Müzik, Sinema ve Tiyatro Dünyası ile Buluşmamız
21.01.2021

Müzik, Sinema ve Tiyatro Dünyası ile Buluşmamız

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu müzik, sinema ve tiyatro dünyası sivil toplum kuruluşları ve meslek birlikleri temsilcileriyle buluştu.

AHMET DAVUTOĞLU;
Gelecek Partisi olarak kültür ve sanat alanının bir toplumun gelişmesindeki en önemli gösterge olduğuna inanıyoruz. Sadece bir siyaset adamı olarak değil, eğitim ve devlet adamlığı görevlerinde bulunmuş biri olarak da sizlerle hasbihal etmek için bir aradayız. Toplumların gelişmişlik düzeyi kadar tarih akışı içindeki seyrini de gösteren en önemli adımlardan biri. Endülüs medeniyeti tarumar edilmiştir ama el-Hamra Sarayı ayaktadır. Birçok siyasal devinimlerde geride kalan şey kültür sanat alanında geriye kalan yapıtlardır. Büyük yazarların düşünce insanlarının daha sonraki dönemlere ışık tuttuğunu görürüz. Birçok siyasi lider unutulur ama özgün katkılarıyla sanata etki etmiş isimler hep hatırlanır. Sanatın temeli özgürlüktür. Özgür bir zihin ortamının olmadığı yerde, siyasi iktidarların daralttığı yerlerde kalıcı eserlerin ortaya çıkması da çok zordur. 

Pandeminin de artan etkisiyle büyük bir yıkım yaşandığını görüyoruz. Kalıcı bir kültür sanat politikası için olmazsa olmaz şartlar nelerdir bunları sizlerden dinlemek istiyoruz. 

SEMA SİLKİN ÜN;
Yaklaşık bir yılı küresel salgının gölgesinde geçirdik ve bu sarsıcı ve yakıcı süreçten en fazla kültür sanat camiamız etkilendi. Gelecek Partisi olarak pandemi boyunca yetkilileri kültür sanat dünyasına destek vermeye çağırarak sürecin en az hasarla atlatılması gerektiğini vurguladık. Yurt dışında milyar dolarlar konuşulurken bizler ne yazık ki birkaç milyon lirayı, rutin destekleri konuşmak zorunda kaldık. Geldiğimiz noktada enstrümanını satan müzisyenler, garsonluk yapmak zorunda kalan tiyatrocular, kapanan tarihi sinemalar gerçeğine şahitlik ettik.

Gerek bugünün aciliyet arz eden konuları gerekse yarın karşılaşacağımız meselelerin çözümü için sizlerin istişaresine başvuruyoruz. Yalnız bugün değil bundan sonra da başvuracağız. Çalışmalarımızı kendi kendimize değil sektörün aktörlerini dinleyerek sektörün gerçek problemleri üzerinden oluşturmak istiyoruz.

Bu toplantılar bizler için çok değerli izlekler. Yarın göreve geldiğimizde kimlerle muhatap olmamız gerektiğini, sektörün gerçek muhataplarının kimler olduğunu doğru şekilde kayda almak istiyoruz. Pandemi sürecinde gördük ki sektörün aktörlerinin muhatap alınması aylar sürdü belki de yetkililer muhataplarını yeterince tanımıyordu. Belki hala muhatap alınmamış olanlarımız oldu bu süreçte.

Maalesef Kültür sanat camiamızın genel olarak iktidarlarla ilişkisi problemli olmuştur. Ama ayrışmalara, önemsenmemelere, nefessiz bırakılmalara rağmen ülkemizde sanat yaşamaya devam ediyor. İktidarlar yanlarında olsa da olmasa da çağlarına tanıklık etme misyonlarını yerine getirip hikayelerimizi sanatlarıyla geleceğin hafızasına işliyorlar. Bu hafızayı diri tutmak için örgütlü sesler olarak verdiğiniz mücadelede bugün sözlerinizin temsilcisi yarın bu sözleri yerine getirenler olmak istiyoruz.

Sayın genel başkanımız hoca kimliğinin de etkisiyle bu alana verdiği önem herkesin malumudur. Bu istişarelere bizzat katılmak sizleri dinlemek arzusunda kendisi. İstişarenin gerçek muhatapları için ben sözlerimi sonlandırıyorum. 


