Merkez Bankası'nın Şikayeti Üzerine İfade Veren Parti Sözcümüz Sayın Serkan Özcan'ın Basın Açıklaması
26.09.2022

Merkez Bankası'nın Şikayeti Üzerine İfade Veren Parti Sözcümüz Sayın Serkan Özcan'ın Basın Açıklaması

Saygıdeğer Basın Mensupları;

Öncelikle belirtmek isterim ki, 1999 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisat bölümünden mezun olduktan sonra sınavlarına girip sonrasında 10 yılı aşkın bir süre şikayetçi kurum olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda (TCMB) gururla çalışmış biriyim.

Bu güzide kurumun çekirdekten yetiştirdiği, değer verip yurtdışında yüksek lisansa yolladığı donanımlı bir çalışanıydım. Sonrasında kamu ve özel sektör bankalarında yöneticilik yaptım, dolayısıyla 20 yılı aşkın iş deneyimi bulunan bir iktisatçı ve bankacıyım.

Söz konusu şikâyet tamamen siyasi bir nitelik taşımaktadır. TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve yöneticilerine yönelik haklı eleştirilerimin kamuoyunda ses getirmesi karşısında, bu eleştirilerimi sindirme ve bastırma amacı taşımaktadır.

Şahap Kavcıoğlu’nun bu tutumu, yasaların kendisine yüklediği görevi tam bir tarafsızlık içinde yerine getirmesi beklenen bir kamu görevlisinden ziyade, kendisinin geçmişte yürüttüğü siyasetçi kimliğine uygun görülmektedir. Şahap Kavcıoğlu yönettiği bu güzide kurumu, bulunduğu makamı ve kamu gücünü arkasına alarak, rakip gördüğü bir siyasetçi ile hesaplaşmaya ve muhalefeti sindirmeye çalışmaktadır.

Çekirdekten yetişen bir Merkez Bankacı olduğum ve kariyerimin 10 yılını bu kuruma adadığım için yetişmemde büyük emeği olan TCMB’nin itibarını ve saygınlığını korumak konusunda azami derecede hassasım.

Bu değerli kurumun saygınlığını ve itibarını asıl kıranlar, kurumun kültürünü, yapısını, işleyişini, insan kaynağını, teamüllerini bilmediği ve her şeyden önemlisi Merkez Bankacılığının gerektirdiği bilgiye ve tecrübeye sahip olmadığı halde TCMB’de yöneticilik yapan, ülkemize ve toplumumuza telafisi mümkün olmayacak ekonomik zararlar verenlerdir.

TCMB’nin itibarını asıl sarsanlar bu ülkenin yıllardır biriktirdiği uluslararası rezervleri hukuksuzca ve sorumsuzca satıp milleti fakirleştirenlerdir.

Türk parasının değerini korumakla görevli ve sorumlu olan TCMB Başkanı, yürüttüğü kamu görevi sebebiyle hesap verilebilirlikle yükümlüdür.

TCMB Başkanı gibi kamuya mal olmuş kişilerin; görevlerini yerine getirirken kamu menfaatini ilgilendiren sonuçlara yol açacağı dikkate alındığında, hukuk devleti ve demokrasi açısından tahammül edilmesi gereken ağır eleştirilere, rahatsız edici olsa bile katlanma yükümlülüğü olduğu genel kabul gören bir ilkedir.

Kamu yararını korumaya yönelik olarak yapılan bilgilendirme ve eleştirilerin cezalandırılması, caydırıcı etki doğurarak, toplum ve kamuoyunda farklı seslerin susturulmasına yol açabilecek ve cezalandırılma korkusu çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine engel olabilecektir.

TCMB kanunu ile korunmak istenen kurumun yöneticileri ve bunların izlediği akıl ve bilimden uzak politikalar değil, kurumun kendisinin hükmi şahsiyet olarak itibarıdır.

