Myanmar/Bangladeş Rohingaların Dramı; 2020
a.Arakan Bölgesindeki Genel Durum
Bugün bütün dünyada ve uluslarararası sistemde mazlum halklardan bahsedilirken en başta akla gelenlerden biri Myanmar’ın Arakan bölgesinde yaşayan Rohingalar olmaktadır. Bu mazlum halkın trajedisi 2020 boyunca da sürmüş, durumlarında olumlu olarak nitelendirilebilecek herhangi bir gelişme görülmemiştir.
Rohingalar tarihleri boyunca baskıların, çeşitli zulümlerin kurbanı olmuş bir halktır. Maruz kaldıkları bu şiddetli zulümler 1970’lerden itibaren yoğunluk kazanmıştır.2016-17 dönemi ve sonrası ise gerçek anlamda bir felaket olarak nitelendirilmelidir. Myanmar’ın Arakan bölgesinde 2016-17 olayları öncesinde 1 milyon kadar Rohinga yaşamakta, Arakan bölgesi nüfusunun da % 80-90 yoğunluğunu teşkil etmekteydiler. Ülke genelindeki Rohinga sayısının ise 1.2-1.3 milyon civarında olduğu tahmin edilmekteydi.
Ancak, durum bu şekildeyken bölgeden çok sayıda Rohinganın kaçmasına, sürülmesine, insan kaybı ve yıkımlara yol açan gelişmelerin son perdelerinden biri 2012’de yaşanmıştır. Etnik budist bir Rakhayn kadına Rohingaların saldırdığı ve tecavüz ettiği iddialarının yayılmasının ardından, yerli çetelerce çok sayıda müslüman öldürülmüş ve büyük bir şiddet dalgası başlamıştır. Öte yandan ordunun budist gruplara “ırklarını ve dinlerini korumaları” için silah dağıtımı yaptığı, böylelikle ülkedeki siyasi gücünü koruyabilmek için olayları kışkırttığı da söylenegelmiştir. Çatışmalarda çok sayıda ölüm yaşanmış, yüzbinlerce kişi evlerinden, köylerinden kaçmak zorunda kalmıştır.
2016/2017 olayları ise Rohingaların dramının bir bakıma son aşamasını teşkil etmiştir. Ekim 2016’da bir takım silahlı grupların Bangladeş sınırındaki Myanmar askeri noktalarına saldırarak bazı görevlileri öldürdükleri iddiaları bir kez daha kitlesel ölümler, yıkımlar, tecavüzler,sürgünler, kaçışlar yaşanmasına yol açmıştır. Ordu ve güvenlik güçleri Rohingaları her zamanki gibi şüpheli olarak görmüş, toplu ve sistematik cezalandırma eylemlerine girişmiştir. Onbinlerce müslüman birkez daha evlerinden, yurtlarından kaçmak zorunda kalmış, ordunun Rohingalara karşı bu saldırıları, keyfi adımları, operasyonları, zulmü, köyleri yakmaları bütün dünyadan tepki görmüş, Myanmar lideri An San Su Çi de sessiz kalmakla ve ordunun bu eylemlerine karşı önlem almamakla suçlanmıştır. Ordunun 25 Ağustos 2017’de 30 bin askerle başlattığı operasyonlarda binlerce Müslüman Rohinga öldürülmüş, işkence görmüş, sayısız tecavüz vakası yaşanmış, köyleri, yerleşim yerleri boşaltılmış, yakılıp yıkılmıştır. Myanmar ordusu ayrıca Budist rahipleri ve halkı, Rohingalara karşı silahlandırmakla da suçlanmıştır. Bundan cesaret alan bazı Budist yerel liderler de Rohingalara karşı eylemlerini şiddetlendirmişlerdir. 2017 saldırıları neticesinde kesin sayılar bilinmemekle birlikte 24 bin Rohinganın yaşamının yitirdiği, 120 bin Rohinga evinin yıkılıp, yakıldığı, yüzbinlercesinin şiddete maruz kaldığı, 20 bin kadının tecavüze uğradığı vb. ileri sürülmektedir.
