Gelecek Partisi’nin Sosyal Medya Platformlarına Kesilen Cezalarla ilgili Açıklaması
07.12.2020

Gelecek Partisi’nin Sosyal Medya Platformlarına Kesilen Cezalarla ilgili Açıklaması

İktidar ve muhalefetin her ikisi de demokratik siyasal sistemin vazgeçilmez unsurlarıdır. Muhalefet, iktidarın hatalarını dile getirir. İcraatını takip eder, alternatifler önerir, hata yapma ihtimalini azaltır. Demokratik siyasal sistemde güçlü muhalefet bir denge denetim mekanizması, siyasal sistemin soluk borusudur.


Demokrasilerde tartışma kamuoyu önünde cereyan eder. Medya bu tartışmayı toplum katmanlarına taşır. Haber alma ve düşünce özgürlüğü ise demokrasinin vazgeçilmezleridir. Özgür medya ise siyasal sistemle kamuoyu arasında kurulan en önemli köprüdür.


Otoriter yönetimler medyayı baskı altına alarak konuların kamuoyu önünde açıkça tartışılmasını istemezler. Temsilcisi ve vekili oldukları halka hesap vermekten kaygıları vardır.


Türkiye'de medya baskı altındadır ve neredeyse bağımsız bir medyadan söz edilemeyecek noktaya gelinmiştir. Medya sahipliği büyük oranda belli bir grubun eline geçmiş, sınırlı sayıdaki bağımsız birkaç kuruluş ise görünür ve görünmez baskılarla sindirilmiştir. Muhalefetin televizyonlara çıkışı örtülü baskı ile engellenmektedir.


Bunun en yakın ve belirgin örneğini, kamuoyunu sarsan Berat Albayrak istifası hakkında cılız birkaç ses dışında hiçbir medya kuruluşunun konuyu haber yap(a)mamasında gördük. Tam 27 saat sonra Cumhurbaşkanlığı tarafından teyit gelinceye kadar, ekonomi çevreleri başta olmak üzere Türkiye'nin birçok alanını derinden ilgilendiren ve etkileyen böylesine önemli bir gelişme konusunda kimse haber yapamamıştır.


Öte yandan, kısa bir süre önce RTÜK, canlı yayında bir konuğun kontrol dışı olarak dile getirdiği, konuşmacının kendisi dışında kimsenin katılmadığı, moderatör ve diğer katılımcıların sözün sahibini uyardığı bir görüş yüzünden Habertürk kanalına haksız ve orantısız bir ceza vermiştir. 


Söylenen söz suç niteliği taşıyorsa, hukukun muhatabı önce sözün sahibidir. Sözün söylenmesinde kanalın ve moderatörün herhangi bir teşviki olmamıştır. Canlı yayındır ve moderatör söze itiraz etmiştir. 


Bu kadar ağır bir cezanın verilme sebebinin bağımsız kalmaya çalışan yayın kuruluşlarını kamu gücünü kullanarak baskı altına almak olabileceği konusunda ciddi kaygılarımız bulunmaktadır.


Verilen cezanın kamu vicdanında karşılık bulmadığını fark eden RTÜK Başkanı sonradan yaptığı ilave açıklamayla tartışmanın odağını yeniden RTÜK kararından orduya hakaret tezine kaydırmaya çalışmış ancak başarılı olamamıştır.  


Başlangıç gongunu RTÜK Kararının vurduğu bu kampanyaya destek veren koalisyon ortaklarından birisi her ne alakaysa Habertürk’ün patronunun neden hala çıkıp özür dilemediğini sormuş, bunu sorarken de kampanyanın asıl hedefini açık etmiştir: Bağımsız kalmaya çalışan medya kuruluşlarını hizaya çekmek.


Demokrasilerin olmazsa olmazı basın ve düşünce özgürlüğüne aykırı bu kararın mahkemeden döneceğine inanıyor, RTÜK’nu da kurumun bağımsızlığını zedeleyen bu tür kararlar konusunda daha dikkatli olmaya davet ediyoruz.


Türkiye’de basın ve düşünce özgürlüğü bir konuda daha tehdit altına girmeye başlamıştır.


Sosyal Medya kuruluşlarının devlet karşısında muhatap bir temsilci ataması şeklinde zorunluluk getiren bir yasa çıkmıştır. Bu yasanın gereği olarak temsilci atamayan medya kuruluşlarına önce 10 milyon TL, sonra da 30 milyon TL ceza kesilmiştir. Temsilci atamamaları durumunda %90'a varan ölçüde hizmet yavaşlatma cezaları verilebilecektir.


