ASKERİ HASTANELER YENİDEN AÇILMALIDIR
Tarihimizde askeri hekimler ve Askeri Hastaneler yüzyıllarca varlıklarını devam ettirmişler, özellikle Çelebi Mehmet döneminde askeri sağlık sistemi kurumsallaşmaya başlamıştır. İkinci Mahmut dönemi ve sonrasında Maltepe Askeri Hastanesi, Bab-ı Serasker Hastanesi, Selimiye Askeri Hastanesi, Kuleli Askeri Hastanesi, Kasımpaşa Askeri Hastanesi gibi Askeri Hastaneler kurulmuştur. 1898 yılında da Gülhane Askeri Hastanesi açılmıştır. Bu hastaneler dönemlerinde büyük fonksiyonlar icra etmişlerdir. Üstelik sivil tıp eğitimi ve hastaneler de askeri tıp eğitimi ve askeri hastanelerin tecrübeleri üzerine kurulmuştur. Nitekim askeri bir kavram olan taburcu kavramı da bu sebeple kullanılmaktadır. Bugün ABD, Rusya Federasyonu, Çin ve Hindistan, Japonya, İsveç, Fransa ve Tunus dahil pek çok ülkede Askeri Hastaneler bulunurken; dünyanın sayılı ordusuna sahip Türkiye’nin Askeri Hastanelerinin sivilleştirmesini anlamak mümkün değildir. Dolayısıyla böyle bir köklü sistemin 15 Temmuz darbesinden sonra alelacele ortadan kaldırılması kararının tekrar ele alınıp, ıslah edilerek yeniden açılması büyük önem arz etmektedir.
Ülkemiz çok stratejik bir coğrafyada bulunmakta ayrıca terör hareketlerinin ve savaş tehlikesinin odağında yer almaktadır. Nitekim yıllardır PKK terörü, son dönemlerde DEAŞ terörü ile mücadele, Suriye rejim güçleriyle savaş, Doğu Akdeniz’de gerginlik, Libya ve Irakta riskli durumlar askeri operasyonları gerekli kılmış ve kılmaya devam etmektedir. Dolayısıyla askerimize yapılan saldırılar ve askeri operasyonlar esnasında yüzlerce askerimizin yaralanması ile karşı karşıya kaldık ve kalma ihtimalimiz devam etmektedir.
Üstelik her hangi bir ülke ile savaş durumunda, şu anki sağlık sisteminin savaşa özgün koşulları sağlaması mümkün gözükmemektedir. Konuya birkaç örnek soruyla yaklaşalım:
• Tümen seviyesi ve üstü birlikleri hangi hastaneler desteklemektedir?
• Bu hastanelerin o birliğin olası ihtiyaçlarına göre yetişmiş sağlık personeli, donanımı, hareket kabiliyeti ve imkanları var mıdır?
• Savaş borusu çaldığında, bu hastanenin tüm imkânlarıyla ilgili askeri gücün komutanının emir ve komutasına girmesi, askeri hiyerarşiye uyum sağlaması, ast ve üst birimlerle sistematik ilişki kurması ve askeri sisteme adapte olması mümkün müdür, ne kadar zaman alır?
Konunun uzmanları çok iyi bilirler ki;
• Savaş veya yoğun çatışma esnasında doktorundan hemşiresine, sıhhiyecisine kadar sağlık personelinin savaş ve çatışma şartlarına uyum göstermesi çok önemlidir. Bu uyumun sivil sağlık personeli ile sağlanması mümkün değildir.
• Patlama sonucu ortaya çıkan ya da yüksek kalibreli silahlarla yaralanmaların tedavisi farklılık teşkil ettiğinden askeri cerrahlar bu tür yaralanmalar konusunda büyük tecrübeye sahiptirler. Bu tecrübelerden yararlanılmaması yaralı askerlerin yaşam risklerini artırabilmektedir.
• Bazı Askeri Hastanelerde sivil hastanelerden farklı olarak harp cerrahisi uzmanı doktorlar bulunmakta genel cerrah olan bazı doktorlar Gülhane Askeri Hastanesinde 2014 yılından itibaren 3 ay Göğüs Cerrahisi, 2 ay Kalp ve Damar Cerrahisi, 2 ay Ortopedi ve Travmatoloji, 1 ay Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ve 1 ay Radyoloji kliniklerinde eğitim alarak harp cerrahı olmaktaydılar. Harp Cerrahisi Anabilim Dalı 2010 yılında kurulan yeni bir ihtisas sahası olmakla beraber, konusunda uzmanlaşan bir ekibin Askeri Hastanelerinde bulunması, hastanın hayatının kurtarılmasında ve cerrahi operasyonların başarılı geçmesinde önemli rol oynamaktaydı. Her ne kadar Sağlık Bakanlığına bağlanan GATA’da bu bölüm varlığını devam ettirse de, sivil sistem içinde eskisi gibi verimli olmamaktadır.
• Askeri sağlık personelinin devreye girdiği yerlerde, yaralı askerin tedavi ve nakil işlemleri hızla yapılır. Çünkü askeri sağlık personeli düzenli olarak bunun eğitimini alır, tatbikatını yapar. Askeri hastanelere yaralı gelen askerin tomografisinin çekilip ameliyata alınması, sivil hastanelere göre çok daha kısa sürede gerçekleşmekte, dolayısıyla bu durum kritik vakalarda büyük önem arz etmektedir.
