam ettirilmesi Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler yanında Anayasa ile teminat ve taahhüt altına alınmış haklardandır. Devlet, cezaevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular da dahil olmak üzere tüm vatandaşlarının başta yaşam(can) ve sağlık haklarını kamilen yerine getirmekle mükelleftir.
Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve mahkumlara tanınmış bulunan tüm hak ve imkanlar, hiçbir ayrıma veya gecikmeye fırsat vermeksizin yerine getirilmelidir. Mevzuattaki anti demokratik düzenlemeler ise acilen ortadan kaldırılmalıdır.
İnsan Hakları Başkanlığı