Şikâyet dilekçesinde bahis konusu edilen televizyon programındaki konuşmalarımda, yıllarımı verdiğim kurumumun itibarını zedeleyici bir ifadeye asla yer vermedim. TCMB’nin hükmi şahsiyetini hedef alan bir eleştiride de bulunmadım.

İfadelerimde, yöneticilerin liyakatsizliğini ve bu nedenle millete ödettikleri bedeli eleştirerek kamunun yararını korumayı amaçladım. Şikâyet dilekçesinde yer verilen sözlerim, tamamıyla bir vatandaş ve siyasetçi olarak Anayasamız tarafından güvence altına alınmış olan düşünce ve ifade hürriyeti hakkı çerçevesindedir.

Yıllarca kurumda çalışmanın verdiği tecrübe ile TCMB’nin görev ve yetkilerinin ne olduğunun gayet farkındayım. TCMB’nin görev ve yetkilerini belirleyen 1211 Sayılı Kanun’da TCMB’nin temel görevi “fiyat istikrarını sağlamak” olarak belirlenmiştir. Aynı maddenin devamında da “Hükümetle birlikte Türk lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almak” Bankaya görev olarak yüklenmiştir.

Şahap Kavcıoğlu’nun göreve atandığı Mart 2021’de yüzde 16 olan yıllık tüketici fiyat enflasyonu, ne yazık ki bugün yüzde 80’e ulaşmıştır. TCMB yöneticileri Türk lirasının iç değerini de dış değerini de koruma görevini ihmal etmişlerdir.

Türk parasının değerinin korunmaması yüzünden milletimiz sıkıntı çekmekte, halkımızın satın alma gücü günden güne düşmekte ve hayat pahalılığı artık tahammül sınırlarını aşan bir noktaya gelmektedir.

Türkiye tarihinde görev süresi boyunca enflasyonu aldığı seviyenin 5 katına çıkaracak kadar görevini ihmal eden başka bir TCMB Başkanı olmamıştır.

Şahap Kavcıoğlu enflasyonla mücadele etmeyi bırakmış, görev tanımının dışında işlerle ilgili kamuoyuna yanıltıcı söylemlerde bulunmaktadır. TCMB’nin kurumsal itibarına asıl zarar veren durum, kendisinin bu söylemleridir.

Konuşmamda TCMB Başkanının kanunun verdiği en temel görevinde başarısızlığı ortada iken İstanbul Ticaret Odası toplantısında yıllarını Türk sanayisinin gelişimine adamış iş insanlarına aslı astarı olmayan şehir efsanelerini anlatarak nezaket sınırlarını zorlayan ve bir Merkez Bankası Başkanının kullanması gereken üsluba yakışmayan şekilde hitap etmesini “utanmazlık” olarak nitelendirdim.

Sözlerimin arkasındayım.

Bir siyasetçinin; Türkiye’ye yatırım yapmış, üretim yaparak, istihdam sağlayarak, vergi ödeyerek ülkemize hizmeti dokunan herkese yapılan her türlü haksızlığa ve saygısızlığa karşı çıkması görevinin gereğidir.

Bugün iş dünyası ülkedeki baskı ortamından dolayı düşüncelerini dile getirememektedir. Kamuoyu karşısında gerektiğinde hükümetteki ve kamu hizmetlerindeki kusurları açıkça eleştirebilecek olanlar benim gibi muhalif siyasetçilerdir.

Milletin ve iş dünyasının hakkını bir siyasetçi savunduğunda, düşüncelerini ifade etmesi kovuşturmaya veya yargılamaya konu edilirse kamunun menfaatleri haleldar olur. Kamu yararını savunan, iş dünyasına yapılan saygısızlığı ve haksızlığı eleştiren bir siyasal değerlendirmenin bu şekilde önlenmeye çalışılmasını, Anayasamızın demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırmak da mümkün değildir.

Kasten görevi ihmal suçu işleyenlerle, görevde ihmal sebebiyle muazzam kamu zararına yol açanlarla ve kamu kaynaklarını israf edip milleti açlıkla baş başa bırakanlarla mücadelemizi yılmadan sürdürmek, muhalefet partisi olarak hem siyasal hakkımız hem de sorumluluğumuzdur.

TCMB’nin bağımsızlığını ihlal eden, kurumsal birikimini yok sayan, TCMB Kanunu çerçevesindeki görevlerde yürütmeden talimat alarak iş yapan her yönetici, görevini ve sorumluluğunu ihmal etmekte, kurumun itibarını zedelemektedir.

Bankanın itibarının benim sözlerimle mi, yoksa TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve Para Politikası Kurulu üyelerinin aldığı kararlarla mı zedelendiği her türlü kuşkudan uzaktır.

TCMB’nin kurumsal itibarına en çok zarar verenler kurumu siyasetin arka bahçesine çevirenlerdir.

Eleştirilerim açıkça kişilere yöneliktir. Bu da kurumun itibarını zedelemez, aksine doğruyu görmek isteyen kişilere yol gösterir, ışık tutar.

Bugün ülkemizde yaşanan ağır enflasyonun, hayat pahalılığının, yoksulluğun en önemli sebebi TCMB’nin sorumlu olduğu para politikasının; akla, iktisat bilimine, merkez bankacılığının temel ilkelerine, genel kabul gören para politikası uygulamalarına aykırı bir şekilde uygulanmış olmasıdır.

Bu süreç Merkez Bankası bağımsızlığının sürekli olarak ihlal edilmesi ve Bankaya kanunla verilen görevlerin ısrarla yerine getirilmemesi ile başlamıştır. Bunun sonucu olarak Türkiye, dünyada enflasyonu en çok artan ve parası en çok değer kaybeden ülke haline gelmiş, kişi başına düşen milli gelir reel olarak gerilemiştir. Milletin yoksullaşmasına yol açan politikaların en büyük sorumlusu kanunun verdiği temel görev olan enflasyonla mücadeleyi yapmayan TCMB Başkanı ve yöneticileridir.

Eleştirilerimin konusu olan TCMB yöneticilerinin görevde olduğu süre zarfında Türk ekonomisinde ifademde de belirttiğim inanılması zor gelişmeler yaşanmıştır.

ABD dolarının Türk lirası karşısındaki değeri, sadece 18 ayda 7,25’ten 18,40’a çıkmıştır. Dünyada parası bu kadar kısa sürede bu kadar değer kaybeden başka bir ülke neredeyse bulunmamaktadır.

Yıllık tüketici ve üretici enflasyonu yaklaşık 5 katına çıkmıştır.

Ülkemizde enflasyon dünyanın en yüksek 6’ncı enflasyonudur. Ülkemizde gıda enflasyonu dünyanın en yüksek 4’üncü enflasyonudur. 50 milyon ve üzeri nüfusu olan ülkeler arasında ise enflasyon şampiyonuyuz.

Görevinin bilincinde olan birinin bu sonuçları görünce derhal istifa etmesi gerekirken, kendisi kurumunun enerjisini ve kaynaklarını TV programlarına suç duyurusu yaptırarak harcamaktadır.

TCMB’nin kendine ait rezervleri 30 milyar ABD doları seviyesinden eksi 52 milyar ABD doları seviyesine gerilemiştir.

TCMB Mart 2019’dan bu yana rezervlerinden şeffaf olmayan ve görev suçu teşkil eden satışlar yapmıştır.

Bu satışlar ve detayları rezervlerin ve emanetin sahibi olan milletten gizlenmektedir.

Bu konu Türkiye’nin en büyük mali skandalıdır ve gün gelecek sorumluları mutlaka yargı önünde hesap vereceklerdir.

Berat Albayrak ve Murat Uysal döneminde gerçekleşen ve kamuoyunda “128 milyar dolar” skandalı olarak bilinen bu satışlara Nureddin Nebati ve Şahap Kavcıoğlu döneminde 75 milyar ABD dolarının daha eklenmiş olduğu hesaplanmaktadır.

