Basın Özgürlüğü Genelge ile Ortadan Kaldırılamaz

İktidar, Anayasal güvence altında olan Basın Özgürlüğünü Emniyet Genel Müdürlüğü’nün genelgesi ile 1 Mayıs işçi ve emekçinin gününden hemen önce ortadan kaldırmıştır. Bu kabul edilemez. Anayasaya aykırı bu genelgenin uygulanması da mümkün değildir.

Anayasamızın 28.maddesine göre Basın hürdür ve sansür edilemez. Devlet de bu özgürlüğü sağlamak ile mükelleftir. Ancak, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 27/04/2021 tarih ve 2021/19 sayılı “Ses ve Görüntü Kaydı Alınması” başlıklı Genelge ile basın mensuplarına yönelik Anayasaya aykırı bir sansür mekanizması ortaya konmuştur. 1 Mayıs’ta ülkenin farklı yerlerinden hak ve özgürlüklere müdahale, gözaltılar, basın mensuplarına yönelik orantısız güç kullanımını içeren görüntüler gelmiş, bu durumu kolluk kuvvetleri genelgeye dayandırdıkları gözlemlenmiştir.

Söz konusu genelge, 1 Mayıs’ta yaşanan polis müdahalesinin meşru sınırları aşması ve işkence ve kötü muameleye varacak müdahalelerin kaydedilmesinin engellenmesi ve “suçlu kamu görevlisini koruyan bir sansür” olarak değerlendirilmiştir.

1993 yılında Medya çalışanlarına ve basın emekçilerine yönelik baskıları protesto etmek ve anımsatmak için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 3 Mayıs’ları Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak ilan etmiştir.

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününün kutlanmasındaki amaç; basının demokrasiyi korumadaki rolünü vurgulamak, etik gazeteciliği ön plana çıkarmak ve dünyada basının aşırı sansür edildiği ülkelere bir mesaj göndermektir. Bunun yanında gün boyu çeşitli organizasyonlar ile görevini yaparken öldürülen gazetecileri anmak ve yetkililere sorumluluklarını hatırlatmaktır.

Bugün Türkiye’de yaşananlara özetle bir göz attığımızda; Düşünce ve ifade özgürlüğünün, kamuoyunun haber alma, bilgilenme, gerçekleri öğrenme hakkı olan basın özgürlüğünün, temel hak ve özgürlüklerin, yani en önemli Anayasal hakların kullandırılmadığı, adalet sisteminin hakça işlemediği tartışmalarını görmekteyiz.

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, dünyadaki 180 ülkede basın özgürlüğünün durumunu mercek altına aldığı 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre, Türkiye listede 154’üncü sırada yer aldı.

Raporda ayrıca, Türkiye'de tutuklu gazeteci sayısında geçen yıla göre az bir gerileme kaydedilse de dünya genelinde hala en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ülkelerden birinin Türkiye olduğu vurgulanmaktadır.

Türkiye'de internet medyasına yönelik sansürün arttığı belirtilen raporda, 2019 yılında en az 586 haberin internette sansürlendiği ve bazı internet sitelerinin kapatıldığına vurgu yapılmaktadır. Mevcut durum ülkemizin itibarına gölge düşürecek nitelikte ve yetkililerin basın özgürlüğünde Anayasal hakların kullandırılmasında ihmaller içinde oldukları tartışmalarını da gündeme getirmektedir.” Devlet, Basın ve Haber alma hürriyetini sağlayacak tedbirleri alır.

Tek kişilik hükümet sisteminin ülkemizi içine sürüklediği durum ve demokratik, laik bir hukuk devletinde bu yaşananlar keyfiyetin, hukuk tanımazlığın, şahsım devletinin açık tezahürüdür. İnsan Hakları Eylem Planı’nın bir masal olduğunun kanıtıdır. Anayasal güvence altındaki hak ve hürriyetler genelgeler ile ayaklar altına alınmaktadır. Polis orantısız güç kullanacak, basın da yurttaşlar da görmeyecek denilmektedir. Bu her şeyden önce demokrasinin tamamen ortadan kalktığının açıkça itirafıdır.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Burada ne anayasa ne demokrasi ihlali vardır” açıklamasının doğruluk payı da yoktur. Genelge ile yaşam hakkı, işkence yasağı gibi temel hak ve özgürlüklerin ihlalini gizleme, orantısız güç kullanımını meşrulaştırma girişimleri kabul edilemez.

Genelgede yer alan hususlar toplumsal olaylarda görevlerini ifa etmekte olan basın mensuplarının özgürlüklerini kısıtlayacak ve hatta yerine getiremeyecekleri bir duruma sokacak niteliktedir. Bu hali itibarıyla genelge Anayasa’nın 28. maddesine açıkça aykırıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26. maddesi ‘düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti’ başlığı ile düzenlenmiştir. Madde niteliği itibariyle ifade özgürlüğünü düzenlemektedir. Niteliği itibarıyla haber alma özgürlüğünü de bu madde kapsamına girmektedir. Genelgede kısıtlanmaya çalışılan konu da bu madde kapsamına girmekte ve genelge ile düzenlenmesi Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 13. maddesi temel hak ve hürriyetlerin ancak Anayasa’da belirlenen maddelerdeki sebeplerle ve sadece kanunla sınırlandırılabileceğini düzenlemiştir. Ancak genelge ile Anayasal hakların sınırlandırılmaya çalışılması söz konusu maddeye de aykırılık teşkil etmektedir.

Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 10. maddesi ‘İfade Özgürlüğünü’ düzenlemektedir. Söz konusu maddenin birinci fıkrasında ‘ifade özgürlüğü kavramının haber ve görüş alma özgürlüğünü de kapsadığına’ yer verilmiştir. Bu niteliği itibarıyla da genelge, Anayasaya, kanunlara ve uluslararası sözleşmelerde de yer alan hükümlere aykırılık teşkil etmektedir.

Tam demokrasi adına, Basın ve ifade özgürlüğünün sorunsuz uygulandığı bir Gelecek için buradayız.

Bu duygularla tüm medya çalışanlarının Dünya Basın Özgürlüğü gününü kutlarız.

Doç. Dr. Selçuk Özdağ
Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanlığı