Dış İlişkiler Başkanı Ü. Yardım'ın

Dış İlişkiler Başkanı Ü. Yardım'ın Gelecek Partisi Genel Merkezi'nde düzenlenen "Pekin Olimpiyatlarını Boykot" konulu toplantıda yaptıkları konuşma (11 Ocak 2022) 

Sayın Konuklar

Sayın Genel Başkanım

2022 yılının ilk günlerinden merhaba diyor ve saygılar sunuyorum.

A.Bugün dünyada en vahim ve şiddetli insan hakları ihlallerinin uygulandığı bölgelerin başında Doğu Türkistan geliyor. Müslüman Türk halkların, Uygurların, Kırgızların, Kazakların ve diğerlerinin yaşadığı Doğu Türkistan.

Çeşitli yorumcuların Kültür Devriminden bile daha vahim olarak nitelediği bu ihlaller tarih ve medeniyetimizin kaynak ülkelerinin başında gelen DT’da kardeş halkların inançlarını, aile yapılarını, kimliklerini velhasıl bütün değerlerini hedef alıyor. Hepsi yıkılmak isteniyor. Uygur aydınları hapislere atılıyor, çoğunun akibeti ise yıllardır bilinmiyor. Bir milletin öncüsü olan aydınları insanlık dışı yöntemlerle tasfiye ederek, adeta Cengiz Aytmatov’un emsalsiz nitelendirmesiyle bir mankurtlaştırma politikası uyguluyor, milletin en önemli zenginliği olan beyin gücünü yok ediyorlar. Uygur ve diğer kardeş halklar ise bu yıkım politikalarına karşı büyük bir direniş sergiliyor.

Bizler de Parti programında Doğu Türkistan meselesine yer veren muhtemelen dünyada nadir, belki de tek parti olarak bu ilkelerimiz ışığında onlara desteğimizi sürdüreceğiz.

(…Çin’in, tarihsel olarak Doğu Türkistan olarak bilinen Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygur Türklerinin ve diğer Müslüman Toplulukların en temel insan haklarını ihlal eden uygulamalarının tamamen ortadan kaldırılması için uluslararası camia ve İslam ülkeleriyle gerekli diplomatik çabayı göstereceğiz… “(Program; Dış Politika ve Milli Savunma; Uluslararası Düzenin Öznesi))

Pekin yönetiminin bu politikaları BM dahil çeşitli uluslararası kuruluşun, insan hakları örgütlerinin çalışmalarına, raporlarına da konu oluyor. Önümüzdeki yakın dönemde açıklanması beklenen BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet’in, Çin bölge ziyaretlerine izin vermediği cihetle elde mevcut verilerle hazırlayacağı Doğu Türkistan’nun da bu ihlaller hakkında son derece kapsamlı bilgiler vereceğini düşünüyoruz.

Bütün bu araştırma, rapor ve çalışmalarda şunlar vurgulanmıştır;

-Konsantrasyon kamplarında ideolojik endoktrinasyona tabi tutulmak, psikolojik, fiziki ve cinsel istismar, etnik/dini sembollere yasak, özgürlüklerin baskı altında tutulması, organ ticareti, aile yapılarına ve yaşamına müdahaleler, mahkeme ve yargı olmaksızın gözaltılar, köle işçilikler. Bunlar şiddetle kınanmış, insanlığa karşı suç teşkil ettikleri belirtilmiştir.

-Çin yönetimine bu uygulamalarına ivedilikle son verme çağrısında bulunulmuş,basın mensupları ve uluslararası gözlemcilerin bölgeye ve sözde kamplara serbestçe giriş imkanı talep edilmiştir.

-Uygur kadınlara mecburi doğum kontrolü uygulamaları kınanmış, akibeti bilinmeyen Prof. İlham Tohti, Yalkun Razi, Abdulkadir Celaleddin ve diğer aydınların şartsız olarak ivedilikle serbest bırakılması çağrısı yapılmıştır.

Bugün Çin yönetiminin baskıları en ileri düzeylere taşınmış durumdadır. Aşırı dincilik, Pan-Türkizm vb. gibi suçlamalar ise bu uygulamalarda en etkin baskı aracı olarak kullanılmaktadır.