KATILIMCI BİRLİKLER

RECEP ERGÜL, Müzik Sanatçıları Platformu Başkanı
Pandemi sürecinde enstrümanlarını satmak zorunda kalan, intihar ederek vefat eden sanatçılarımız oldu. Şu an da buraya bir sanatçımızın cenazesinden geliyorum. Ülkemizin sanatçılarını doğal bir kültür temsilcisi olarak görüyoruz fakat vize kuyruklarında aylarca bekleyen, pasaport sıkıntısı yaşayan, konserine yetişemeyen sanatçıları görünce sanatçılara yeşil pasaport talebimizi dillendiriyoruz. 

Bir toplumsal olay yaşandığında ilk yasaklanan konserler. Zaman zaman da siyasi kavgaların ortasında kalıyoruz. İBB el değiştirdiğinde daha önceki dönemde konser alanların üstlerinin çizildiğini görüyoruz. Sanatçılar özgür insanlardır. Yanlış ve yanılgı dolu ifadeler görüyor ve üzülüyoruz. 

Milli ve yerli değerler kavramı sıklıkla kullanıyor fakat bunun gerçekte bir karşılığını göremiyoruz. Bütün otellerde yabancı müzik dinlersiniz. Bir mağazaya gittiğinizde yabancı müzik dinlersiniz. Geleneksel müziğimize hiçbir yerde rastlamıyoruz. TRT’nin yayının yüzde 25’i Türkçe müzikten oluşacaktır denmesine rağmen bu kurala riayet eden yok. Ben burada 700 üyemiz için değil yüzlerce yıllık geleneksel müziğimiz adına buradayım. Türkçe müziğin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını vurgulamak istiyorum. Türkçe müzik, halk müziği ve Türk sanat müziği olan iki kadim müziğimizdir. Bunlara sahip çıkılmıyor. Otellerimizde Aşık Veysel’i, Neşet Ertaş’ı, Itri’yi tanıtmadan sadece otelden istifade ederek gönderiyoruz. 

Uluslararası sözleşmelerimiz var, Berlin sözleşmesi gibi, ama ne yazık ki Türkiye Avrupa’daki telif toplayan ülkeler arasında son üç ülkeden biri. Yasal düzenlemeler yapılabilse, telif önündeki sıkıntılar giderilebilmiş olsaydı pandemide bu kadar sıkıntı yaşamayacak, kültür Bakanlığının verdiği 1.000 lira ile muhatap olmayacaktık. 

FERYAL KAYA Sahne Sanatçıları Odası Başkanı;
Meslek odası olarak salgın sürecinde sahne sanatçıları için İstanbul’daki bütün belediyelere yazı yolladık. 11 belediye cevap verirken, bazıları ‘bizde kayıtlı sanatçı yok’, ‘bizde destek talebi yok’ cevapları geldi. 28 belediyeden hala cevap bekliyoruz. 

200’ün üzerinde sanatçımız ne yazık ki intihar etti. Bu süreçte yıllar yılı bir türlü çözüme kavuşturulamayan yasal boşluklar üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 64. Madde devlet sanat faaliyetlerini ve sanatçısını korur, gereken tedbirleri alır diyor. Pandemi süreci bize gösterdi ki bunun için hazırlıklı değilmiş. Devlet sanatçılara tacir olma şartı getiriyor, tacir olmayanlara hiçbir şekilde destek vermiyor. Yerel yönetimlerin kanunlarında hemşeri hukuku ile bir yükümlülük verilmesine rağmen, mesleğini günü birlik icra eden sanatçılarımız için bu süreçte bir destek verilmedi. İş belediyelerden geçiyor. Muhtarlarla ilçe sınırları içindeki sanatçıları tespit etmeleri zor değil. Merkezi hükümet de belediyelere ek bütçe sağlayabilir. 

Sanatçılarımızın yaşaması için ne gerekirse yapılmalı. 

Ayrıca sözlükte esnaf tanımı ‘kötü yola sapmış bir kadın’ olarak yapılmış. Bunun düzeltilmesi için gündem oluşturulmalı. 1955 yılında sözlüğe girmiş bu, bu konuda Kültür Bakanlığı´na yazı yazdık. Bir Türk kadını olarak bu nefret söylemini kınıyorum ve sözlükte neden hala durduğunu merak ediyorum. 