Demokrasi karnesinde basın özgürlüğü notu kırık olan iktidar ve ortaklarının bu kanunla ilgili niyetlerine güvenmenin mümkün olmadığını düşünüyoruz. 


İktidarın kontrolü altındaki televizyonlara çıkartılmayan, bağımsız kanalların da baskı altında ekrana getirmekte zorlandığı ülkenin meşru demokratik siyasi muhalefeti, sesini sosyal medya üzerinden duyurabilmekteydi. İktidar tarafından bugüne kadar atılan adımların samimiyetsizliği ve kuralların Habertürk örneğindeki gibi nasıl eğilip bükülerek uygulandığı göz öne alındığında bu yasanın, muhalefetin sosyal medyada da sesini kısacak şekilde uygulanacağından derin kuşku duymaktayız. 


İktidarın, siyasi ortaklarının ve onların medyadaki uzantılarının, demokrasinin olmazsa olmazı olan siyasi sisteme ve onun parçası olan muhalefete saygı duymadığını, ötekileştirmeye çalıştığını her gün gözlemliyoruz. Bu politikanın amacı, iktidarın kendi seçmen tabanının kulaklarını muhalefetten gelen haklı eleştirilere duyarsız hale getirerek siyasal kan kaybını engellemek istemesidir. 


Siyasal sistemi ve demokrasiyi bir bütün olarak yıpratmak ve ülkeyi tetikledikleri korku ve kaygılar üzerinden yönetmek isteyen iktidarın küçük ortaklarından birisi, Cumhurbaşkanının hukuk reformundan bahsettiği günün ertesi günü, siyasi sisteme yapılan bir saldırıyı himaye etmiştir. Daha düne kadar suç işlediği için hüküm giymiş, küçük ortağın iktidar partisini zorlaması sonucunda değiştirilen infaz yasası sayesinde hapisten çıkmış bir eski mafya lideri, ana muhalefet partisi liderine, medya aracılığıyla gönderdiği garabet bir mektup üzerinden hakaret ve tehditlerde bulunmuştur.


Daha da kaygı verici olan, bu duruma iktidar kanadından ve yargıdan bir ses çıkmamasının yanı sıra, iktidarın küçük ortağının liderinin söz konusu kişiye dava arkadaşı olduğu ve vatanseverliği iddiası ile sahip çıkmasıdır. Söz konusu şahsın koalisyonun fiili paydaşı haline gelmesi görüntüsü iktidar ortaklarını hiç rahatsız etmemektedir.


Bu hakaret haberleri karşısında sessiz kalan kurumların Habertürk’teki canlı yayın kazası karşısında durumdan vazife çıkartan çevikliğini kamuoyu da partimiz de ibretle gözlemlemiş bulunuyor.


Vatan sadece bir toprak parçası değildir. Vatan aynı zamanda insanların özgürce ve insan onuruna yaraşır bir hayat sürebildiği yerdir. Hukukun üstün olmadığı bir yerde özgürlükten ve insan onurundan bahsedilemez. 


Ülkede hukuka, insan onuruna, özgürlüğe, demokrasiye ve siyaset kurumuna saygısı olmayan siyasi aktörlerin vatanseverlik iddiaları içi boş iddialardır. İnsanlık tarihi, vatanını sevdiği iddiasıyla ülkelerindeki insanları birbirine düşman eden, yaşamlarını cehennem hayatına çeviren ve ülkelerini tarih dışına sürükleyen nice siyasi aktöre şahit olmuştur. Hukukun üstünlüğüne inanmayanın yüreğinde vicdan, insan ve vatan sevgisi yoktur.


Gelecek Partisi insan onurunu esas alan, basın üzerindeki tüm baskıların kaldırıldığı, temel hak ve özgürlüklerin tartışma konusu dahi yapılmadığı, farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğu inancından hareketle çoğunluğun değil çoğulculuğun esas alındığı, can ve mal güvenliği, inanç ve ifade özgürlüğünün teminat altına alındığı, hukukun üstünlüğünü esas alan refah içindeki bir Türkiye’yi inşa etmek üzere yürüttüğü siyasal mücadelesini devam ettirecek, bu konularda yapılan yanlışlık ve haksızlıkların karşısında olmaya devam edecektir.


Kamuoyuna saygıyla arz olunur.