Cop27- Sonuç Bi̇ldi̇rgesi̇ Ki̇mseyi̇ Memnun Etmedi̇

COP27- SONUÇ BİLDİRGESİ KİMSEYİ MEMNUN ETMEDİ

Tüm dünya küresel ısınma nedeniyle ciddi tehdit altındadır. 2040 yılında İklim değişikliğinden kaynaklı kuraklığın en yoğun hissedileceği 33 ülke arasında Türkiye’de bulunmaktadır.

Önümüzdeki 10 yıl içinde Sahra Altı Afrika ülkelerinin iklim değişikliğinin etkileri yüzünden 996 milyar dolarlık ek mali kaynağa ihtiyacının olacağı öngörülmektedir. Başta Pakistan olmak üzere, şu ana kadar iklim değişikliğinden kaynaklanan nedenlerle büyük zarar gören ülkeler iklim adaleti istiyor. Çünkü iklim krizinin oluşumunda gelişmiş ülkelerin tarihsel sorumluluğu, diğer tüm ülkelerden çok daha fazla olduğu için iklim krizinden fazla zarar gören az gelişmiş ülkeler haklı olarak tazminat talep etmektedir.

İklim değişikliği tüm insanlığı ilgilendiren ortak bir sorun olduğu için bu konuda uluslararası işbirliği ve dayanışmanın önemi çok açıktır. 6-18 Kasım tarihlerinde Mısır’ın Şarm El-Şeyh şehrinde düzenlenen 27. İklim Zirvesi açılışında iklim değişikliği, insanlığın hayatta kalma mücadelesi olarak tanımlanmıştır.  Zirve’de Kyoto Protokolü, Paris İklim Anlaşması, Glasgow İklim Paneli ve iklim değişikliğini konu alan belgelerde belirlenen hedef ve prensiplere dayanılarak, iklim değişikliklerine dirençli adil bir sistem yapılandırılması gerektiği hemen hemen tüm konuşmacılar tarafından vurgulanmış olmasına rağmen, toplantı sonunda önemli bir somut adım atılamadığı görülmektedir.

Sonuç metninde; taraflar doğa temelli çözümleri veya ekosistem temelli yaklaşımları geliştirmeye, iklim finansmanı tedariklerini acilen ve önemli ölçüde artırmaya davet edilmiş ve gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri kapasite artırımında teşvik etmeleri, iklim değişikliği sürecinin yeni hedefler içermemesi, cezalandırıcı olunmaması, ülkelerin ulusal egemenliğine ve koşullarına saygılı ve kolaylaştırıcı olunması dile getirilmiştir.

Sonuç bildirgesi ile kimse kimseye dokunmasın denildi ve küresel ısınmanın 1,5℃ ile sınırlandırılması hedefi başka bir bahara bırakıldı(!)

Oysa geçen yıl Glasgow'da düzenlenen İklim Zirvesi’nde, kömür kullanımına son verilmesi gerektiği konuşulmuş, Çin ve Hindistan'ın itirazı üzerine sonuç bildirgesi son anda kömür kullanımının kademeli olarak azaltılması şeklinde değiştirilmişti. Bu nedenle  bu yıl fosil yakıtlarla ilgili daha etkili bir adım atılması bekleniyordu fakat

küresel ısınmayı durdurmak her geçen gün daha da zorlaştığı ve aciliyeti daha da arttığı halde, bu yılki zirveden, sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik herhangi bir anlaşma çıkmadı.

Suudi Arabistan, Çin ve Rusya gibi büyük petrol ve doğalgaz üreticileri ve tüketicilerinin lobileri yetmezmiş gibi, zirvede Hindistan bu yıl da bazı ülkelerin desteğini arkasına alarak enerji üretiminde dikkatleri diğer fosil yakıtlar üzerine çekmeye çalıştı. Taraflar küresel sıcaklık değişiminin 1.5°C ile sınırlanması konusunda daha etkili aksiyonlar alınması konusunda mutabık olmasına rağmen sera gazı salınımlarını azaltma konusu, bu tartışmaların ve finansman konusunun detayları arasında boğulup gitti.

Birleşmiş Milletler (BM) 2022 Emisyon Açığı raporu, dünyanın iklim değişikliğinden kaynaklı küresel bir felaketten kaçınmak için emisyonların yüzde 45 oranında azaltılması gerektiğini belirttiği halde, sonuç metninde 1,5 derece hedefi tekrar edilmekle yetinildi. 