MURAT BATIKAN AVCI, Tiyatro Pas Kurucusu
Kendi milli değerlerimize dönmemiz gerekiyor. Yabancı ülkeler kendi hayali kahramanlarını çok güzel pazarlıyorlar. Oysa bizim gerçek kahramanlarımız süslemeye bile gerek duymayan, gerçek kahramanlar. Hiçbir ekleme yapmadan sahnelememiz bile yeterli.

Her sektörde bir kere liyakat sistemine ihtiyacımız var. Yetkin olmayan ve sanat üreten o kadar çok insan var ki. Tacir sıfatına sahip biri Kültür Bakanlığından yardım alıyor, kültür ve sanatla alakası yok halbuki. Bunun bir yeterlilik belgesi olması gerekiyor. Sanatta kirliliğe biraz da bu neden oluyor diye düşünüyorum. 

Devlet tiyatrosundan, şehir tiyatrolarından 15-20 TL’ye biletler alınıyor ama özel tiyatrolarda mümkün değil. Özel tiyatrolara fırsat eşitliği yaratılmalı.

Yerel yönetimler tiyatrolardan oyun alıyorlar ama halka ücretsiz sunmaları sanatın değerini düşürüyor. Mutlaka bir bedel koymalılar. Ücretsiz alınan bir şey insanlara ‘beleş’, ‘ucuz’, ‘değersiz’ gelir. Yerel yönetimler sanatsal bir gösteriyi halka sunarken ne olursa olsun bir ücret koymalı. Bunları sergilerken de seyir kurallarının uygulanmasını sağlamak için ellerinden gelenleri yapmalılar. 

AÇELYA ÜLGENAY, Müzik Kültür Sanat ve Eğitim Derneği Kurucu Başkanı
2016’dan beri devlet okullarına müzik odası yaptığım ‘Müzik Odası’ adlı bir projem var, 133 okula müzik odası yaptık. Bu süreçte gördüm ki asıl mesele para değilmiş, para bulmak kolaymış, çünkü yardım etmeye müsait bir toplumuz alt yapı olarak. Asıl sorun 2014’ten bu yana yaşadığımı sorunları görünce asıl sorunun sistemleri, bürokrasiyi aşmak olduğunu gördüm. Devletin bir kurumuna yardım yapmak için belediyelerle çok ciddi sorunlar yaşıyorum. Mesela çocuklarla konserler yapıyorum, belediyeden salon istiyorum iki üç kez bağış garantisi istediler, salonu tahsis etmediler. Ben kendim piyanistim, devletle alakalı bir yardımcı olmak istiyorum, benim bu kadar bürokrasiyle uğraşmamam lazım. İnanılmaz şeylerle karşılaştım. Bir hayırsever geçen hafta Gönen’de 40 bin liralık bağış yaptı, bir müzik odası ve kütüphane açtık ama çok zorluklar yaşadık. Müzik öğretmenleri ellerinde hiçbir materyal olmadan eğitim vermeye çalışıyorlar. Çocuklardan başlamalıyız sanatı yeşertmeye, bunun için çaba gösterilmesi gerekiyor. 

RAGIP ERTUĞRUL, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı, Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi
Eğitim sistemimizde çocukları eleştirel düşünceye yöneltecek bir çaba yok. Sanat dünyamızda da ifade özgürlükleri de engellenmek için her türlü fırsat değerlendiriliyor. 

Eleştiri kültürü olmadığı bir yerde tiyatro, sinema, kitap eleştirisinden de yeterince söz edilemiyor. Bunları yayınlayacak bir mecra da yok. Bu medyanın bastırılması, eleştiriye yer verilmemesi önemli bir sorun. Bu da topluma sirayet ediyor, çünkü eleştiri görmüyor.

Bir ödenekli tiyatrolarımız bir de bağımsız tiyatrolarımız var. Yani bir çatı altında olmayan, bir kar amacı gütmeden yapan sanatçılarımız. Bunların desteklenmesi, emeklilik sistemine dahil edilmesi gerek. Yurt dışında bizi temsil eden sanatçıların çoğu da bağımsız sanatçılarımızdır. Bireysel çabalarla giderler. Onların devlet tarafından video, iaşe bedeli, ulaşım konusunda desteklenmesi lazım.

