Diyanet'in Dijital Hutbe Çalışmasında Kürtçe Neden Yok?
09.12.2023

Diyanet'in Dijital Hutbe Çalışmasında Kürtçe Neden Yok?

Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi ve Diyanet İşleri Başkanlığının Cuma ve Bayram hutbelerinin 8 farklı dilde e-Devlet Kapısı’nda hizmete açması girişimini olumlu buluyor, Cenab-ı Haktan hayırlar getirmesini niyaz ediyoruz.

Lakin içinde Rusça, İtalyanca, İspanyolca gibi Batılı dillerin bulunduğu bu hizmetten milyonlarca Kürt vatandaşımızın neden mahrum bırakıldığını anlamakta güçlük çektik.

Hutbelerin yabancı diller dışında Arapça olarak yayınlanma mantığı -ki çok doğru-, herhalde sadece Arapça’nın ‘din dili’ olması ya da Türkiye’deki hutbelerin İslam dünyasından da takip edilebilmesi amacıyla değildir. Buradaki motivasyonda ülkemizde yaşayan milyonlarca Arap vatandaşımıza ve ülkemizde yaşayan sığınmacılara ilişkin bir hizmet, toplumsal huzur, barış ve kaynaştırma kaygısı da vardır. En azından bizler bunun böyle kurgulandığını düşünmek istiyor, meseleye bu hüsnü zan ile bakıyoruz. Milyonlarca Kürt vatandaşımızın neden bu haktan, hizmetten, faydadan, birlik ve kaynaşma hedefinden mahrum bırakıldığını ise anlamakta güçlük çekiyoruz?

Kürtçe Kur’an-Kerim basarak milyonlarca vatandaşımızın faydasına sunarak bir toplumsal hizmeti gerçekleştirmiş olan Diyanet’in, neden Kürtçe olarak hutbe okunmasını dijital dönüşüm kapsamında bile ele almaktan imtina ettiği ciddi bir soru konusu ve Diyanet gibi bir kurum açısından da endişe verici bir meseledir.

Maalesef daha önce de İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından kadınlara şiddeti önlemek için 2018’de geliştirilen KADES (Kadın Destek) uygulamasında da Kürtçe es geçilmiş, üç yıl boyunca da Türkçe ile beraber bazı yabancı dillere yer verilmiş, toplumsal uyarılara rağmen Kürtçe eklememe ısrarı sürdürülmüştü. Ve yine ne yazıktır ki bu yanlıştan ancak açılan bir mahkeme sonucu geri dönülmüş ve uygulamaya Kürtçe de eklenmişti.

Bu konular her gündeme geldiğinde yaşanılan “resmi dil” tartışması ise artık absürt olmanın da ötesine taşmaktadır. Mesele toplumsal ihtiyaçlarla ilgilidir. Pekçok Avrupa ülkesinde -resmi dil ne olursa olsun- toplumsal ihtiyaçları karşılamada o ülkede kullanılan dillerin hiçbiri es geçilmez, geçilemez. Çünkü adı üstünde bir ‘toplumsal ihtiyaç’ söz konusudur! Diyanet bu tutumuyla açıkça, topluma bu ihtiyacın Kürtler için giderilmesine gerek olmadığı mesajını vermiş olmaktadır!

Üstelik Diyanet’in bir kurum olarak doğru dini bilgileri bütün vatandaşlarımızın almasını arzulayan bir motivasyonla hareket etmesi gerektiğini hatırlatmak bile üzücüdür.

Söze geldi mi “hepimiz eşitiz” ama her fırsatta bin yıldır bu topraklarda birlikte yaşadığımız Kürt insanı için onur kırıcı eşitsizlik örnekleri serdetmekten de kurtulamamaktayız.

Toplumsal haklar her gündeme geldiğinde aynı nakaratı tekrarlayan ve “Kürtler daha ne istiyor ki” şeklindeki o meşum soruyu soran zihniyete, esas bizler devlet kurumlarının bu körlüklerinin sebeplerini sormak isteriz?

“Kürt halkı daha ne istiyor?” ezberinden kurtulamayanlara da sormak isteriz; “Bu konuda anadillerinde hutbe yayınlanmasından başka ne istiyor olabilirler ki!”

Ama istemedikleri şeyler de var ve onlar da bir o kadar basit! Siyasi nutuklarda ya da devletin toplumsal sorunlara ve ihtiyaçlara yönelik her gişiminde, içinde acaba onurlarını kırıcı bir husus var mı yok mu diye artık incelemek istemiyorlar mesela.

Devlet ricali başta olmak üzere, “Toplumsal dayanışmaya en fazla ihtiyacımız olan günlerden geçmekteyiz.” nakaratını tekrarlamayı pek severiz. Ama bizi yöneten aklın neden her seferinde, bu cümlenin gereği olan hikmetli tutumlardan fersah fersah uzak kaldığını da anlamakta güçlük çekmekteyiz!

Diyanet erbabına sormak isteriz: Rum Suresi 22. Ayet-i Kerimede “dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması Allah’ın ayetlerindedir” buyurulmamakta mıdır? Kürtçe de o ayetlerden biri değil midir?

Diyanet İşleri Başkanlığı toplumun dini hassasiyetleriyle bağdaşmayan, onların da gerisinde kalan bu eksiğini bir an önce tamamlamalı ve bu meselelerde diğer kurumların siyasi tutumlarını takip etmekten; tüm insanlığı kucaklamayı amaçlayan evrensel mesajlara sahip olan dinimizi siyasetin kısır sarmalına kurban vermekten geri durmalıdır. Diyanet gibi bir kurum, siyasetin iyiden iyiye yozlaştığına şahit olduğumuz asıl böylesi günlerde, temsil ettiğini iddia ettiği değerlere -hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeden- her zamankinden fazla sarılmalıdır!