Çevre Ve İkli̇m Deği̇şi̇kli̇ği̇ Gelecek Eylem Modeli̇

Günümüzde çevre ve iklim değişikliği sorunları gezegenimizin geleceğini tehdit eder hale gelmiştir. Dünyada, başta iklim değişikliği olmak üzere ozon tabakasının incelmesi, kuraklık, ormansızlaşma, çölleşme, biyolojik çeşitliliğin kaybolması gibi sorunlar şu an küresel çevre sorunlarına dönüşmüş konulardır. Ülkemizde yaşanan çevre ve iklim kaynaklı sorunlar: su kaynaklarının azalması, kuraklık, çölleşme, denizlerin yükselmesi, ormansızlaşma, heyelanlar, su-toprak-hava kirliliği, atık sorunu, biyolojik çeşitliliğin azalması, denizlerdeki müsilaj şeklinde kendini göstermektedir.

Çevre ve iklim değişikliği özellikle son yıllarda sebep olduğu felaketler nedeniyle dünyada binlerce kişinin yaşamını kaybetmesi, milyonlarca kişinin iklim şartları nedeniyle göç etmesine neden olmuş öteye küresel bir krize dönüşmüştür. BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden 13 tanesi doğrudan çevre ve iklim politikaları hakkındadır. Bu nedenle iklim krizi 2022/Kasım ayında Mısır’da yapılan COP27-İklim Zirvesi’nde doğru bir tespitle İnsanlığın Hayatta Kalma Mücadelesi olarak tanımlanmıştır.

Ülkemiz göç yolları üzerinde olması ve iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek Akdeniz havzası içinde yer almaktadır ve günümüzde iklim krizi nedeniyle büyük felaketlerin eşiğine gelinmiştir. Bilim insanları önlem alınmadığı taktirde muhtemelen bu yüzyılın sonuna kalmadan dünyada doğal yaşamın büyük oranda sona ereceği ve pek çok canlı türünün yok olacağını ve milyonlarca insan yaşamını kaybedeceğini belirtmektedir. 

Gelecek Partisi olarak çevre ve iklim krizinin ciddiyetle ele alınması ve vakit kaybetmeden gerekli tedbirlerin alınması zorunluluğunun bilincindeyiz ve tüm bu sorunları, güçlü, gerçekçi ve vizyoner bir siyasi iradeyle çözeceğimize inanıyoruz.

Bu kapsamda, çevre ve iklim politikalarımızın belirlenmesinde temel ilkelerimiz; ekolojik yaklaşım, sürdürülebilirlik, katılımcılık ve çevresel adalet düşüncemiz olmuştur. Yasal çerçevelerin belirlenmesinde ve uygulamaya geçirilmesinde de bu ilkeler temel referanslarımız olacaktır.

  1. KAMU POLİTİKALARININ TAMAMINI ÇEVREYLE UYUMLU HALE GETİRECEĞİZ
    • Çevre ve iklim değişikliği sorunlarına çözüm üretme ve uygulamada üniversiteler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör ile iş birliği ve eşgüdüm içinde çalışacağız.
    • Bölgesel ve küresel konularda uluslararası iş birliğine öncelik vereceğiz.
  1. KURUMSAL YENİLİKLER YAPACAĞIZ

Ülkemizde denetim, izlem ve gözlem mekanizmalarının yetersizliği, çevre yönetimi anlayışının benimsenmemiş olması ve kurumsal örgütlenmede doğru bir yapılanmaya ulaşılamamış olması büyük bir sorundur.

    • Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nı şehircilikten ayırarak iki ayrı bakanlık olarak yapılandıracağız.
    • Çevre sorunlarına hızla müdahale edilebilmesini sağlamak için tüm il müdürlüklerinde Bakanlığa bağlı Anlık Müdahale Ekibi kurulacağız.
    • Halk sağlığını tehdit eden zararın önlenmesi ve caydırıcılığının sağlanması için il emniyet müdürlüklerinde Çevre Büro Amirlikleri kuracağız.
    • Çevre ve doğal yaşama karşı işlenen suçlar için Çevre İhtisas Mahkemeleri kuracağız.
    • Sayıca az olan Çevre ve İklim Değişikliği Politikaları, Uygulama ve Araştırma Merkezleri’ni tüm şehirlerimizde yaygınlaştırarak birbirleri arasında koordinasyon kurulmasını sağlayacağız.
    • Nükleer enerji santralleri, termik santralleri, taş ocakları, maden ocakları gibi çevresel yüksek risk taşıyan, büyük çevre sorunları ve can kayıpları ortaya çıkabilen işletmelerde sürekli ve yerinde denetim sağlamak amacıyla Bakanlık Denetim Ofisleri oluşturulacaktır.
  1. RDÜRÜLEBİLİR BİR KALKINMA SAĞLAYACAĞIZ

Sürdürülebilir kalkınma yerine, doğayı ve doğanın insanlığa sunduğu hizmetleri yok sayan, sadece büyüme odaklı bir kalkınmayı esas alan anlayış yaşamın sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Doğal yaşam çevreleri bir sektör değildir, bilakis her türlü iktisadi, sosyal, kültürel politikaların ve yatırımların temel parametresidir. Çevreyi kalkınmanın sadece kaynağı değil, aynı zamanda sınırı gören bir kalkınma sağlanacaktır.