Kültür ekonomisinden söz edemiyoruz. Bir yerel yönetimin bize koca bir sezon boyunca bir gün bir salon tahsis etmesi büyük bir nimet gibi geliyor. Kültür ekonomisinden bahsetmek için bir değer üretilmesi gerekiyor. İki bilboardı sanatçılara tahsis etse bu bile büyük bir şey ama bunlardan imtina ediliyor. 

Sanat konusunda makaleler içeren yayınlar devlet bakanlığının desteği ile olması gerekir.

Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifimden bahsedeyim. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bir tiyatro çalışma grubu oluşturuldu pandemi sürecinde. Bunu olumlu olarak değerlendiriyoruz, burada pandemi sürecindeki eleştirilerimizi yapıyoruz. Süreç uzun, bunun bir tiyatro yasasına ulaşması için uzun çalımalar gerekiyor. Bu dönemde sayın bakanın icracı olması işimizi kolaylaştırdı ama yine de bürokrasiye takıldığımız oluyor. 

MURAT ÖZDEN, MESAM Üyesi;
Salgın süreci bize sanatçıların sahipsiz olduğunu gösterdi. Bu devlet bizden bir günde 1 milyar 300 milyon vergi topluyor. Bunun bir bölümünü hibe olarak dağıtsa ülke rahatlar ama maalesef içine düştüğümüz durum kötü yönetiliyoruz. Söyleyeceğimiz bu. Bunu aşacağız, bu da geçer yahu diyoruz. 

YAŞAR KABA, Gazeteciler Sosyal Sorumluluk Projeleri Dernek Başkanı-Sanatçılar Odası Danışmanı;
Yetişen değerlerimize ödül veren bir gazetemiz var. Sanatçılar odası danışmanlığını yapıyorum bir yıldır. Türkiye’de bir tane sanatçılar odası var koskoca İstanbul’da ve bu bir yıl kayyumda kalıyor, iki dönem genel kurul yapamıyor. Sanatçıların 64. Maddeden haberi yok. ‘Devlet sanatçıyı korur, gerekli tedbirleri alır’ diyor bu madde. Kültür Bakanlığı proje desteği veriyor diyor ki İstanbul Ticaret Odası’ndan belge getir, Sanatçılar Odası’nı dikkate almıyor. 

RAHMİ OLCAY, Sanatçı;
Ne yazık ki gördük ki kültür sanat yangında ilk kurtarılacaklar arasında yer almıyor. Hepimiz Neşet Ertaş’ın türkülerini dinliyoruz ama Neşet Ertaş kredi borcuyla vefat eden bir sanatçımız. Bugünkü iktidar kültür sanat insanlarını arka bahçesi haline getiriyor. Yüzlerce arkadaşımla görüştüm, kendi burada olmak isteyen ama olamayan nice insan var. Ehliyet ve liyakatin önemi orada çıkıyor. Devletin sanata, sanatçıya hibe destekleri vermesi lazım. Müzisyenlere 9 ay sonra destek açıklandı o da 1.000’er lira, toplamda 3 bin lira. Ne işine yarayacak? Yüzlercesi arabasını sattı, manav olarak çalışanlar var. Sanatçılar hassas, kırılgan insanlardır. Sanat yapabilmek için politikalar bizi bir siyasi partinin arka bahçesi haline getirmemeli, sanatı sanat için yapabilmeliyiz. 

CAFER VAYNİ, Telif Hakları Derneği Başkanı;
Bütün konuşmalar aslında uzun yılların kronik sorununun pandemi nedeniyle çok açık bir şekilde gün yüzüne çıkmışlığını gösteriyor. Biz de aynı geminin içerisindeyiz. İLESAM başkanlığı da hala uhdemde. Meslek birliklerinin vesayet altında olduğunu anlayınca daha özerk bir yapıya geçelim diyerek dernek kurduk. 5640 numaralı yasa tasarısı hazırladık ilk olarak. Bu tasarı sumen altı edildi ne yazık ki. Halbuki sumen altı edilmeseydi çok ciddi bir kaynak aktarımı olacaktı.

