COVID-19 VİRÜSÜNÜN İKTİSADİ ETKİLERİ ve POLİTİKA ÖNERİLERİ
2019 yılı sonunda Çin Halk Cumhuriyetinde ortaya çıkan ve daha önceden insanlarda tespit edilmemiş olan Covid-19 virüsü etki alanını genişletmiş, 12 Mart 2020 tarihi itibari ile pandeminin merkez üssü Avrupa olarak duyurulmuştur.
16 Mart 2020 tarihi itibariyle tüm dünyada 175.817 vaka, 6717 ölüm, 77.871 iyileşme raporlanmıştır. Hâlihazırda 91.229 vaka tedavi sürecinde olup bunların % 7’si hayati risk taşımaktadır.
Temelde ciddi bir sağlık sorunu olarak ortaya çıkan Covid-19 pandemisi, önemli küresel ve yerel iktisadi riskleri de beraberinde getirmektedir.
IMF tarafından yapılan açıklamada, yılbaşında % 3,4 olarak beklenen 2020 yılı küresel büyümesinin 2019 yılı büyümesi olan % 2,9’un altında kalacağı, düşüş miktarının ve süresinin alınacak önlemler ve pandeminin gelişimiyle ilgili olduğu ifade edilmiştir.
IMF’e göre, ekonomik kayıpların 1/3’ü pandemiye ilişkin direk maliyetler, 2/3’ü ise dolaylı maliyetlerden oluşacaktır.
OECD, bazı kredi derecelendirme kuruluşları ve uluslararası finansal kuruluşlar da 2020 yılı büyüme beklentilerinde önemli aşağı yönlü revizyonlar açıklamışlardır. OECD 2020 yılı büyüme beklentisini % 2,9’dan % 2,4’e, Moody’s ise aynı dönem için beklentisini % 2,4’ten % 2,1’e indirmiştir.
Uluslararası kuruluşlar arasında Covid-19 virüsünün yayılma hızı ve yarattığı yüksek belirsizlik nedeniyle en derin revizyon Uluslararası Finans Enstitüsü’nden (IIF) gelmiştir. Enstitü, 2019 yılında küresel finansal krizden bu yana en düşük büyümeyi gösteren dünya ekonomisinin, pandemi nedeniyle % 1’lik büyüme düzeyine gerileyebileceğini ifade etmiştir.
Ne yazık ki gelişmeler, bu tahminlerin bile iyimser kalacağı bir görünüme işaret etmektedir. Yakın geçmişte benzeri görülmemiş ölçekte bir finansal erime ile başlayan küresel kriz, üretim sektörlerini de talebi de çalışma yaşamını da derinden etkileyen, küresel ekonomi açsından durgunluk ve daralma risklerinin ciddiye alınmasını gerektirecek bir nitelik kazanmıştır.
Sorun çözülse bile iktisadî faaliyetin toparlanmasının, ticaretin tedarik zincirlerinin onarılmasının ve küresel ticaretin Coronavirüs salgını öncesindeki düzeylerine geri dönmesinin belli bir zaman alacağı beklenmelidir. Bu krizin iş yapış tarzımız, ekonomi ve ticaret modellerimiz üzerinde uzun süreli ve kalıcı etkileri olabileceği göz ardı edilmemelidir.
Türkiye Ekonomisine Etkiler
Küresel büyümede beklenen bu olumsuz tablonun Türkiye ekonomisini etkilememesi düşünülemez. Bugün itibariyle elimizdeki verilerle Türk ekonomisinde 2020 yılı büyümesinin, yeni ekonomik programda hedeflenen % 5 ve piyasa beklentisi olan % 4’ün önemli miktarda altında kalacağı beklenmelidir.