    • Şehir karar mekanizmalarına sivil toplumun aktif katılımını sağlayacak, yerel yönetimlerde karar alma ve uygulama süreçlerini tamamen şeffaf hale getireceğiz.
    • Şehirlerimizi doğal ve kültürel mirasına sahip çıkan, modern ile gelenekselin uyum halinde olduğu, teknolojik gelişmelerin ve ekolojik yapının dengeli şekilde bir arada olacağı şekilde yeniden tasarlayacağız.
    • Her alanda çevresel ve iklimsel koşullara uygun kurallar getirilecek, çevre ve ekonomi arasında denge kuracağız.
    • Yapılacak yatırımlara uygun alanlar önceden belirlenecektir. Stratejik Çevre Etkisel Değerlendirmesi (ÇED)’nin sektörel bazda uygulanması ve verilen taahhütlerin denetlenmesini sağlayacak, raporları sıkı denetim altına alacağız. ÇED süreçlerinde yapılan halkın katılımı toplantılarından çıkan sonuçların ÇED kararlarına doğrudan etkisini sağlayacak düzenlemeler getireceğiz.
    • Biyoloji çeşitlilik krizini önlemek için biyoçeşitlilik sıcak noktalarının araştırma merkezleri tarafından tanılanması ve bu alanların korunmasını sağlayacağız.
    • Milli park alanlarımız artıracak, koruma alanlarının tanıtımından sorumlu Alan Başkanlıklarının yetkilerini yeniden düzenleyeceğiz. Sit alanlarını koruma ve kullanma koşullarını yeniden belirleyerek bu alanlarla ilgili etkin koruma kuralları ve sıkı denetim mekanizmaları getireceğiz.
    • Şehir planlamalarında kuşların göç yollarını dikkate alacağız.
    • Ülkemizde son 40 yılda tüm kuş türlerinin popülasyonunda yüzde 50 azalma olmuştur. Kuşların ekosistem alanlarının eski hale getirilebilmesi, iklim değişikliğine uyumlu bitkiler yetiştirilmesi, kuş avcılığının yasaklanması gibi kuş popülasyonunu artıracak düzenlemeler yapacağız.
    • İzinsiz avlanmanın önüne geçecek tedbirler alarak, koruma altındaki hayvan türlerinin etkin şekilde korunmasını sağlayacağız.
  1. İKLİM KRİZİNİ ‘İNSANLIĞIN KURTULUŞ MÜCADELESİ’ OLARAK GÖRECEĞİZ

Önümüzdeki yıllarda yapacağımız seçimlerin, insanlığın geleceği üzerinde yüzyıllar boyu sürecek sonuçları olacaktır. Zira bilim insanları küresel sıcaklığın 2025 yılına kadar 1.5 dereceye ulaşma ihtimalinin son yıllarda yüzde 20’den yüzde 40’a çıktığını, önlem alınmadığı takdirde bu yüzyılın sonuna kalmadan iklim krizinin dünya üzerinde görülmemiş yıkıcı sonuçları olacağını ve milyonlarca insanın yaşamını kaybedeceğini ifade etmektedir. Bu nedenle iklim kriziyle mücadeleyi insanlığın kurtuluş mücadelesi olarak görüyor, sistemli ve bütüncül bir yaklaşımla, etkin politikaların uygulamaya konulması gerektiğini biliyoruz.

    • Merkezi ve yerel yönetimlerde çevresel ve iklimsel hedeflerin bütçeye eklenmesi yönünde gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız.
    • Önceliklerimizden birisi de emisyonlarda 25 yıl içinde net sıfır hedefine ulaşmaktır. Bunun için sanayi, endüstri ve tarımda minimum karbon salımı modelleri geliştirecek, her kentin karbon ayak izi envanterini çıkartacağız.
    • Yenilenebilir enerji üretimini artıracak, jeotermal, güneş ve rüzgar gibi enerji yatırımlarına verilen teşvikleri genişletileceğiz.
    • Kamu kurum ve kuruluşlarında yenilenebilir enerjiye geçilmesi yönünde düzenlemeler yapılacağız.
    • Tüm konutlarda yenilenebilir enerji kullanımını destelemek için teşvikler oluşturacak ve yaygınlaştıracağız. Konutlarda kendi elektriğini üretmek isteyen kişilere faizsiz kredi desteği sağlanacaktır.
    • Enerji çeşitlendirmesini artıracak, yeşil hidrojen gibi yatırımlara teşvikler getireceğiz. Karbon depolama, kullanma, yakalama gibi işlevler sağlayacak teknolojik yatırımlara öncelik vererek destekleyeceğiz.
    • Emisyonların takip edilmesi ve verilerin kamuoyu ile şeffaf şekilde anlık olarak paylaşılması için belirli mekanizmalar kurularak raporlama şartları getirilecektir.
    • İklim krizinin toplumun tüm kesimleri üzerinde doğuracağı etkiler kapsamlı şekilde araştırarak, analizler sonucunda tespit edilen uyum politikalarının tamamını ivedilikle hayata geçireceğiz.
    • Küresel ısınma ve iklim değişikliği kaynaklı felaketlerin yol açtığı zararları azaltabilmek için uyum politikaları kapsamında erken uyarı sistemleri yatırımları ile AR-GE çalışmalarını öncelikli olarak destekleyeceğiz.
    • Uluslararası çapta önem kazanan emisyonların azatlımı Ar-Ge çalışmalarını dikkate alarak, sera gazlarına göre ayrı ayrı izleme imkanı sağlayacak yeni bir kayıt sistemi kuracağız.
    • Emisyonları azaltmak için ulaşımda toplu taşımacılık ağları geliştirilerek metro ve hafif raylı sistemleri yaygınlaştıracağız.
    • Yerleşim yerinde doğalgaz alt yapısı olduğu halde ekonomik imkanı olmadığı için doğalgaza geçemeyen vatandaşlarımıza doğalgaz tesisatı kurulması için faizsiz kredi desteği sağlayacağız.
    • Elektrikli araçlara geçiş için gerekli alt yapıyı tamamlayacak, sürece kamudaki tüm araçların elektrikli araçlara dönüştürülmesi ile başlanacaktır. Özel sektörde elektrikli araçlara geçilmesi yönünde düzenlemeler yaparak, teşvikler getireceğiz.
    • Emisyonların azaltımı konusunda işletmelere bilgi, teknoloji ve kredi destekleri sağlayacağız. Fabrika bacalarının çevreye yaydığı gazları filtrelemeyen, ölçüm cihazı takmayan işletmelere ağır idari ve cezai yaptırımlar getireceğiz.
    • İklim krizinin yol açtığı felaketlerde zarar gören vatandaşlarımızın acil ihtiyaçları için İklim Krizi Acil Fonu kuracağız.
    • Dünyada 2008-2018 yılları arasında 265 milyon kişi iklim değişikliğinin yol açtığı sebeplerle göç etmiştir. Uzmanlar iklim göçlerinin her geçen gün artacağını ve göç yolları üzerinde olmamız nedeniyle iklim göçlerinden en çok etkilenecek ilk üç ülkeden biri olacağımızı ifade etmektedir. Dolayısıyla sınırlarımızın tamamı yüksek güvenlikli duvarlarla kapatılarak, termal kameralar, optik kuleler ve erken uyarı sistemleri gibi dijital sistemlerle sınırlarımız koruma altına alacağız.
  1. GELECEK ORMANLARI OLUŞTURACAĞIZ