Belki bugünlerimizi bir 10-15 yıl sonra özleyeceğiz. Çünkü bizim yaptığımız iş aynı zamanda kültür endüstrisi dediğimiz dünya çapındaki rekabete doğru eviriliyor. Biz bu rekabetçi dünya şartlarına da kendimizi hazırlamalıyız. Devlete o kadar çok ihtiyacımız var ki ancak ben Türkiye devletinin kendimi bildim bileli kültür sanat alanında anayasamızda ve çeşitli yasalarda yazılı olanlar dışında ciddi bir politika geliştirdiğini tespit edemedim. 

Sanatçılar ek işlerle hayatını idame ettiriyor ve hayallerini emekliliğe bırakıyor. Bizim devletimiz nasıl hâkimi, müfettişi atayıp 12-13 yaşındaki yetenekli bir çocuğumuza da bir maaş bağlayıp senin işin budur diyebilir?

Uluslararası piyasada kendi ülkemize telif getirmemiz gereken bir alan. 21. Yüzyıl dünyada batı emperyalizminin kaydığı alanın kültür endüstrisi olduğu görülüyor. Gittikçe artıyor. 1996’da yüzde beşken 15 yıl sonra yüzde 15’e çıkıyor. Bu oranları göz ardı etmemek lazım.

Bu kararları verenler ne yazık ki kültür sanattan bihaber insanlar. Geçen yıl sempozyum yaptık, bu yıl da yapacağız. Bakan değişti, politika değişti. Bugünkü bakan ben kültür sanattan anlamam turizmden anlarım diyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli gerçekte kültürdür ama bir kültürel örgütlenmenin olması gerekiyor. Gençler güzel sanatlar okumak istemiyor, avukat olayım oradan geçineyim diyor. Bu işler için ne olursa olsun siyasetçileri zorlamalıyız. 

Buradan gelen kaynağın bile sadece sanatçılara aktarılması bile ciddi bir nefes alması sağlanabilirdi. Ekonomi dediğimiz olayı da tetikleyen ana unsurlardan birisidir kültür sanat sektörü. 

HİKMET ÖZKAHRAMAN, MÜZDAK Başkan Yardımcısı- Bakırköy Konservatuarı Musiki Vakfı Başkanı, 
Çalışmalarımız için birçok bakanla görüşmeler yaptım ama hiçbir netice alamadım. Sivil toplum kuruluşlarının kaderi bu, ya kendinize bir sponsor bulacaksınız yoksa kişisel olarak çalışmalar yapmak zor. İnşallah gelecek zamanda bu bürokratik sorunlar çözülür. 

İHSAN KABİL, Sinema Derneği Başkanı;
Sektörel manada Türk sinemasının değişik sorunları var ama ben yabancı sinemasın Türkiye’de dağıtımıyla ilgili birkaç sorundan bahsetmek istiyorum. Sinema şu an kapalı ama Amerikan sineması ağırlıklı bir dağıtımla karşı karşıyayız ki bu ciddi bir kültürel hegemonya. Gençleri düşündüğümüzde bu netleşiyor. Biraz daha dengeli, kapitalist yaklaşıma rağmen ona karşı diğer coğrafyaların da Türk coğrafyaları, orta doğu, Asya, uzak Asya, Latin Amerika gibi eserlerin de bu sinemalarda yer bulması gerekir. Gençleri kültürle daha fazla karşı karşıya getirmek adına biletler indirilebilir, önlemler alınabilir diye düşünüyorum. 

Ülkemizde festivaller önemli başarılar elde ediyor ama içerik olarak bizim değerlerimizle daha bağdaşık, kültürel kimliğimize daha saygı duyan işleri önemsiyorum. Adabı muaşeret ilişkisinin de sanat eserlerinde korunması gerektiğine inanıyorum.

Türk dünyasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Aynı medeniyet havzasını paylaşıyoruz ve çok fazla ortak yaşanmışlıklar var ve bu sinemayla organik bir ilişki kurulması gerektiğini düşünüyorum. Ortak yapımlar, karşılıklı festivaller gibi. Türk sinemasının Türk dünyası sineması içinde entegre bir parça olarak yer alması gerektiğini düşünüyorum. 