2017 sonu itibariyle 750 bin civarında Rohingalı, Myanmar güvenlik güçleri ve çetelerinin sözkonusu saldırı, tecavüz ve şiddetinden kaçarak komşu Bangladeş’e sığınmıştır. Bu sayı bugün itibariyle de 850 bine civarına yükselmiştir. Bölgede 2017 yaz döneminde birkaç ay içinde tam anlamıyla bir etnik/dini temizlik gerçekleştirilmiştir. Bugün için Rohingaların bütün Myanmar’daki genel nüfuslarının bahsekonu sürgün ve katliamlar sonrasında sadece birkaç yüz bin kadar kaldığı tahmin edilmektedir.
Bangladeş ile Myanmar arasında 23 kasım 2017’de imzalanan Rohinga mültecilerin ülkelerine, Myanmar’a geri dönüşlerine ilişkin anlaşmanın uygulanmasına yönelik herhangi bir olumlu bir gelişme olmamıştır. Uygulansa bile bu dönüşler on yılları alabilecek, bir anlamda Rohingaların çilesi daha uzun yıllar sürecektir. Kaldı ki geri dönüş güvenlik garantileri ihtiyacı, evlerinin, yerleşim yerlerinin yakılıp, yıkılmış olması vb. nedenlerle mültecilerden rağbet görmemiştir.
Myanmar’da yaşayan Rohingaların vatandaşlık, seyahat, eğitim sorunları vardır. Kimlikleri yoktur. 1982 vatandaşlık yasası nedeniyle ülkede kimliksiz yaşamakta, kimlik alabilme de büyük engellerle karşılaşmaktadırlar. Yasa Rohingaları ülkedeki 135 resmi etnik gruptan biri olarak kabul etmemiş, neticede onları yabancı konumunda görmüştür. Eğitim, evlenme, özgür seyahat, istihdam vb. bütün hakları sınırlıdır veya hiç bulunmamaktadır. Halbuki 1962’deki askeri cunta Rohingaları Burma’nın eşit ve tam haklara sahip vatandaşları ve ülkenin etnik parçası olarak tanımlamış ve kabul etmişti. Maalesef, bugünkü sorunları 60 yıl öncesinden daha geridedir ve ağırlaşarak sürmektedir.
Ülkede ordunun siyasi sistemde büyük baskı ve kontrolü bulunmaktadır. Bu durum kasım 2020 seçimlerinde de devam etmiştir. Ancak bu siyasi tablo Myanmar lideri An San Su Çi’nin sessizliğine asla mazaret oluşturmayacaktır. 2011 yılında ev hapsindeyken Nobel ödülünü kazanan Su Çi bilahare 2012’de ödülünü alırken yaptığı konuşmada, “...Unutulmak ölmektir” diyerek evsizlerin,umutsuzların,sürgünlerin olmadığı bir dünya çağrısı yapmıştır. Ancak bugün için Su Çi bu sözlerini unutmuş görünmektedir. Su Çi halen sessizliğini korumakta, Rohingaların insanlık dışı durumlarını düzeltilmesine yönelik adımları atmamakta, uluslararası düzeyde orduyu savunmakta, bazen de hükümetindeki generalleri “çok sempatik insanlar” olarak nitelendirmektedir.
Lider Su Çi, bölgedeki sorunları incelemek üzere eski BMGS Annan’a geçtiğimiz yıllarda kapsamlı bir rapor hazırlatmış, ancak Annan’ın insan hakları ihlallerini inceleme gibi bir yetkisi olmamış, sadece bölgenin iktisadi kalkınması, eğitim, sağlık sorunlarını değerlendirmesi beklenmiştir.Nitekim,bu çalışma bölgedeki gelişmelerden rahatsız dünya kamuoyuna yönelik, yatıştırıcı bir adım olarak tanımlamıştır. Ağustos 2017’de raporun açıklanmasının ardından Hükümet tavsiyeleri mümkün olduğunca yerine getirebilmek amacıyla önerileri değerlendireceğini açıklamıştır. Ancak bugüne kadar bu yönde herhangi bir gelişme de sağlanabilmiş değildir.