Salgının etkilediği ülkeler dikkate alındığında, ekonomik faaliyetin minimum 8 ile 12 hafta boyunca yavaşlayacağı, bazı sektörlerde duracağı ve akabinde toparlanmanın zaman alacağı varsayılmalıdır. Özellikle insan hareketliliğini kısıtlamak için alınacak tedbirlerin sonucunda turizm başta olmak üzere hizmetler sektöründe, gıda, sağlık ve temizlik malzemeleri dışı imalat sanayi üretiminde kayıplarının olacağı beklenmektedir.
- Dış Ticarette; küresel tedarik zincirinde bozulmalar ve talep eksikliği dolayısıyla Türkiye’nin ihracatındaki daralmanın % 15’e kadar ulaşabileceğini ve bunun sonucunda yıllık 23 milyar dolar civarında bir azalmanın olabileceğini öngörmekteyiz. İthalat tarafında ise, gerileyen enerji faturasının da desteği ile düşüşün daha fazla olacağını ve 40 milyar dolar düzeyinde bir daralma gerçekleşebileceğini düşünüyoruz.
- Turizmde; 2019 yılındaki 34.5 milyar dolar olarak gerçekleşen gelirlerin 40 milyar dolara ulaşması bekleniyordu. Bu beklentinin aksine toplam turizm gelirlerinin ancak 20 milyar dolarda kalmasını bekliyoruz.
- Hizmet ve perakendede; hızlı tüketim ürünleri (HTÜ) dışında ciddi bir daralma olacağını öngörüyoruz. HTÜ dışı organize perakende sektöründeki ciro kayıpları, pandemi süresince % 50 civarına ulaşabilir. Başta AVM’ler, cafe ve restoranlar olmak üzere (gıda, sağlık ve temizlik malzemeleri dışında kalan) tüm sektörlerde daralma bekliyoruz.
- Ulaştırma/havacılıkta; ikinci çeyrekte ciddi ciro kayıplarının görülmesi beklenmektedir. Pandeminin devam ederek havacılık sektörünün yüksek sezonu olan 3. çeyrek satışlarını da etkilemesi durumunda ise yıllık ciro kaybının %30’ların üzerinde gerçekleşebileceğini öngörüyoruz.
- Finans sektörü açısından da yaşanmakta olan sürecin önemli etkilerinin olabileceği göz ardı edilmemelidir. Bankacılık sektörünün 2020 yılında milli gelirimizin % 8’i düzeyinde (61 milyar dolar) bir dış finansman yenilemesi yapması gerekmekte iken, şirketlerimiz için bu oran % 10 (74 milyar dolar) düzeyindedir. Finansal piyasalarda yaşanan olağanüstü dalgalanma ve bunun bizim de içinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülke kurları ve risk primleri üzerindeki etkisinin, özellikle şirketlerimizin borç ödeme kabiliyetlerinde sorunlar yaratabileceğini düşünüyoruz.
Politika Önerileri
Türkiye’nin şu ana kadar salgın krizinin en iyi yönetildiği ülkelerden birisi olması, henüz bir can kaybı yaşamamış olmamız sevindiricidir. Böyle zor dönemlerde farklılıkları bir yana bırakarak ortak akıl ve ortak sorumluluk bilinci doğrultusunda hareket edilmesinin gerekli olduğuna inanıyoruz. Bu bağlamda aşağıdaki politika önerilerimizi kamuoyumuzla paylaşmayı bu sorumluluğun gereği, ortak akla doğru bir adım olarak görüyoruz.
- Virüsün hızlı yayılmasını engellemek amacıyla erken tanı, yaygın test ve kapsamlı sınırlama önlemlerinin acilen hayata geçirilmesi çok büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla ve şimdiye kadar özveriyle ve başarıyla çalışan sağlık personelimizin çabalarını destekleme çerçevesinde sağlık harcamalarıyla ilgili olarak bütçede gerekli aktarmaların yapılması, ihtiyaç duyulan imkânların eksiksiz tedariki sağlanmalıdır.