BÜNYAMİN AKSUNGUR, Sanatçı;
Bir millet sanatıyla vardır. Tarihe bakıyoruz ki Anadolu’da Frigyalılar, Lidyalılar var. Ben Yörük çocuğuyum belki genlerimde Lidyalılar var. Bugün varlar mı? Yok? Buhar mı oldular? Soykırıma mı uğradılar? Hayır. Tarihte soykırımla yok olmuş bir tek millet yok. O zaman Hititler bugün nerede. Mezopotamya’daki Asurlar nerede? Niçin tarihin mezarlığındalar. İşte sorumuzun cevabı sanat. Dillerini, müziklerini, türkülerini kaybettikleri için. Bugün Lidya’ca, Sümerce diye bir dil yok. O yüzden müzik dili Türkçemize sahip çıkmalıyız. 

SEDA SÜRMELİ, Ehli Sanat Sinema ve Kültür Derneği Başkanı;
Türkiye’de ‘Yed-i Velayet, 7 Vilayet Kısa Film Festivali’ yapmaya çalışıyorum. İlkini geçen yıl yaptım. Söz alma nedenimiz unuttuğumuz kısa filmciler. Bağımsızlar ve çok zor film yapıyorlar. 63 üniversite ile ortak iş yapıyorum her yıl 1.200 civarı öğrenci mezun oluyor ve TV piyasasına karışmaya çalışıyorlar ve mümkün olmuyor. Bir arkadaşımız dedi ki her işi mesleki diploma ile yapılıyor ama sinemacılar için mesleki diplomanın bir karşılığı yok. Kısa film kategorisinde kendimize özgü eserler üretmeye çalışıyoruz. Gençlere hem kendi kültürünüze göre sinema yapın hem de bir karşılığı olsun. Gençler bunu nasıl yapabilecek? Hobi olarak mı? Bir film yapmak istiyorsak ve bunun devamlılığını istiyorsak üretim alanı üretmek zorundayız. Gençler mezun olduktan sonra çok büyük bir boşluğa düşüyorlar. Kültür erozyonundan şikayet etmek yerine onlara ortam ve destek sağlamak gerekiyor. 

AHMET DAVUTOĞLU;
Böyle bir toplantıyı kalıcı kültür sanat politikaları bağlamında yapmayı planlıyorduk ama salgın kendi şartlarını beraberinde getirdi. 

Pandemi herkesi mağdur etti ama en çok mağdur olanlar kültür sanat camiası oldu. 200 sanatçının intiharı bu sektöre ilginin ne kadar hayati olduğunu hepimize gösterdi. 

Acil ihtiyacı olan kesimlere, parasal genişlemeyle oluşan kaynakların kredi değil de hibe şeklinde verilmesini öngörüyoruz. Doğrudan hibe. Birçok açıklamamızda bundan bahsettik. Kültür sanat sektörümüz için de bunu hep vurguladık.

Ama maalesef destekler çok geç açıklandı, tiyatrocular altı ay sonra, müzisyenler dokuz ay sonra. Zaten birçoğu işini kaybetmişti. Kredi olanağı sunuldu, hibe değil. Destek almak için SGK borcu olmama gibi şartlar sunuldu. Altı ayda SGK borcu olmayan kalmadı ama.

Müzik Susmasın desteği dediler, 30 milyon verilecek dediler, sonra 29 bin müzisyene 3. 000 destek vereceğiz dediler, matematiği çelişti.

Sinema salonunda eğlence vergisi düşürüldü, kapalı yerlere düşürsek ne olur.

Kültür sanat alanını bir ticaret alanı olarak görmekten kaynaklanan kredilendirme, borç öteleme işlemleri bir ihtiyaca hitap etmedi.

Biz doğrudan desteklerin kalıcı bir hibe olarak verilmesi taraftarıyız.

Ben bir akademisyenin, kültür alanından geliyorum, Siyasi alana ülkenin şartları gereği girdik ve bu ülke bize Başbakanlık, Bakanlık gibi makamlara getirdi. Bu ülkeye hepimizin borcu var. Bu bağlamda kültür ve sanatta da geçmiş dönemdi içeriden yaşamış biri olarak ortaya koyduğunuz kaygıları anlıyor ve destekliyorum.

Başbakanlığım döneminde kalıcı bir kültür stratejisin hayata geçirmeye kararlıydım, nasip olmadı, 

Gelecek partisi olarak insan onurunun merkezinde olduğu bir kültür stratejisine öncelik vermek ilk hedefimiz. 

Beş ana başlıkta topladım bugün anlattıklarınızı. Bir kısmı da zaten bizim programımızda vardı. 