Azaltım konusunda yol alınamıyorsa, uyum konusuna yoğunlaşılabilir ve sonuç metninde; ülkeleri finansman ihtiyacını acilen ve önemli ölçüde artırmaya davet etmek yerine, iklim değişikliğine uyum konusuyla ilgili bağlayıcı kurallar yer alabilirdi.

Öte yandan Zirvede, ‘ Herkes için Erken Uyarılar Girişimi Yürütme Eylem Planı’nın ayrıntıları açıklandı. Erken uyarı kapsamının yetersiz olduğu ülkelerde, afet ölüm oranının sekiz kat daha fazla olduğu ve Afrika'nın %60’ında, dünyanın üçte birinde erken uyarı sistemi ve iklim bilgilerine erişim olmadığı belirtildi. Önümüzdeki beş yıl içinde herkesin erken uyarı sistemleriyle korunmasının hedeflendiği ve küresel iklim gözlem sistemindeki mevcut boşlukların giderilmesi ihtiyacı üzerinde önemle durulduğu halde, sonuç metninde bu yönde de bağlayıcı bir kural yer almadı.

Oysa Zirve boyunca ortak çalışma programı faaliyetlerinin uygulanmasında teknoloji geliştirme ve transferi ile inovasyon konularında işbirliğinin önemi sık sık vurgulanmıştı.

Gelişmiş ülkelerin finanse edeceği sigorta ve erken uyarı sistemi ya da kayıp ve zarar fonu kurulması yönündeki söylemler, söz konusu ülkeler tarafından kayıp ve hasarla ilgili maliyetlerin giderek artan bir borç yüküne dönüşebileceğini ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilemeyeceği gerekçe gösterilerek itiraz edilmiştir.  Avrupa Birliği’nin belirli şartlara bağlı bir fon kurulması yönündeki teklifiyle; fona kaynak sağlamanın sadece zengin ülkelerle kısıtlanmaması, eşitlikçi ve hakkaniyetli bir prensiple hareket edilmesi ve fondan yararlanacak ülkelerin en kırılgan ülkeler olması koşulu ile bir Kayıp ve Zarar Fonu kurulması teklifi kabul edilmiştir. 27. Zirvenin en önemli kazancı bu fonun kurulması olmuştur.  Böylece sembolik düzeyde de olsa bazı ülkeler fona bir kısım taahhütlerde bulunmuş oldu. Örneğin Almanya 170 milyon, Belçika 2,5 milyon, Avusturya 50 milyon, İrlanda 10 milyon, Yeni Zelanda 20 milyon Euro tahsis edeceğini bildirdi.

Ancak zirvede, tüm katılımcılar tarafından hızlı bir şekilde sürdürülebilir bir sera gazı emisyonu azaltım programı benimsenmesi, güvenli, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçilmesi hususları önemle vurgulandığı halde, fosil yakıtların azaltılması ve aşamalı olarak kaldırılması konusunda yine bir karar alınamamıştır.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de kapanışta ifade ettiği gibi “En üst düzey yöneticiler yaklaşık iki hafta boyunca bir araya gelmişken, dünyanın efendilerinden daha fazlası bekleniyordu.” 

Fakat iklim zirvesi, büyük petrol ve doğalgaz üreticileri ve tüketicilerinin baskısına maruz kaldı ve büyük bir kazanım sağlanamadı… 

Bu yıl ülkemizde Datça ve Marmaris başta olmak üzere birçok yerde orman yangınları yaşandı, binlerce vatandaşımız tahliye edildi. Sıcak havalar sadece ülkemizde değil Avrupa’da da rekor kırdı. Hollanda, İngiltere tarihlerinin en sıcak günlerini yaşadı. Pek çok ülkede orman yangınları nedeniyle insanlar evlerinden tahliye edildi.  Portekiz'de son 92 yılın en sıcak Temmuz ayı yaşandı. WHO’nun verilerine göre; hava  kayıtlarının tutulmasının başlangıcından beri, bu yıl Avrupa’da en sıcak yaz yaşandı, aşırı sıcaklar nedeniyle; 4.500’ü Almanya’da, 4.000’i İspanya da, 1.000’i Portekiz’de, 3.200’ü Büyük Britanya’da olmak üzere binlerce insan yaşamını kaybetti.

Neyse ki gelecek yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nde yapılacak COP28'in ana gündemi, küresel ısınmaya neden olan sera gazı salınımlarını azaltma yolunda ülkelerin verdiği sözlerin ne derece tutulduğunun belirlenmesi olarak kabul edildi.