Rezervlerin bu zayıf yapısı nedeniyle ülke risk primi ve borç yükü artmış, faize ödenen tutarlar da katlanmıştır.

TCMB’nin itibarı benim eleştirilerimle değil, kurumun şeffaflıktan uzaklaştırılmasıyla, verilerin karartılmasıyla ve hukuk dışı işlere bulaştırılmasıyla yerle bir olmuştur.

Kamu borcu 1 trilyon Türk lirasından 3,6 trilyon Türk lirasına çıkmıştır.

Bunun arkasındaki en önemli neden uygulanan kötü para politikası ile enflasyonun artması olmuştur. İç borcun dörtte biri enflasyona endeksli tahvillerden oluşurken enflasyon ile mücadele etmemek en hafif tabiriyle iş bilmezliktir.

Milletimiz son beş yılda dolar bazında neredeyse reel olarak yüzde 40 fakirleşmiş gelir dağılımı alt üst olmuştur.

Türk işçisi 300 ABD dolarının altında asgari ücret ile bir nevi ücretli köle haline dönüşmüştür.

Çalışanların ve gençlerin ev sahibi olma ümitleri bitmiş, kiracılarla ev sahipleri arasında cinayetlere varan olaylar yaşanmaya başlamıştır. Artık ülkemizde çocuk, genç ve çalışan yoksulluğu, derin yoksulluk kavramları konuşulur hale gelmiştir.

Donanımlı gençlerimiz hayat pahalılığı ve kayırmacılıktan bıkmış, kaderlerini ülke dışında aramaktadırlar. Türkiye’nin bundan daha büyük bir beka sorunu yoktur.

Hayat pahalılığı ve işsizliğin baş sorumlusu TCMB Başkanı ise görevini yerine getirmek yerine TV programı izleyip savcılığa suç duyurusu yaparak vaktini geçirmektedir.

TCMB Başkanının da içinde olduğu bir grup siyasi ve bürokrat, 2021 yılı Eylül ayından bu yana literatürde ve uygulamada hiçbir geçerliliği olmayan “faiz düşerse enflasyon da düşer” iddiasının peşine takılıp, ülkemizi büyük bir ekonomik krizin içine sürüklemişlerdir.

3 ay içinde iddia ettikleri model çökmüş, kurlar ve enflasyon patlamıştır. Yöneticiler, yapılan yanlışlardan ders çıkarıp hatalı politikalarında ısrar etmekten vazgeçecekleri yerde Kur Korumalı Mevduat adında bir ürün icat ederek devleti izlenmekte olan akıl dışı politikalara kefil etmişlerdir.

Aradan geçen 9 ayda bilanço korkunçtur. Milletin kaynaklarından bugüne kadar 261 Milyar TL birkaç yüz bin varlıklı kişiye dolar almasınlar diye ödenmiştir.

TCMB Başkanının görev süresi içerisinde millet bu kadar fakirleşirken banka karları 7 katına çıkmıştır. Millet yüzde 40 ile krediye erişemezken TCMB bugün bankalara yüzde 12 faizle 1 Trilyon TL kaynak sağlamaktadır.

Bu uygulamalar tarihin işgallerden sonra gördüğü en büyük ve vahşi servet transferidir. Bu vahşi servet transferinin baş sorumlularından biri de görevini yapmayan TCMB Başkanıdır.

Tüm bu nedenlerle TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve tüm para politikası üyelerini derhal hiç vakit geçirmeden istifaya davet ediyorum.

İstediğiniz şikayetlerde bulunun, elinizde hangi imkân varsa kullanın.

Ben sizin boş yere işgal ettiğiniz Merkez Bankası'nın bana öğrettikleri ile bu millete borcumu ödemeye ve size hesap sormaya devam edeceğim

Saygılarımla arz ederim.

SERKAN ÖZCAN
İktisatçı/Gelecek Partisi Sözcüsü