  1. Zihniyet
  2. İklim
  3. Hukuk
  4. Ekonomi
  5. Siyaset

Her şeyden önce zihniyetle ilgili problemimiz var, birçok arkadaşımızın dile getirdiğinden çıkardığım sonuç bu. Kültür ve sanat belli kabiliyette olanların yaptığı özel bir alan görüşüne ben pek katılmıyorum. Elbette bir yatkınlık ve his yansımasıdır ama her şeyden önce bir zihniyet formasyonudur ve toplumun tümünde yoksa tek bir gül ağacının o çölleşmiş ortamda yetişmesi mümkün değildir. Toplumun sanattan haz alma niteliğini yükseltmemiz gerekiyor ki bu bir eğitim meselesidir de aynı zamanda. 

Ayrıca, zihniyet meselesine dahil bir konu daha var. Hepimiz milli sanatın önemini kavrıyoruz, burada da vurgulandı, son dönemde millilik ve yerlilik o kadar vülgarize edilmiş bir şekildeki bu kavramların içi boşaltıldı. İnsan onuruna nüfuz edemeyen hiçbir hareket gelişemez, evrensel nitelik kazanamaz. Milli olmayan evrensel olamaz ama insan ruhuna hitap edecek şekilde olmayan da evrensel olamaz. İnsana hitap etmeyen millete de hitap edemez. Kültür ve sanatta bütün bir insanlığa hitap etmeliyiz. İnsanlığa açık olmayan millilik olmaz. Son dönemde Türkiye’yi kendi içine kapatmak isteyen ve bütün evrenle bağını koparan anlayışın millilik olduğunu düşünmüyorum. 

Zihniyeti besleyecek olan şey toplumsal iklimdir. Onun da özü özgürlüktür. Maalesef son dönemde kültür ve sanat sağ-sol olarak ayrılmış durumda. Bizim gençliğimizde de böyle bir dönem vardı. Bu kategorileri artık bitirmiş, geride bırakmış olmamız lazım. Şu anda Türkiye’de ekmek ve su kadar ihtiyacımız olan şey özgürlüktür, düşünce, fikir, sanat, kültür özgürlüğüdür. 

Bir konuşmacımız ‘bizim hayat alanımız sahne’ dedi, sahne bir iklimdir. Tarih sahnesi de bir iklimdir, bir milletin oraya çıkması için özgürlüğünü hissetmesi lazımdır.

Ayrılıklara son vermek gerekiyor. Hukuki teminat bütün özgürlüklerin referans noktasıdır. Burada vurgulanan hususlar tam da çerçevesini çizdiğimiz bu hukuki teminat alanını kapsıyor. 

Telif hakkı bir ekonomik hak meselesi değil, insan hakkıdır. Telif haklarını teminat altına alacak düzenlemeler yapılmalı. Karşılaştırmalı rakamlar ürkütücü. Anayasal teminat olsa bile uygulama kanunları olmaması üzücü. Kültür sektöründe her alan için yasa şart. 

Ekonomide nasıl kalkınması önemli yerler vardır, bizim de kültür sanat sektöründeki bu alanları tespit etmemiz lazım. İnsanlığa ve dünyaya açık bir kültür alanı olmamız lazım. 

Kim desteleyecek? Burada merkezi yönetim ve yerel yönetim konuşuldu ama iş dünyası da önemli bir parçası bunun. Batı bunu başardı, kendi kültür burjuvazisini üretti. 

Kültür hayatını derinleştirmeden ekonomik alanını geliştirirseniz ortaya bugünkü betona dayalı şehirler çıkar. Bu bir tür barbarlıktır. Ekonomik kalkınma ve kültürel derinlik arasında bir bağ kurmak lazım. 

‘Kültür sanat siyasetin arka bahçesi olmamalı’

Kültür sanat siyasetin arka bahçesi olmamalı. Kültür ve sanat hayatını kendi arka bahçesi kılan siyaset intihar etmiş demektir. Çünkü kendisi de o kültür sanatta beslenemez. Kültür sanat hayatı çölleşir.

Sizleri dinledik, bir gün nasip olursa bu imkanları sizin için oluşturmak üzere seferber olacağız.

Biz de sizlerden Türkiye’yi uluslararası alanda temsil edecek eserler üretmenizi istiyoruz.