Ormanlar iklim kriziyle mücadelede anahtar role sahiptir. Karbon depolama, besin döngüsü, su ve hava temizleme, su temini, sel ve taşkınları önleme, kuraklık etkilerini azaltma, biyoçeşitliliği koruma gibi önemli ekolojik işlevleri vardır ve en önemli yutak türüdür.

Diğer yandan bir orman on yıl içinde dört defadan fazla kuraklık veya yangın geçirdiğinde saf karbona dönüşebilmektedir. Ayrıca ağaçlar üzerine yapılan yeni bir çalışma, geniş çaplı yaşlı ağaçların, küçük çaplı ağaçlara göre, çok daha fazla karbon depoladığını ortaya koymuştur. Keza bazı ağaçların daha az metan gazı ürettiği anlaşılmıştır. (Metan gazı ısı depoladığından aynı miktardaki karbondioksite göre iklimi daha fazla etkilemektedir.)

Dolayısıyla orman oranının yanı sıra, ormanlardaki ağaçların türü ve ormanların korunması da iklim krizi ile mücadelede büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle, ormanların etkin şekilde korunmasını sağlayacak düzenlemeler yapılması ve hızlı bir şekilde hem orman alanlarımızın artırılması hem de ağaç türlerimizin floraya uygun olacak şekilde yeni araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlara göre artırılması gerekmektedir:

    • Tüm il ve ilçelerimizde Gelecek Ormanları oluşturarak, sekiz yıl içinde yurdun dört bir yanını yeşile boyayacağız. Her yıl partimize katılan üye sayısı kadar ağaç dikimi yapacağız.
    • Orman alanları oluştururken yangına hassas çam ağaçları yerine mevcut floraya uygun, karbon depolama kapasitesi yüksek/metan gazı salımı az olan türde ağaçlandırma çalışmaları yapılacaktır.
    • Üretime dahil edilemeyen terk edilmiş tarım arazilerini ivedilikle orman alanlarına dönüştürüleceğiz.
    • Yanan orman alanları için yasaya aykırı verilen imar izinlerini iptal edileceğiz.
    • Kasten orman yakma suçu, vatana ihanet suçu kabul edilecek ve cezası ortaya çıkan zararın büyüklüğüne göre müebbet hapis/ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olarak gerekli hukuki düzenlemeleri yapacağız.
  1. SU TASARRUFUNA GEÇECEĞİZ

Türkiye, kişi başı kullanılabilir su miktarı açısından su sıkıntısı yaşayan bir ülkedir ve on yıla kalmadan su fakiri ülkeler arasına girecektir. Ülkemizde tatlı su kaynaklarının yüzde 70’i tarımda, yüzde 22’si sanayide, yüzde 8’i evlerde kullanılmaktadır. Su kıtlığı yaşamamızın temel nedeni, kuraklık ve yağışların azlığından ziyade kullanım ve planlama hatalarından kaynaklanmaktadır.

Öte yandan Karadeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki bazı havzalar hariç su kaynaklarımızın hemen hepsi plansız sanayileşme, kentsel, tarımsal ve endüstriyel faaliyetler sebebiyle kirlenmiştir. Eskiden içme suyu temin edilen Ergene, Menderes, Sakarya, Kızılırmak ve Ceyhan gibi bazı nehirlerimizdeki kirlenme artık tahammül edilemez boyuta ulaşmıştır. Örneğin geçen ay Ceyhan nehrinde haftalarca ölü balık aktığı hususu kamuoyunun bilgisine yansımıştır. Bazı deniz ve göllerimizde de ağır şekilde müsilaj sorunu yaşanmaktadır.