    • COP26’nın sonuç bildirgesinde tüm taraf ülkelerin ulusal katkı beyanlarını yeniden gözden geçirmeleri ve güçlendirmeleri istenmişti. COP27’de Türkiye dahil birçok ülke ulusal katkı beyanlarını güncelledi. Fakat yapılan güncellemelerin Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen hedeften uzak kaldığı belirtildi.
    • Bu kapsamda küresel sera gazı emisyonlarının yarısından fazlasını oluşturan 5 sektörle ilgili COP28'e kadar hayata geçirilecek "The Breakthrough Agenda" adlı bir eylem planı belirlendi.
    • Paris Anlaşması’nın 6.maddesinde düzenlenmiş olan ‘Tarafların azaltım ve uyum faaliyetlerinde daha azimli olmasını sağlamak ve sürdürülebilir gelişim ve çevresel bütünlüğü teşvik etmek amacıyla NDC'lerinin uygulanmasında gönüllü işbirliği yapması’ ile ilgili konuların kısa sürede netleştirilmesi konuşuldu.
    • UNICEF; ülkeleri çocukların çevre haklarını korumak amacıyla Çocuk, Gençlik ve İklim Eylemi Bildirgesi’ni imzalamaya çağırdı ve bu yıl ilk kez zirvede gençlere de bir bölüm ayrıldı. Onlarında seslerine kulak verilmesi, sunumları dinlenerek geleceğe ait çevresel sürdürülebilirlik konularında katılımlarının sağlanmasının önemi vurgulandı. Böylece gençlerinde gelecekleriyle ilgili düşünce ve endişelerini ifade etmelerine ve iklim zirvesine katkı sunmalarına olanak sağlanmış oldu.
    • Kendi azaltım ve fosil yakıt kullanımı hedeflerini tutturamadığı belirtilen AB, Afrika’ya 1 milyar avroluk bir finansman sağlamayı taahhüt etti. Bu tutarın 60 milyonu kayıp ve hasar için ayrılacak.
    • Ayrıca AB ile Avrupa Yatırım Fonu, iklim eylemi yatırımlarına destek sağlamak amacıyla 247 milyon Euro değerinde bir yatırım anlaşması imzaladı.
    • Endonezya için 20 milyar dolarlık bir kamu-özel sektör fonu sağlanmasına karar verildi. Bu tutarın ¾’ü kömür santrallerinin erken kapatılması için harcanacak.
    • Endonezya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Brezilya arasında ormanların korunması için bir ittifak kuruldu.
    • Yeşil Mutabakatla uyumlu projelere destek sağlamak amacıyla Mavi Akdeniz Ortaklığı kuruldu.
    • Çiftlik inovasyon taahhütleri iki katına çıktı.
    • Karbon kredilerine kredi sağlanması amacıyla African Carbon Market Initiative kuruldu.
    • Karbon kredilerinin ticaretini geliştirmek ve gelişmekte olan ülkelerin fosil yakıtlardan temiz enerjiye geçişlerini hızlandırmak amacıyla Bezos ve Rockefeller’in katkı sunduğu, 2030 yılına kadar büyük kredi imkanı sunacak gönüllü bir karbon kredisi programı (Energy Transition Accelerator) başlatıldı. Ancak çevreci gruplar, gerçek çabaları geciktireceğini söyleyerek bu programı kınadı.
    • İklim felaketlerine destek sağlanması amacıyla bir acil fon kuruldu.
    • Japonya 2023’te yürürlüğe girecek yeni karbon vergisini, geçim koşullarını güçleştireceği gerekçesiyle ikinci kez ertelediğini açıkladı.
    • Avrupa ülkelerinin çoğu, rüzgâr enerjisi için ortak projeler yürütmek ve kredi sağlamak amacıyla kurulmuş olan ‘Küresel Açık Deniz Rüzgâr İttifakı’na katıldı.
    • COP27’de yaşanan insan hakları ihlalleri ise üzüntü vericiydi. Bazı çevreci aktivistler ve insan hakları savunucuları gözaltına alındı/ tutuklandı.
    • Mısırlı yetkililerin önerdiği alan sivil toplum kuruluşlarınca güvenli ve uygun bulunmadığı için bu yıl ‘İklim Yürüyüşü’ ilk kez kongre alanı içinde yapıldı. Bu yürüyüşlerde protestoda bulunan kişiler güvenlik görevlilerince kayıt altına alındı ve engellenmeye çalışıldı. Mısır hükümeti, anti demokratik bu tutumlar nedeniyle yoğun eleştirilere maruz kaldı.