• Askerlerin cephede, çatışma ortamında veya normal görevleri sırasında psikolojik sorunlar yaşaması ve psikolojik sorunların savaş, çatışma veya askeri ortamları bilmeyen psikolog ya da psikiyatristler tarafından tedavisinin ne kadar başarılı olacağı tartışmalıdır. Örneğin çatışmada herhangi bir uzvunu kaybeden askerin psikolojik travma geçirmesi durumunda, onu en iyi anlayacak ve onu en iyi şekilde teskin edecek tedaviyi uygulayacak olan da askeri psikolog ve psikiyatristler olacaktır. Askeri psikologlar ve psikiyatristler sadece hastaların tedavisi ile uğraşmamakta, aynı zamanda çok önemli operasyonlar öncesi askere moral ve motivasyon sağlamada da ciddi katkılarda bulunmaktadırlar. Askerin moralli olması başarının önemli unsurlarındandır ve göz ardı edilemez.
• Deniz Kuvvetlerinde gemilerde ve denizaltılarda özellikle uzun süreli seyir görevlerinde bu şartlara alışkın tecrübeli askeri doktorların bulunması, sivil doktorlara nazaran büyük bir avantaj sağlamaktadır.
• Askeri Hastanelerin Sağlık Bakanlığına devredilmesinden önce Askeri Ambulans Sistemi yürürlükteydi. Ankara Etimesgut Askeri Havaalanında hazır olarak bir ambulans uçak bekletilir, ciddi yaralanmalarda ihtiyaç duyulan Genel Cerrah, Dâhiliye, Harp Cerrahı ve Anestezi uzmanı hekimler ile birlikte, tecrübeli askeri hemşireler yaralı askerlerin bulunduğu Askeri Hastanelerine en hızlı şekilde intikal ettirilirdi. Görevlendirilen hekimler ve hemşirelerin tamamı uçuş fizyolojisi, uçuş emniyeti, acil müdahale ve ambulans uçakta kullanılan ekipmanlarla ilgili eğitimler almış uçuş tecrübesi olan personeldi. Maalesef şu an bu özel eğitimli askeri sağlık personeli farklı şehirlere farklı hastanelere tayin edilmiş ve dağıtılmıştır. Ambulans uçağa ihtiyaç olup olmadığına Sağlık Bakanlığı 112 koordinasyon merkezi tarafından karar verilmekte ambulans uçakla gidilecek bu acil görevlere ise hiçbir uçuş ve özel eğitim almamış uçuş tecrübesi olmayan sağlık personeli görevlendirilmektedir.
• En önemlisi Askeri Hastaneler askeri personelde bir güven oluşturmuştu. Özellikle çatışmalarda yaralanan askerler, Askeri Hastanelerde kendilerini daha emniyetli hissetmekte, aynı zamanda daha iyi tedavi olacakları inancını taşımaktaydılar. Bu bakımdan da sivil hastanelere göre daha güvenilirdi. Dolayısıyla bu inancın ve güvenin sarsılmaması gerekmektedir.
• Askeri Hastanelerde sadece hasta muayene ve tedavi hizmetleri sunulmamakta; aynı zamanda askerlik hizmeti öncesi yapılan erbaş ve er, TSK’ya katılacak subay, astsubay ve uzman personelin, yurt içi ve yurt dışında çeşitli görevlere tefrik edilen personelin heyet muayeneleri, uçucu personelin uçuş muayeneleri, kaza, yaralanma ve hastalıklarda maluliyet derece tespitleri ve TSK’da görev yapan personelin rutin olarak yapılması gereken periyodik muayeneleri ile fiziki yeterlilik muayeneleri de yapılmaktaydı.
• Askeri Hastanelerin sivilleştirilmesiyle beraber ‘’askerliğe elverişli değildir’’ raporu alanların oranında ciddi artışlar olmuş, bu durum adalet ve eşitlik ilkelerini sarsmış ve sarsmaya devam etmektedir. Ayrıca komando tugaylarında görevli personelin ‘’Sınıf Değişikliği’’ raporlarında yüzde 1.300, ‘’Komando Olamaz’’ raporlarında yüzde 6.000 ve istirahat alan TSK personelinin oranında yüzde 1.300 artış olduğu 2017 yılı MSB kayıtlarında açıkça belirtilmiştir. Bu sebeplerden dolayı TSK’da görev aksaklıkları oluşmuş ve oluşmaya devam etmektedir. Oysa Askeri Hastanelerin devrinden önce bu konulara çok büyük önem verilir, bu konularda mümkün mertebe istismara imkân tanınmazdı.
Sonuç olarak;
Askeri Hastaneler, askeri sağlık sisteminin önemli bir parçasıdır. Bu sistemi en küçük askeri birlikteki sıhhiye erinden en üst noktadaki askeri hastaneye, şubelerde yapılan asker alma muayenelerinden sağlık komutanlığına kadar bir bütün olarak düşünmek gereklidir. Dolayısıyla bu sistemdeki en önemli halkalardan biri olan Askeri Hastaneleri sistemin dışına çıkardığınız zaman, söz konusu sistem işlemez hale gelir. Askeri Hastaneler sadece asker ailelerine bakan hastaneler olarak düşünmek çok yanlıştır. Bu hastaneler aynı zamanda birliklerde çalışacak her türlü askeri sağlık personelinin de pratik eğitim alanıdır. Daha önce 37 olan Askeri Hastanelerden bazılarının atıl ve verimsiz olduğu gerçeği de göz önünde bulundurulup, Askeri Hastanelerin yeniden yapılandırılarak sayılarının azaltılması, bazı hastanelerde sadece ihtiyaç duyulan branşların bulundurulması, yoğunluğun olmadığı dönemlerde sivil halkın da yararlandırılmaya devam edilmesi şartıyla yeniden açılması; askeri sağlık sisteminin işler hale getirilmesi bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu hastanelerin tekrar açılmasında geç kalındığı takdirde yüzlerce yıllık tecrübenin yok olacağı da unutulmamalıdır.
SAVUNMA POLİTİKALARI BAŞKANLIĞI