Nobel sahibi Desmond Tutu, lider Su Çi’ye bir mektup yazarak Rohingaların durumunu apartheit’a benzetmiş, suskunluğunun kınamış, “insanların onurunu koruyamayan bir ülkenin asla bağımsız olamayacağını“ belirtmiştir. Yine Nobel ödülü sahibi 12 isim Su Çi’yi muhatap mektuplarında Rohingaların durumuna dikkat çekmiş, gelişmeleri kınamıştır. Mültecilerden Sorumlu BM Yüksek Komiseri ise Myanmar’dan kaçan Rohingaların durumunu gerçek bir etnik temizlik olarak tanımlamış, yine BMGS Guterres de aynı tanımlamayla Myanmar ordusuna şiddeti durdurma çağrısı yapmıştır.
BM Güvenlik Konseyi’nde Rohingaların durumu ele alınmış, BM Genel Kurul toplantılarında da Rohingaların trajedisi değerlendirilmiştir. Uluslararası Myanmar Bağımsız Araştırma Misyonu da Myanmar ordusunun generallerinin Uluslararası Ceza Divanı’nda yargılanması çağrısı yapmıştır.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği/ OHCHR heyeti eylül 2017’de Bangladeş’i ziyaretleri sonrasında “...Myanmar güvenlik güçleri ve silahlı budist grupların Rohingaları Arakan’dan sürdüğünü, Rohingalı öğretmenlerin, din adamlarının da hedef olduğunu, geri dönüşlerinin ise imkansız hale geldiğini...” açıklamıştır.
BM üyesi ülkeler için belirli aralıklarla düzenlenen uygulama çerçevesinde, BM İHK Evrensel Periodik İzleme Mekanizması’nın Myanmar 2. tur toplantısında Myanmar’dan Rohingaların bütün haklarını tanıması talep edilmiştir. Buna mukabil Myanmar’ın cevaben sunduğu ulusal raporda, ülkede Rohinga isimli bir azınlık olmadığı, Rakhine (Arakan) bölgesinde barış ve huzur olduğu, geçmişteki toplumsal olayların iki taraftan da insan kaybına yol açtığı, Hükümetin bir araştırma komisyonu kurduğu, bu komisyonun tavsiyelerinin hayata geçirilmekte olduğu ileri sürülmüştür.
BM-İHK ve İİT gibi teşkilatlar bünyesinde de Myanmar-Rohinga sorununu İzleme Grupları tesis edilmiştir. Ancak Myanmar yönetimi ve kamuoyunun bu tür temaslara açık olmadıkları, bölge ziyaret ve temaslarına imkan vermedikleri görülmektedir.
BM III.Komitesi (Sosyal, İnsani ve Kültür İşleri) 14 kasım 2019’daki toplantısında Myanmar’da Rohingaların ve diğer azınlıkların insan hakları durumuna dair karar tasarısını rekor oyla (140 olumlu ve Çin, Rusya vb.dahil 9 olumsuz oyla) kabul etmiştir.Ardından tasarı 27 aralık 2019’da BM Genel Kurula gelmiş, karar burada 134 olumlu, 9 olumsuz (yine Çin ve Rusya dahil) oyla kabul edilmiştir. Kararda ülkelerinden kaçarak komşu Bangladeş’e sığınan Rohingaların sayısının 1.1 milyona ulaştığı, Myanmar’da büyük insanlık suçlarına maruz kaldıkları, onurlu, güvenli ve gönüllü şekilde geri dönebilmeleri için gerekli ve elverişli şartların oluşturulmasının şart olduğu kaydedilmiştir. Myanmar’daki Rohingalara yönelik insanlık suçlarına dair çalışma ve oylamalarda bilhassa Çin ve Rusya’nın olumsuz oyları dikkat çekici olmaktadır. Bu kararlar bağlayıcı olmamakta ancak konuyla ilgili dünya ülkelerinin görüş ve tutumunu yansıtan önemli bir kaynak teşkil etmektedir.