27.İklim Zirvesinde Türkiye Hedefleri;

Türkiye, 2015'te sunduğu ulusal katkı beyanı çerçevesinde 2030’a kadar emisyonların 1 milyar 175 MtCO2e'e (milyon ton karbondioksit eşdeğeri) ulaşacağını, bu miktarın 929 MtCO2e seviyesinde tutulacağını söylemişti ve geçen yıl Glasgow'da Ulusal Katkı Beyanı’nı (NDC), COP27 öncesinde güncelleyeceğini açıklamıştı.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un zirvedeki NDC açıklaması büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır.

Bakan Kurum, dünya liderlerine hitaben yaptığı konuşmada Türkiye'nin 2030 için belirlediği yüzde 21 emisyon artıştan azaltım hedefinin, yüzde 41'e yükseltildiğini açıkladı. “Böylece ülke olarak 2030 için yaklaşık 500 milyon ton emisyon azaltımı yapmış olacağımızı” söyleyen Bakan, Türkiye'nin emisyonlarını en geç 2038'de pik noktasına ulaştıracağını belirtti.

Fakat Türkiye’nin 2020 yılına ait emisyon verisi 523,9 MtCO2e olduğu için azaltım hedefinin güncel veriden hesaplanmadığı ve 2030 yılına kadar emisyonların 700 MtCO2e civarında olacağının öngörüldüğü, dolayısıyla açıklanan rakamın aslında azaltımı değil, artışı ifade ettiği açıktır.

Görüldüğü üzere iktidar, 16 yıl daha ekonomiyi karbonsuzlaştıracak bir adım atmamak üzere politika geliştiriyor. Ancak uzmanlar, 2038’den 2053’e kadar kalan 15 yıllık sürede karbonsuzlaştırma sürecinin başarılamayacağını, başarılsa dahi bu gecikmenin hem maliyeti artıracağını, hem de ülkemizi enerji krizlerine karşı daha kırılgan hale getireceğini söylemektedirler. Hükümetin, kömürden çıkış için halen bir planının olmaması ve fosil yakıt kullanımına bağlı gelişen çevre kirliliğini ve kamu sağlığı etkilerini 16 yıl daha geciktirmesi kabul edilemez. Çünkü emisyon azaltımına geçiş, halkımızın ve tüm insanlığın yaşam hakkına karşı bir sorumluluğumuz olduğu gibi aynı zamanda ülkemiz açısından sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı ve yoksulluğu ortadan kaldırmayı sağlayacak büyük bir fırsat olarak görülmelidir.

İklim değişikliğinin en çok dezavantajlı gruplar üzerinde olumsuz sonuçlar doğurduğu bilinmektedir.  Bu sebeple sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı sağlamak ve yoksulluğu ortadan kaldırmak fırsatını kaçırmamak için 16 yıl daha gecikme kesinlikle kabul edilemez.

İktidarın, Türkiye'nin emisyonlarını en geç 2038'de pik noktasına ulaştıracağına yönelik açıkladığı politika, daha doğrusu bu politikasızlık neye, kime ve hangi amaca hizmet ettiği anlaşılır değildir.

Tayland, Vietnam, İran, Endonezya ve BAE sera gazı emisyon artış senaryosu üzerinden azaltım hedefi verirken Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı (NDC), en kötü güncelleme olarak değerlendirilmiş olmalı ki,  COP’da sivil toplum kuruluşları tarafından her yıl en azı başarmak için en fazlasını yapan ülkelere verilen Günün Fosili Ödülü bu yıl Türkiye’ye verildi.

Türkiye’nin biran evvel 2053 net sıfır konusundaki samimiyetini dünyaya göstermesi ve Adil Enerji Geçiş Ortaklığı gibi uluslararası finans fırsatlarını değerlendirmesi gerekmektedir.

Türkiye Yüzyılı; şarkılarla, reklamlarla değil; bilgi çağının gerektirdiği dijital ve yeşil dönüşümlerle sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı ve yoksulluğu ortadan kaldırarak sağlanabilir.

Gelecek Partisi olarak, Çevre ve İklim sorunlarının ötelenemez olduğunu vurguluyor;

    • Küresel ısınmayı artıran sera gazı serbest salınımının önüne geçecek önlemlerin derhal alınması konusunda uyarıyoruz.
    • Çevre yönetimi firmalarına ek kriterler getiriyoruz, istihdam yaratıyoruz gibi açıklamalarla çıkartılan yönetmeliklerde; çevre ceza puanı alan firmaları affetmek yerine, bu konuda çok yönlü politikalar hayata geçirilerek, yeşil dönüşümü sağlayacak plan ve programları uygulamaya koymaya çağırıyoruz.

GELECEK PARTİSİ

ÇEVRE VE İKLİM POLİTİKALARI BAŞKANLIĞI