Hepimizin bildiği gibi; ÇKP Kasım 2021 19. Merkez Komite 6. Oturumunda 100 yıllık ÇKP tarihinin önemli kararları alındı ve “ÇKP 100 yıllık başarıları ve Tarihsel Deneyim” başlıklı Parti tarihinin 3. Temel Stratejik Belgesi kabul edildi. Şi Cinpin’e neredeyse ebedi liderlik yolunu açan bu tarihi Oturumda, ilginçtir, konumuzla ilgisi bakımından, ülkenin bütün etnik grupları da Şi Cinpin etrafında birleşmeye çağrıldı. Bu örnek bile tek başına trajik. Çin ülkenin güçlenmesi, ilerlemesi için, her türlü haksızlığı, baskıyı uyguladığı, bizzat kendi anayasasını bile ihlal ettiği bir konuda Uygurları ve diğer halkları ülke kalkınmasına katkıya çağırıyor. Pekin’in öncelikle bu vahim uygulamalarına son vermesi, ardından vatandaşlarından yardım beklemesi doğru olmayacak mıdır.

B.2020/21 bu anlamda Çin’in bölgede uyguladığı insan hakları ihlallerine karşı tepkilerin de zirve yıllarından biri oldu.

Prof. Tohti’ye ödül veren Avrupa Parlamentosu, AB, BM Irk Ayrımcılığıyla Mücadele Komitesi, çeşitli insan hakları kuruluşları ve çeşitli ülkeler ve liderleri eleştiri ve suçlamalarını en üst düzeyde açıkça dile getirdiler.

Çin ise her türlü baskı, hatta tehdit mekanizmalarıyla tutumunu sürdürdü. BM İHK, CERD vb. başta olmakla doğrudan insan hakları ihlallerini izlemekle sorumlu çeşitli kuruluşlarda Çinli temsilcilerin önemli mevkilerde yeralması, bu yıkıcı ihlallere dair değerlendirmelerin ve karar alma süreçlerinin zaafiyete uğratılmasında çok etkili olmaktadır. Yine Çin, BM İşkence ve Diğer Zalimane, Gayriinsani ve Küçültücü Muamelelere Karşı Sözleşme (UNCAT)‘ sine de taraftır ve ilginçtir ki bu Sözleşme’nin İzleme Komitesi’nin de üyesidir. Gerçek bir trajedi ve kediye ciğer emanet etmek tarzında vahim bir durum.

2021 içinde, Essex Hukukçular Raporu ile HRW 20 Nisan 2021 günü yayınladığı “Köklerini Kazımak” başlıklı belgeler de bu konuda önemli oldular. Benzer şekilde, Uygur Halk Mahkemesi de geçtiğimiz ay çalışmalarını tamamladı ve neticelerini ilan etti. Ülkemizden çeşitli çevrelerin bu alanda çalışmalar, araştırmalar yapmalarını da minnettarlıkla karşıladık.

Uluslararası kuruluşların da konuya yakın ilgisi 2021 boyunca devam etmiştir. Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi Mart 2021 Toplantısı’nda, insan haklarının AB’nin önümüzdeki dönem dış politikasının önemli unsurlarından olacağını vurguladı, insan hakları rejimi esasında Çinli bazı yetkililere yaptırım uygulanması kararı alındı.En önemlisi, BM İHK 46. Konseyi’nin 11 Mart 2021 tarihli oturumunda da uygulamaları nedeniyle Pekin suçlandı.

En önemlisi, BM 76.Genel Kurulu 3. Komite’nin 21 Ekim 2021 günkü oturumunda ise, (ilk kez Türkiye dahil) 43 devlet adına “Çin’de İnsan Haklarının Durumu” başlıklı ortak açıklamada, bölgedeki durumdan büyük kaygı duyulduğu, milyonlarca Müslüman Türk’ün siyasi eğitim kamplarında beyin yıkamaya tabii tutulduğu, etnik, dini, kültürel, sosyal vb. her türlü asimilasyon politikalarına maruz tutulduğu vurgulanarak Çin’e bağımsız gözlemcilerin bölgeye acil, anlamlı ve engelsiz ziyaretlerine izin verme, insan haklarının korunmasına yönelik ulusal ve uluslararası yükümlülüklerine uyma çağrısında bulunulmuştur.

Bu çok önemlidir. Türkiye, yukarıda da belirtildiği üzere, ilk kez bu kapsamda bir açıklamaya katılmıştır. Doğru bir karardır ancak geçtir.Aradan geçen zamanda Çin insanlık dışı uygulamalarının kesintisiz sürdürmüştür. Bugüne kadar susan, bütün dünyanın neden suskun dediği ülkemiz, tam da sözde Çin ekonomik modelinin konuşulduğu bir ortamda niye bu adımı atmıştır. Bence en önemli neden, başta Gelecek Partisi olmakla, ülkemizin insanlarının yükselen vicdanlarının haykırışına karşı tepkisiz kalınamamış olmasıdır. Umarız bu tepkiler günübirlik ve konjonktürel kalmaz, bölgedeki gelişmelere Türkiye’nin bakışında önemli bir madde olarak daima bulunur. Bu vesileyle başta Sn. Genel Başkanımız olmakla, desteklerini veren, toplantılar, konferanslar yapan, kar kış yağmur demeden imza kampanyaları gerçekleştiren bütün teşkilat mensuplarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz.

İçinde bulunduğumuz bu dönemde ise Çin’e karşı yükselen güncel tepkilerin odağını ise Şubat ayında başlayacak olan 2022 Pekin Kış Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunlar teşkil ediyor. Sınırlı da olsa bazı ülkeler bu olimpiyatlara karşı diplomatik boykot uygulayacaklarını ilan ettiler. Böylece, bu ülkelerin sporcuları Çin’e gidecek ancak resmi heyetleri Pekin’de olmayacak ve bu şekilde Çin makamlarıyla temas etmeyeceklerdir. Olimpiyatlar dostluk ve evrensel dayanışma oyunlarıdır. Herşeyden önce evsahibi ülkeler bu ruhu taşımalıdırlar. Aslında Türkiye diğer ülkelerin ne yaptığına bakmaksızın, tek başına kalsa bile olimpiyatlara boykot uygulaması gereken ülke olmalıdır. Zira sözkonusu olan her şeyden önce kardeş bir halkın maruz kaldığı uygulamalardır.

Ne yazık ki bugüne kadar sürdürülen ürkek ve kabul edilmez suskunluk Pekin Olimpiyatları konusunda da devam etmektedir.

Ancak karar vericilerin önünde kaçınılmaz bir sınav bulunuyor. Vicdanlar önünde, halkımız önünde, tarih önünde, DT’daki mazlum kardeşlerimiz önünde. Kaçış yok. Karar verecekler. Her halukarda da bu kararlarıyla tarihte yerlerini alacaklar.

DT halkı, Pekin’de Türk heyetlerinin Çinli yetkililerle bir araya geldiklerini, tokalaştıklarını gördüklerinde ne hissedeceklerdir. Herkes bilmeli ki, Çin gerçekte DT’daki uygulamaları dünyada bir ülkeyi en yakından izler ve tutumunu merak eder. Bu ülke Türkiye’dir. Çünkü Türkiye’nin attığı veya atmaktan çekindiği her adımın bir karşılığı orada görülür. Çin de buna göre ya kendine gelir ya da cesaret bulur, şiddet uygulamalarına devam eder.

Halkımız zaten bu olimpiyatları bütün kalbiyle reddetmekte, boykot etmektedir. Resmen de bu olimpiyatlar sonucuna, etkilerine veya başka faktörlere bakılmaksızın boykot edilmelidir. Zira esas olan ilkelerdir. Çin tarafı açıkça boykota yönelecek ülkeleri tehditle, karşılığını vereceğini söylemektedir. Bu tehditlere bakmaksızın topyekun boykot becerilemiyorsa en azından diplomatik boykot uygulanmalıdır. Geçtiğimiz ay Prag’da Sn. Özdağ’la birlikte bir uluslararası toplantıya katılarak bütün bu konulardaki görüşlerimizi anlattık. Bu vesileyle, heyetimiz onuruna davet veren ve toplantıda da konuşma yapan Belediye Başkanı Sn. Hirib, Doğu Türkistanlı Uygur ve diğer halklar hakları sözkonusu olduğunda, hiçbir tehditten korkmadıklarını, insan haklarını ilke olarak kabul eden kimsenin de korkmayacağını söyledi. Türkiye, bu konuda, Başkan Hirib’in de gerisinde midir. İşte verilecek karar özünde bununla ilgilidir.

DT halkının örnek insanlık mücadelesini bir kez daha selamlıyorum.

İnsan hakları ihlallerinin olmadığı, insanların insanca yaşayabildiği bir 2022 diliyor, saygılar sunuyorum.

******