İİT Eylül 2017’de Astana’da gayri resmi liderler zirvesi düzenlemiş, özet zirve raporunda Rohingalara karşı sistematik ve acımasız eylemlere dikkat çekmiştir. Yine eylül 2017’de BM Genel Kurulu’nda İİT Rohinga Temas Grubu toplantısında kabul edilen ortak bildiride Myanmar’daki etnik temizlik uygulamasına dikkat çekilmiştir.İİT İnsan Hakları Komisyonu 2018’de Bangladeş’deki kampları ziyareti neticesinde hazırladığı raporunda, 40 bin çocuğun öksüz ve yetim kaldığını, geçmişten bugüne Bangladeş’deki kamplara sığınan Rohingalıların sayısının 1 milyon civarında olduğunu, sadece 2017 olaylarından itibaren 850 bin Rohinga bölgeden ayrılmak zorunda kaldığını belirtmiştir.
İİT çeşitli toplantılarında konuyu izlemeyi sürdürmüş, Rohingalara karşı işlenen büyük insanlık suçlarına işaretle Myanmar hükümeti gerekli adımları atmaya çağrılmıştır. Gerek Dışişleri Bakanları 45. Konseyi’nde (Dakka, mayıs 2018) gerek geçen yıl mart ayında Abu Dabi’deki 46.Konseyi’nde Rohingalarla ilgili çeşitli kararlar almıştır. (4/46 Myanmar’da Müslüman Toplumun Durumu, 60/46 Rohingalarla İlgili Ad Hoc Komite’nin Tesisi, 61/46; Ad Hoc Komite’nin Faaliyetleri gibi)
Rohingaların vahim durumu herhangi bir iyileşme olmaksızın 2020 içinde de devam etmiştir.
b.Yıl İçindeki Gelişmeler
Rohingaların durumu 2020 içinde de çeşitli rapor ve kararlara konu olmayı sürdürmüştür. Onyıllardır süren baskılar, son olarak da 2017 yazındaki katliam ve baskılar neticesinde ülkeden ayrılmak zorunda kalanlar dışında geride 200-250 bin civarında Rohinga kalmıştır. Bunların yarısı güya koruma altındaki kamplarda diğer yarısı da köylerinde ağır şartlar altında yaşamaktadır. Köylerde kalan Rohingalar; Myanmar ordusu ile Arakan Ordusu isimli gerilla grubunun çatışmalarından da olumsuz etkilenmektedirler. Kamplardaki durum ise bilhassa salgın döneminde çok vahim hale gelmiştir. Dolaşım, iletişim, eğitim, çalışma kısıtlaması, gıdasızlık, sağlık sorunları son derece ağırdır. Hükümetin 2017’deki kampları kapatma sözüne rağmen Rohingalar halen adeta rehineler gibi yaşamaktadırlar.
Myanmar’da siyasi sistemin en güçlü aktörü yukarıda ifade edildiği gibi şüphesiz ordudur. Meclis’de sahip olduğu kontenjanlarla siyasi sistemi denetimini sürdürmekte, sivil iktidarları etkisizleştirmektedir. Ülkede kasım 2020’de yapılan seçimlerde de durum değişmemiştir. BM Genel Sektereteri Guterres’in seçimlerin adil ve şeffaf yapılması, böylelikle de mültecilerin özgürce ve onurla Myanmar’a geri dönüşlerinin yolunun açılması yönündeki beklentileri de gerçekleşmemiştir.