    • Su kaynaklarımızın etkin şekilde korunması sağlayarak, sürdürülebilir bir su yönetimi anlayışı ile hareket edileceğiz. Tüm şehirlerimizde göl, gölet, nehir, deniz gibi su kaynaklarımızın ekolojik durumlarını tespit, takip ve iyileştirilmesi amacıyla özel idareler, üniversiteler, yerel yönetimler ve STK temsilcilerinden oluşan Su Kaynaklarını Rehabilite Komisyonları kuracağız.
    • Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarımızın biyolojik ve kimyasal kalitesinin düzenli olarak kontrol edilmesini sağlayacağız.
    • Su ve enerji tasarrufu sağlayan teknolojik projelere teşvikler getirecek, yeni yapılan binalarda sensörlü musluk kullanılması yönünde düzenlemeler yapacağız. Kamuda sensörlü musluklara geçilerek, konut ve işyerlerinde de sensörlü musluklara geçilmesini teşvik edeceğiz.
    • Su kullanımında tüm belediyelerin kademeli fiyat tarifesine geçmesi yönünde düzenlemeler yapacağız.
    • Su sıkıntısı yaşanan bölgelerde kuraklığa uygun tarım desenleri oluşturulacaktır. Asbest içeren ve %30’dan fazla su kaçağı kaybına neden olan eski alt yapı sistemlerini değiştireceğiz.
    • Tüm şehirlerimizde şebeke suları, ileri filtrasyon sistemleri ile arıtılarak, temel insan hakkı olan suyun vatandaşlarımıza en güvenli, en kaliteli, en ucuz şekilde ulaşmasını sağlayacağız.
    • Su tasarrufu sağlamak için tarım ve peyzaj alanlarında damlama ve yağmurlama sistemlerine geçeceğiz. Yağmur sularının atıksulara karışmadan depolanması ve kullanıma sokulmasını sağlayacağız.
    • Sanayi, endüstri gibi alanlarda Su Ayak İzi hesaplamalarını dikkate alan projelere teşvik vereceğiz.
    • Deniz ve göl sularının arıtımını sağlayan yatırım projelerine öncelik vererek, destekleyeceğiz.
    • Endüstriyel ve evsel atık suların biyolojik arıtma sistemleriyle çevreye zararsız forma dönüştürülmesi için gerekli düzenlemeler yapacağız. Banyo ve mutfaklarda kullanılan gri suların arıtılarak belirli alanlarda kullanıma sokulması sağlanacaktır.
    • Atıksu arıtma tesislerinin tüm yerleşim yerlerinde yapılması ve mevzuata uygun, etkin ve verimli şekilde işletilmesi devlet politikamız olacaktır. Atıksu kanal projelerine arıtma tesisi olmadan onay/kredi verilmeyecek ve atık su arıtma çamurlarından enerji üretimi sağlayacağız.
    • Atıksuların denizlere tahliyesini sağlayan derin deniz drenajı projeleri, kirli suların rüzgâr ve akıntılarla tekrar kıyılarımıza dönmesine neden olduğu için bu projelere son vereceğiz.
    • Su yönetim kurullarını yeniden düzenleyeceğiz. Su yönetiminde havza bazlı taşra teşkilatını oluşturarak, havzaların ve sulak alanların etkin şekilde korunmasını sağlayacağız. Havzalarda yönetim planlarını güncelleyeceğiz. Sınır aşan sulara sahip havza yönetim heyetlerinde dışişleri bakanlığı temsilcisi bulundurularak, su yönetiminde STK’ların etkin rol alabilmeleri yönünde düzenlemeler yapacağız.
    • Sanayileşmede dağınıklığa izin verilmeyeceğiz. Yeni kurulan sanayi bölgelerinde, sanayi içindeki firmaların atıklarını geri dönüştürebilecek işletmeler olması yönünde düzenlemeler yapacak, mevcut sanayi bölgelerinde de bu tür işletmelerin kurulması yönünde teşvikler getireceğiz.
    • Yeraltı su kaynaklarına nitratlı bileşiklerin sızmasını önlenmek için tarım arazilerinde nitratlı gübre kullanımından tamamen vazgeçeceğiz.
    • Gemi balast sularının boşaltımı ile ilgili düzenlemeler getirerek, Müsilaj sorunu yaşayan Marmara Denizi gibi hassas alanların eylem planlarının etkin şekilde uygulanmasını sağlayacağız.
    • Göl, gölet, nehir, deniz gibi su kaynaklarımıza fiziksel, kimyasal, biyolojik kirleticiler tahliye edilememesi için teknolojik sistemlerle sürekli takibini sağlayacağız.
    • Atıklarını biyolojik arıtma sistemleriyle arıtmadan su kaynaklarımıza boşaltan işletmelere ağır idari ve cezai yaptırımlar getireceğiz.
  1. HER KÖYE BİR ZİRAAT MÜHENDİSİ ATAYACAĞIZ

İklim değişikliğinin olumsuzluklarından en fazla etkileneceğimiz sektörlerden biri tarım, bir diğeri de hayvancılıktır. Son yıllarda çevre kirliliği ve iklim krizi hayvancılık, tarımsal üretim ve gıda güvenliği gibi konularda önemli sorunlara yol açmaya başlamıştır. Bu durum bir yandan insanların tüketim alışkanlıklarını değiştirmekte ve doğal ürünlere olan ilgiyi artırmakta diğer yandan üreticilerin üretimi artırmak için daha fazla kimyasal kullanmasına, suyun ve toprağın daha fazla kirlenmesine yol açmaktadır.

Bu nedenle tarımda suyun tasarruflu kullanımı, su kaynaklarının kirletilmeden kullanılması, tarım arazilerinin korunması, mera ve çayır alanlarının ıslahı, erozyonla mücadele, bitkisel ve hayvansal üretimde kuraklığa dayanıklı türlerin seçimi ve geliştirilmesi ile ilgili stratejilerin geliştirilmesi, toplumda bilinçli üretim ve tüketim alışkanlıklarının oluşturulması önem arz etmektedir.

Diğer yandan iklim krizi önümüzdeki on yıllar içinde küresel gıda krizlerine yol açacaktır. Bu durum doğal ürünler üreten ülkeler için büyük pazar alanlarının doğmasına neden olacak, sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı sağlayabilecek ve yoksulluğu ortadan kaldırabilecek bir fırsat yaratacaktır.

Tüm bu nedenlerle, gıdanın sürdürülebilirliği konusundaki uğraş ve etkinliklerimizi çevresel bir anlayışla yeniden planlamamız, insan kaynaklarımızı doğru kullanarak tarımsal ve hayvansal üretim faaliyetlerimizi ekosisteme zarar vermeyecek şekilde geliştirmemiz gerekmektedir.

    • Yeni istihdam alanları yaratılacaktır. Şu an ülkemizde işsiz; 82 bin ziraat mühendisi, 37 bin veteriner, 15 bin çevre mühendisi bulunmaktadır. Bakanlık kadrosunda tam ve kısmı süreli sözleşmeli olarak çalışmak üzere çevre mühendisleri, ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler istihdam edeceğiz.
    • Çevresel yüksek risk taşıyan işletmelerde çevre mühendisleri istihdamı sağlanacaktır. Yol açtığı çevre kirliliği sorunlarıyla tarım ve mera alanlarımıza ve insan sağlığına zarar verme potansiyeli taşıyan işletmelerin sıkı şekilde denetim altına alınması gerekmektedir. Bakanlık kadrosunda istihdam edilecek çevre mühendisleri çevresel yüksek risk taşıyan işletmelerde açılacak Bakanlık Denetim Ofislerine Çevre Denetim Müfettişleri olarak atanacaktır. Böylece hem iş bulamayan yetişmiş önemli bir kesime istihdam alanı yaratacak hem de büyük çevre sorunlarına ve can kayıplarına yol açabilen iş kollarındaki işletmelerin yerinde ve sürekli olarak denetimini sağlayacağız.
    • Tarım ve hayvancılığın ekosisteme zarar vermeden yapılmasını sağlayacağız. Besicilik ve çiftçilik faaliyeti yoğunluğuna göre her köye bir ziraat mühendisi ve/veya veteriner hekim atanarak hem ülkemizin iş bulamayan yetişmiş iki önemli kesimine istihdam alanı yaratılacak hem de tüm bölgelerimizin çevresel ve iklimsel koşullarına uygun ürün deseni ve üretim alanları tespit edeceğiz.
    • Veteriner hekimler ve ziraat mühendislerince yürütülecek eğitim ve denetim faaliyetleri vasıtasıyla, çiftçi ve besicilerimize çevreye zararlı kimyasal üretim prosesleri yerine mikroorganizma temelli üretim programları uygulamaları, en az su, enerji ve en sağlıklı gübre ile en fazla üretimi elde etme yöntemleri öğretilerek tarım arazilerinin korunması, mera ve çayır alanlarının ıslahını sağlayacağız.
    • Çiftçi ve besicilerimize verilecek devlet destekleri ile iklim krizi nedeniyle ekstrem koşullara adapte olabilen bitki ve hayvan ırklarını biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmesini sağlayacağız.
    • Çiftçilerimize çevresel ve iklimsel koşullara göre doğal üretim yapması ve ürün rotasyonu uygulaması yönünde teşvikler verilerek, bu teşviklerin doğru kullanılması ile arz-talep miktarını dengeleeceğiz.
    • Doğal gübre kullanımıyla yapılan üretim projelerine verilen teşvikler genişletilerek, biyolojik ajanlarla etkin şekilde mücadele edeceğiz.
    • Pestisit kullanımını sıkı denetimlere tabi tutacağız.
    • Cam seraların kullanımı teşvik edilerek plastik kullanımını minimize etmek için mücadele edeceğiz.
    • Tohum koruma bankaları kurulacak, toprağın verimini düşüren ve hava kirliliğine neden olan anız yakılmasına karşı ağır idari ve cezai yaptırımlar getireceğiz.
  1. ŞEHİRLERİMİZDE YEŞİL DÖNÜŞÜM SAĞLAYACAĞIZ

Şehirler iş yaşamı, seyahat, ticaret, eğlence, kültürel etkinlikler, sosyal bütünleşme gibi toplumsal yaşamın tüm yönlerini kuşatan faaliyetleri kapsar. Bu bağlamda şehirlerimizde iklim değişikliğine uygun, çevrenin korunması çözümlerini içeren yeşil bir dönüşümün planlanması gerekmektedir.

    • Şehirlerimizde betonlaşmanın önüne geçere, merkezi ve yerel çalışmalarla belirlenen projeler kapsamında tüm şehirlerimizde eşzamanlı olarak yeşil dönüşüm başlatacağız. Yeni yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklarda güneş enerjili aydınlatma direklerinin kullanımı yönünde düzenleme getirilerek, mevcut yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklarda aşamalı olarak güneş enerjili aydınlatma direklerinin kullanımına geçilmesini sağlayacağız.
    • Mahalle düzeyinde farklı arazi kullanım türlerinin entegrasyonu sağlanarak yerleşim alanları yakınında kent bostanları kuracağız. Böylece halk üretime dahil edilirken yeşil alanlar yaygınlaştırılacak ve yeni karbon yutak alanları oluşturacağız.
    • Sosyal kapsayıcılık bağlamında şehirlerimizde tüm kentlilerimizin ihtiyaçlarına cevap veren uygulamalar geliştireceğiz. Dezavantajlılar başta olmak üzere çocuklar, gençler, yaşlılar, kadınlar, engelliler gibi herkes için erişimi kolay peyzaj ve yürüyüş alanları oluşturacağız. Nitelikli toplu taşıma sistemlerine, doğal kaynaklara yürüme mesafesinde erişim imkanı sağlayacağız.
    • Bisiklet kullanımını yaşam tarzı haline getirerek, yerleşim yerlerinde bisiklet park alanlarını ve bisiklet yollarını yaygınlaştıracağız. Sağlıklı yaşam, ulaşım etkinliği ve enerji tasarrufu sağlamak için toplumda bisiklet kullanma kültürünü geliştireceğiz. Gençler, kadınlar, erkekler ve yaşlılar gibi tüm kesimler için ödüllü bisiklet yarışları düzenleyeceğiz.
    • Sürdürülebilir binalar yapılması yönünde teşvikler ve düzenlemeler getirerek, yeni yapılacak olan binalar için yeşil alan kotası oluşturacağız.
    • İnşaata açılması planlanan tüm arazilerin toprak verim/kalite analizleri yaptırılarak, doğal üretim yapılabilecek verimli toprakların inşaata açılmasına müsaade etmeyeceğiz.
    • Araştırma sonuçları iklim değişikliğinin depremleri tetiklediğine dair bulgular olduğunu ortaya koymaktadır. Depremlerde yaşanacak insani ve ekonomik tahribatları en aza indirmek için deprem mühendisliği laboratuvarlarının ülke genelinde yaygınlaştırılmasını sağlayacağız.
    • Fay hatları (sıcak noktalar), eski dere yatakları ve heyelan bölgeleri üzerine yerleşim yerleri kurulmasına müsaade etmeyeceğiz.
    • Yangın, tufan, sel gibi afetlerde meydana gelen hasarlar ekolojik dengeyi bozabildiği için bu tür afetlerde, acil eylem planlarının uygulanması, doğan hasarların gecikmeksizin düzeltilmesini sağlayacağız.
    • Havaya kimyasal parçacıklar yayılmasına neden olan ve kuş popülasyonunu olumsuz etkileyen havai fişek gösterileri yasaklanacaktır.
    • Şehirlerimizde ve sanayinin yoğun olduğu tüm ilçelerimizde hava ölçüm istasyonları ve hava kalitesini izleme ekranlarını artıracağız.
    • Akıllı uygulamalarla vatandaşlarımızın, GSM hatları üzerinden yaşadığı yerdeki çevre ve iklim parametreleri verilerine dilediği zaman ulaşabileceği bir sistem kuracağız.
    • Tüm il ve ilçelerimizde Gönüllü Çevre Timleri kurarak, il ve ilçenin yeşil dönüşümünü sağlamak adına ortaya konulabilecek projeleri tespit etmek, geliştirmek gibi çalışmaların yanı sıra çevre sorunlarını takip etmek, çözümler üretmek, kamuoyunda farkındalık oluşturmak gibi çalışmalarda etki alanının artmasını sağlayacağız.
    • Tüm şehirlerimizde gürültü haritalandırılması oluşturacağız. Gürültü kirliliğine yol açan işletmeler sıkı denetime tabi tutularak, yerleşim alanlarında bulunan demiryollarının ve ana ulaşım yollarının etrafına da gürültü duvarları yaparak insan sağlına ciddi ölçüde hasar veren gürültü kirliliğinin önüne geçeceğiz.
    • Yerleşim yerlerinde görüntü kirliliğine izin vermeyeceğiz. Cadde ve sokaklarda görüntü kirliliğine yol açan tabelalar, reklam afişleri, çatılardaki güneş enerjisi panelleri, TV antenleri, binalardaki klima üniteleri, harabeye dönmüş dış cephe görüntüleri şehirlerimizin estetiğini bozduğu gibi vatandaşlarımızın psikoloji üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu hususlarda etkin idari yaptırımlar ve düzenleyici kurallar getireceğiz.
    • Çevre dostu özel sektör yatırımları ve çevre temizliği ile öne çıkan illerimizi ödüllendirerek, kamu yatırımlarında bu illerimize öncelik tanıyacağız.
  1. ATIK SORUNUNU SONA ERDİRECEĞİZ

Ülkemizde atıklar ayrıştırılamadığı ve tam olarak toplanamadığı gibi toplanabilen atıkların sadece yüzde 13’ü geri dönüşüm tesislerine gönderilebilmektedir. Türkiye kendi atıklarıyla baş edemezken yılda yaklaşık 15 milyon ton Avrupa’dan atık ithal etmektedir. Gelişmiş ülkelerin bu ithalattaki amacı geri dönüşüm maliyetinden kaçınmak değildir. Zira bu ülkeler atıklarını çok daha ileri düzeyde teknolojik imkanlarla geri dönüştürme imkanına sahiptir, gayeleri bizim gibi çevreyle ilgili mevzuatı yetersiz olan ve denetim zafiyeti yaşanan ülkelere ticaret adı altında atıklarını göndererek çevrelerini zararlı atıklardan korumaktır. Bu konuda, Çin’in yaşadığı kötü tecrübeler göz önüne alınarak atık sorununa köklü çözümler getirilmesi gerekmektedir:

    • Endüstriyel ve evsel atık çöplerin tasnifi ve toplanmasıyla ilgili yasal düzenlemeler getireceğiz. Ülkemizde toplam atıkların %42.8’i evsel atık olduğu için plastik ürünler yerine cam ürünlerin, tek kullanımlık ürünler yerine uzun ömürlü olanların tercih edilmesi, çevreye zararsız formların kullanılması, plastik, cam, metal, kağıt, yağ, gıda gibi atıkların cinslerine göre tasniflenmesinin alışkanlığının kazandırılması gibi eğitim çalışmaları ile toplumda geri dönüşüm ve çöp üretme alışkanlığı konusunda davranış değişiklikleri oluşturacağız.
    • Evlerde ve işyerlerinde atıkların geri dönüştürebilmesini sağlayan sistemlerin kullanımını teşvik amaçlı atık çöplerini tasnif eden vatandaşlarımıza çevre vergisi indirimi yapacağız.
    • Çöp depolama alanlarını yerleşim yerlerinden, tarım ve orman arazilerinden uzak alanlara taşıyarak, kapalı sisteme geçeceğiz.
    • Geri dönüştürülebilir çöpler ile dönüştürülemeyen çöplerin belediyelerce farklı günlerde toplanmasını sağlayacak düzenlemeler yapacağız.
    • Geri dönüşüme uygun biyolojik atıkların (tavuk tüyü, tarım atıkları vs.) mikrobiyal proseslerle geri dönüşümüne yönelik projeleri destekleyeceğiz.
    • Tek kullanımlık plastik ürünlerin imalatına ve satışına izin vermeyecek, plastik atık ithalatına son vereceğiz. Tek kullanımlık plastik atık imalatı veya plastik atık ithalatı yapan firmaları çevreye zararsız ürünler üretmeye teşvik edecek, bu yönde destek ve vergi indirimleri getireceğiz.
    • Toplumda atıkları ayrıştırarak toplama alışkanlığı geliştirilerek katı atık ithalatından aşamalı olarak vazgeçeceğiz. Geri dönüşümü mümkün olmayan atıkların enerji üretiminde kullanılmasına yönelik yatırımlara teşvikler getireceğiz.
    • Endüstri ve sanayii tesislerinin tamamı havaya, suya ve toprağa bıraktığı kirleticileri ölçümlemeye ve bu verileri şeffaf şekilde kamuoyu ile anlık olarak paylaşmaya zorunlu kılınacaktır. Verileri paylaşmayan/ veya veriler üzerinde tahrifat yapan/atıklarıyla çevreyi kirleten işletmelere ağır idari ve cezai yaptırımlar getireceğiz.
  1. DÜNYANIN SAHİBİ DEĞİLİZ PAYDAŞIYIZ, PAYLAŞMALIYIZ

Ülkemizde yürürlükte olan hayvanların korunmasına dair 2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunuson derece yetersiz kalmaktadır. Her alanda olduğu gibi toplumumuzda, hayvanlara karşı işlenen şiddet olayları da artmaktadır. Güvenli bir yaşam sürmek her canlının hakkıdır ve hayvanların hepsi candır. Dünyanın sahibi değiliz; paydaşıyız, paylaşmayı öğrenmeliyiz.

    • Sahipli, sahipsiz bütün hayvanların yasada can olarak tanımlanmasını ve hayvana zarar verenlerin cezalandırılması sağlanacaktır.
    • Hayvan rehabilitasyon merkezlerinin sayısı artıracağız. Özel hayvan klinikleri ve hastanelere işletmenin büyüklüğüne göre her yıl belirli sayıda sahipsiz hayvanın tedavisini üstlenme sorumluluğu getireceğiz.
    • Sokaklarda yaşamak zorunda kalan, terkedilen hayvanların popülasyonunu kontrol altında tutabilmek için hayvanların aşılatılması ve bu canların alışkın oldukları yaşam ortamlarında korunmasını sağlayacağız. Vakum etkisinin önüne geçmek için belediyelerin sokak hayvanlarını kısırlaştırdıktan sonra geri aldıkları noktaya bırakması için düzenlemeler yapacağız. Kısırlaştırma işlemi yapılan hayvanların çiplenmesi sağlanarak takip ve denetiminin yapılmasını sağlayacağız.
    • Sahipsiz hayvanların etkin şekilde korunabilmesi için belediyeler ile gönüllü hayvanseverler arasında kalıcı, sürekli ve güçlü ilişkiler kurulması, sahipsiz, düşkün ve engelli hayvanlar için her mahallede beslenme ortamları oluşturulması, restoranlarla iş birliği yapılarak artan yemeklerin her gün bu alanlara taşınması yönünde düzenlemeler yapacağız.
    • Barınakların gönüllülerle iş birliği halinde; aktif, temiz, steril ve steril olması için gerekli denetimler düzenli olarak yapılacak, yaşayan hayvanların sahiplenilmesi yönünde teşvikler geliştirilecetir.
    • Sahiplerince kötü muamele edildiği tespit edilen hayvanlar koruma altına alınarak, hayvana eziyet suçlarının cezaları artıracağız. Hayvan satışı yaptığı tespit edilen şahıs ve Petshoplar’la ilgili etkin idari, cezai ve hukuki yaptırımlar getireceğiz.
  1. YASALARI YENİDEN DÜZENLEYECEĞİZ

Günümüzde çevre kirliliğine bağlı gelişen hastalıkların arttığı bilinmektedir. Doğal çevre, endüstriyel ve sınai faaliyetler, kentlerin büyümesi, tarımda kullanılan aşırı kimyasallar, alt yapı sistemlerinin yeterli olmaması, atık sorunları gibi nedenlerle her geçen gün daha da kirlenmektedir. Bu kirliliğe karşı çıkartılması gereken bazı yasalar halen çıkartılmamış olduğu gibi, çoğu mevzuat hükmü güncelliğini kaybetmiştir. Getirilen kurallar ve cezai müeyyideler ise, çok cüzi ve eksik kaldığı için önleyici olamamaktadır.

Oysa çevre hakkı insan hakkıdır ve anayasal düzeyde koruma altındadır. Üstelik çevre hakkının ihlali sınırlı sayıda kişiye değil, tüm insanlara ve canlılara zarar vermektedir. Dolayısıyla çevre suçları cezai müeyyidelerinin, eylemin yol açtığı ve ilerde neden olabileceği zararla doğru orantılı olması gerekmektedir.

    • Çevre suçlarını yeniden düzenleyeceğiz. Çevre kirliliğine ve iklim krizine yol açan tüm eylemleri idari ve cezai yaptırımlar gözden geçirilerek bu suçların tanımı ve müeyyideleri yeniden belirlenecektir. Kasten işlenen halkın yaşam ve sağlık hakkını riske eden çevresel eylemler, insanlığa karşı işlenen suçlar olarak nitelendirilecek ve ülke güvenliğini ihlal eden suçlarla eşdeğer cezalar getirilecektir. Ayrıca bu suçların işlenmesinin önlenebilmesi ve derhal durdurulabilmesi için bu suçlarla ilgili kapsamlı ihtiyati tedbir kuralları getireceğiz.
    • İklim Değişikliği Kanunu çıkartacağız. İklim krizinin dünyada yol açtığı felaketler karşısında taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler gereğince ülkemizde 2021 yılında iklim yasası ile ilgili çalışmalar başlatılmış olmasına rağmen halen çıkartılmamıştır. Bir an önce iklim yasasının çıkartılması, çalışmaların yasal boyutunun belirlenmesi, belirlenen hedefler doğrultusunda hareket edilmesi ve doğabilecek zararlarla ilgili gerekli tedbirlerin alınması için çalışmaları başlatacağız.
    • Su Kanunu çıkartacağız. Ülkemizde su kaynakları yaklaşık bir asır önce 1926 yılında çıkartılmış 9 maddelik bir kanunla yönetilmektedir. Oysa, karşı karşıya olduğumuz kuraklık/su sıkıntısı tehlikesinin yanı sıra iklim krizi, hızlı nüfus artışı ve iklim göçleri karşısında suya erişmek dünyada her geçen gün daha da stratejik bir hal almaktadır. Bu itibarla BM tarafından 2010 yılında suyun temel bir insan hakkı olduğu açıklanmış ve herkes için temiz, güvenli ve erişilebilir su sağlamak devletlerin asli görevleri arasında sayılmıştır. Buna rağmen ülkemizde 2011 yılında hazırlanmaya başlanan Su Kanunu Taslağı 12 yıldır halen çıkartılmadığı gibi Su Kanunu Taslağı’nda, suyun temel insan hakkı olduğuna dair bir ibareye yer verilmemiş ve su, ticari bir meta gibi değerlendirilmiştir. Bir an önce, suyun stratejik önemine uygun ve temel insan hakkı olarak nitelendirildiği, su yönetiminin bürokrasiye boğulmadığı yeni bir su kanunu düzenlemesi yapacağız.
    • Yeni Çevre Kanunu yapacağız. 1983 yılında yürürlüğe girmiş olan 2872 sayılı Çevre Kanununda zaman içinde birçok değişiklik ve ekleme yapılmış olmasına rağmen çevre hukukunun gelişimi ve çevre sorunlarının hızlı artışı karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle günümüz sorunlarını kapsayan yeni bir çevre kanunu hazırlayacağız.
    • 6831 sayılı Orman Kanunu ve 3213 sayılı Maden Kanunu’nu başta olmak üzere çevre ve iklim politikaları ile örtüşmeyen, güncelliğini kaybetmiş tüm mevzuat hükümleri yeniden ele alarak güncel sorunlarla uyumlu hale getireceğiz.
  1. NİMET VE KÜLFETLERDE EŞİTLİK SAĞLAYACAĞIZ

Çevre kirliliğine ve doğanın tahribine yol açan nedenler hukuk devleti ve tüm canlıların doğal hakları temelinde anlaşılmalı ve ortadan kaldırılmalıdır. Halkımızın yaşam kalitesini artırmak ve gelecek nesiller için doğal kaynaklarımızı korumak amacıyla çevresel adaletin sağlanması gerektiğine inanıyoruz.

    • Anayasamızın 56. Maddesinde açıkça Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir Bu nedenle, hiçbir gerekçe ve bahaneye sığınmaksızın çevresel nimet ve külfetler toplumun her kesimine adil bir şekilde paylaştırılmasını sağlayacağız.
    • Çocuklarımızda iklim değişikliği farkındalığını artırmak, doğa ve hayvan sevgisini geliştirmek amacıyla okul öncesi dönemden itibaren eğitim müfredatlarına Çevre Bilinci ve Etiği dersini müfredata ilave edeceğiz. Toplumda bu bilincin artırılması amacıyla yaşlı, genç, kadın, erkek tüm kesimlere yönelik çevre eğitim seferberliği başlatalacağız.
    • Türkiye Radyo ve Televizyon kurumunda her gün gündüz ve akşam kuşağında, çevre bilinci ve etiği konusunda toplumsal farkındalık oluşturacak yazılı ve görsel tüm medya kuruluşlarının katkı sunmasını sağlayacak düzenleme ve teşvikler getireceğiz.
    • Kamuoyunda çevre ve iklim krizi konusunda gönüllü ve kapsamlı çalışmaları ile rol model olarak tanınmış, toplumsal duyarlılığı yüksek kişilere Çevre ve İklim Elçisi unvanı vereceğiz. Kişilerin her yıl halka açık yerlerde büyük konferanslar vermesi ve halkın çevre sorunlarını dinleyip kamu politikalarının oluşturulmasında yetkili kurumlara görüş ve çözüm önerilerini iletmesi sağla

SONUÇ

Gelecek Partisi olarak küresel çapta tüm dünyayı etkisi altına alan çevre iklim krizine karşı ciddi ve etin çözümlerin üretilmesi ve uygulanmasında uluslararası işbirliği yapmanın ve ülke politikalarını mevcut sorunlara karşı yeniden düzenleme gerektiğinin bilincindeyiz.

Bu yüzden yukarıda belirttiğimiz gibi ülkemizin karşı karşıya kaldığı kuraklık, enerji ve bunların yol açacağı gıda sıkıntısına karşı acil eylem planlarımızı ivedilikle uygulamaya alacak ve milletimizi bu mücadelenin bir parçası haline getireceğiz.