- İşletmelerin en değerli varlığı olan insan kaynağının korunması ve çalışan nüfusun iktisadi daralma dönemlerinde var olan sorunlarının derinleşmemesi için, kısa çalışma ödeneğinin ivedilikle devreye sokulması gerekmektedir.
- Yaşanan sürecin şirketler kesiminde yaratması muhtemel tahribat nedeniyle oluşacak istihdam kaybının veya zorunlu olarak ücretsiz izne çıkarılan çalışanlarımızın ortaya çıkaracağı sosyal sorunların hafifletilebilmesini teminen, işsizlik fonundan gerçekleştirilen ödeme şartlarının esnetilmesi ve ödeme sürelerinin artırılması yönünde tedbirler alınmalıdır.
- Herhangi bir gelir sahibi olmayan ihtiyaç sahipleri için, yerel yönetimlerle koordineli bir şekilde her türlü sosyal yardımın yapılması sağlanmalıdır.
- Finansal istikrarın korunması için, TCMB tarafından finansal sektöre yabancı para ve TL likidite sağlanmalıdır.
- Hazine, TCMB ve BDDK tarafından hazırlanacak yeniden yapılandırma düzenlemeleri çerçevesinde, küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin kredi faizlerinin silinmesi, anaparanın enflasyona endekslenmesi suretiyle taksitlendirilmesi imkânı getirilmelidir. Bu yeniden yapılandırma planının yükünün Hazinenin ikrazen sıfır reel faizli özel tertip devlet iç borçlanma senetleri ihracı yoluyla devlet tarafından paylaşması yerinde olacaktır.
- TCMB, G-20 ülkeleri merkez bankaları ile koordineli olarak, Swap limitleri oluşturulması amacıyla girişimde bulunmalıdır.
- Son yıllarda ulusal ve uluslararası para politikası ve rezerv yönetimi standartlarına aykırı uygulamalarla TCMB’nin müdahale kabiliyeti önemli ölçüde azalmış olsa da, önümüzdeki dönemde oluşabilecek piyasa oynaklıklarına karşı ihtiyaç duyulan müdahaleler zamanında yapılmalıdır.
- Çalışan sayısını azaltmamak kaydıyla işveren tarafından ödenen sigorta primleri iktisadî faaliyette kalıcı toparlanma işaretleri görülünceye kadar alınmamalı ve süreçten etkilenen sektörlerde işverenlere kira desteği sağlanmalıdır.
- Yeni bir vergilendirme takvimi oluşturulmalıdır. Beyan tahakkuk dönemi ile vergi ödeme dönemi arasında 15 gün süre olmalıdır. Süreçten olumsuz etkilenen mükelleflerin, Mart ayında ödenecek yıllık vergileri en az yıl sonuna kadar ertelenmeli ve taksitlendirme imkânı sağlanmalıdır. Vergi barışı çerçevesinde taksitlendirilmiş ve vadesi gelmiş ödemeler de bu çerçevede ertelenmelidir.
- Maliye e-haciz işlemini en az 6 ay uygulamamalıdır.
- Reel sektörde üretim maliyetleri açısından önemli bir yer tutan doğalgaz/elektrik faturaları için 6 aylık bir erteleme ve taksitlendirme imkânı getirilmelidir.
- Krizin olumsuz etkilediği alanlardan biri de sermaye piyasalarımızdır. Yurt içi yerleşik yatırımcı tabanının kalıcı olarak tahrip olmasını, milli servetimizin parçası olan şirketlerimizin bu olağan dışı gelişmelerin yarattığı olumsuzluk sebebiyle aşırı değer kaybetmesinin önlenmesi amacıyla, makul bir değerleme planı çerçevesinde halka açık paylarını satın almak isteyen şirketlerimize bu paylar teminata kabul edilerek uygun şartlarla kredi sağlanmalıdır.
Hazine ve Maliye Politikaları İzleme Kurulu Başkanlığı
Ticaret Politikaları İzleme Kurulu Başkanlığı