2020 Birleşmiş Milletler 75. Genel Kurulu’nda Myanmar’daki insanlık suç ve ihlalleri ele alınmış, “Myanmar’da İnsan Haklarının Durumu” başlığıyla Sosyal, İnsani ve Kültür İşleri Komitesi’nde (3.Komite) 13 kabul, 9 aleyhte oyla bir kara da kabul edilmiştir. Karar’da Myanmar ordusu ve güvenlik güçleri Rohingalara ve diğer gruplara karşı ağır insan hakları ihlallerinden ve 2017’den bu yana 850 bin kadar Rohinga’nın ülkeden kaçarak komşu Bangladeş’e sığınmasından sorumlu tutulmuştur.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 27/28 kasım 2020 günlerinde Nijer-Niamey’de yapılan “Barış ve Kalkınma için Terörizme Karşı Birlik” başlıklı 47.Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında kabul edilen;
-Niamey Bildirisi
-Siyasi İşler Ad Hoc Bakanlar Komitesi Faaliyetleri Kararı (Pol 59/47) ve
-İİT dışı ülkelerde Müslüman topluluk ve azınlıklar; Rohingaların Durumu konulu Karar (4/47)
ile Rohingaların durumuna dair gelişmeler değerlendirilmiş, ağustos 2017’den bu yana ağırlaşan insan hakları ihlallerine dikkat çekilmiş, Myanmar ülkesindeki azınlıkların korunması sorumluluğunu yerine getirmeye çağrılmış, sorunu Uluslararası Adalet Divanı’na taşıyan Gambiya’nın girişimlerine destek beyanında bulunulmuştur.
Uluslararası sistemde, bilindiği üzere, her ikisi de Lahey’de yerleşik 2 ana mahkeme bulunur. Uluslararası Adalet Divanı (UAD /ICJ) sadece devletlerarası davalara bakarken Uluslararası Ceza Divanı (UCD / ICC) ise insanlığa karşı suç işlemiş kişileri yargılayabilmektedir.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD)’na İslam İşbirliği Teşkilatı adına Gambiya tarafından açılan soykırım başvurusu üzerine 17 Hakimli Panel 23 Ocak 2020 tarihli kararında Myanmar’ı Rohinga halkının yüzyüze kaldığı genosid tehlikesini önlemek için gerekli önlemleri almaya çağırmış ve Myanmar’dan 4 ay içinde raporunu hazırlamasını istemiştir. Mahkemede konuşan bir zamanların demokrasi simgesi Myanmar lideri Su Çi ise savunmasında iddiaları reddetmiştir. Myanmar konuyla ilgili ilk raporunu mayıs 2020’de UAD’na sunmuş, Rohingaların yeni olaylardan ve şiddetten korunmasına yönelik aldığını iddia ettiği adımları açıklamıştır. Bununla birlikte çeşitli Rohinga insan hakları grupları Myanmar’ın UAD’na karşı sorumluluğunu ciddi anlamda yerine getirmediğini, gerekli adımları atmadığını ileri sürmüşlerdir.
Uluslararası Ceza Divanı (UCD) ise dünyada ilk daimi ceza mahkemesi olarak soykırım, insanlığa karşı suçları ve saldırıların faillerini de yargılayabilmektedir. UCD’de de Myanmar’a karşı dava ön araştırma safhasında devam etmektedir. Myanmar UCD’ne taraf olmamakla birlikte suçun mağdurları Bangladeş’e kaçtıkları ve bu ülke de UCD’ne taraf olduğu cihetle Divan’ın yetkisi bu davayı kapsamıştır.
Covid19 salgınının bütün dünyayı etkilediği bu dönemde Bangladeş’deki meşhur C.Bazaar kampında yaşayan yüzbinlerce Rohinga’nın durumu bütün vahametini korumaktadır. Bunların yarısına yakınını çocuklar oluşturmaktadır. Şartların ağırlığı nedeniyle, sosyal mesafe, izolasyon, karantina gibi bu dönemde salgına karşı günlük yaşamının bir ayrılmaz unsuru olan kuralların dünyanın bu en büyük mülteci kampında maalesef anlam ve karşılığı bulunmamaktadır. Birkaç m.karelik evlerde bütün bir ailenin mecburen birlikte yaşamakta olduğu düşünüldüğünde durumun vahameti gözönünde canlandırabilecektir. Hijyen, temizlik, izolasyon ve k.virüsle mücadele vb. bu şartlarda erişilmesi mümkün olmayan kavramlardır. Bangladeş’in kendi imkanları da maalesef bu sorunların çözümünde yetersiz kalmaktadır.
2020 içinde Rohingaların sorunlarıyla ilgilenen çeşitli ülkelerden 50 kuruluş ve STK, Bangladeş Başbakanı Hasina’ya ortak bir mektupla salgın tehlikesine bir kez daha dikkat çekmiş, kamplarda sağlık sorunlarının bulunduğunu, iletişim, internet, telefon vb.sıkıntılarının virüse karşı duyarlılığı ve mücadeleyi daha da zayıflattığını belirtmişlerdir.
Türkiye dahil çeşitli bazı ülkelerden salgınla mücadeleye yönelik bazı faaliyetlerde bulunulduğu, gıda,temizlik malzemeleri dahil bazı desteklerin yapıldığı bilinmektedir. Ancak bütün bunların mülteci nüfusun çokluğu, yoğunluğu, dar bölgelerde sıkışmışlığı ve diğer bir takım nedenlerle salgına kökten tedbir ve mücadele anlamında kesin ve kalıcı sonuçlar verebileceği şüphelidir. Herhalukarda mevcut şartlarda salgının büyük bir tehdit potansiyeli oluşturduğu muhakkaktır.
Rohingalarla ilgili olarak 2020 yılının en önemli gelişmelerinden birini Bangladeş hükümetinin C.Bazaar kampı gibi çok ağır şartlar altındaki bölgelerdeki yükü azaltabilmek için bazı Rohinga gruplarını Bengal Körfezi’ndeki Bhasan Char adasına yerleştirme girişimleri teşkil etmiştir. Buna mukabil sözkonusu çalışmalara çeşitli insan hakları grupları, bölgenin güvenli olmadığı, bilhassa tayfun ve mansun yağmurları döneminde büyük insani zararların doğabileceği gerekçesiyle karşı çıkmaktadırlar. 1600 kişiden oluşan ilk Rohinga grubu adaya nakledilmiş durumdadır. İkinci grubun da 1000 kadar Rohinga’dan oluşacağı açıklanmıştır.
Öte yandan; Myanmar hükümetinin ülke içindeki kamplarda bulunan Rohingalar üzerindeki baskılarının salgın döneminde daha da arttığı yönünde bilgiler de mevcuttur. Bu bakımdan BM başta olmakla uluslararası kuruluşların, devletlerin, yardım kuruluşlarının ilgi ve desteklerini yoğunlaştırmaları gerekli bölgelerin başında Rohinga kampları gelmektedir.
Nitekim; BM Genel Sekreteri Guterres’in yıl içinde covid19 salgınına karşı hassas ve korunmasız halklara karşı destek ve yardım çağrısı da muhakkak ki önemli olmuştur. Onyıllardır siyasi, insani, iktisadi vb. her türlü çileyi çekmekte bulunan mazlum Rohingaların bu kez de k.virüse karşı mücadelede dünyanın ilgisizliğinin kurbanı olmamaları, ileride de günün birinde onurlu, güvenli, gönüllü bir şekilde anayurtlarına dönebilmeleri umulmaktadır.
Gelecek Partisi Rohingaların durumunu ve gelişmeleri yakından izlemeyi sürdürecektir.