5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Üzerine İtiraz ve Tekliflerimiz
06.07.2021

5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Üzerine İtiraz ve Tekliflerimiz

Adalet ve Kalkınma Partisi son zamanlarda sıkça başvurduğu üzere yine bir “müjde” vaadiyle toplumun beklentisini kendisinde topladı ve yine bir “müjde”sinin daha altı bomboş olduğu hemen anlaşıldı.

5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, 2004 yılının şartlarında, yeni bin yıla henüz girmiş ve geleceğe yönelik umutla dolu Türkiye için bir dönüşüme kapı aralamıştı. İşbu kanunun üzerinden geçen yıllarda yetersizlikler baş göstermiş; başta sokak hayvanları olmak üzere evcil hayvanların da oldukça sık karşılaşmaya başladığı yürek yakan muameleleri engellemeye yönelik girişimler olmuştur.

TBMM 24. Döneminin içinde, 2012 - 2013 yıllarında kanunda bazı değişikler yapılmaya çalışılmış; “Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı” kanunlaştırılarak yürürlüğe koyulmak istenmiştir. Tasarı, TBMM Çevre Komisyonu bünyesinde oluşturulan alt komisyonda hazırlanmış; konu ile ilgili her kesimin görüşleri alınmıştır. Düzenleme üst komisyonda kabul edilmiş; Genel Kurul gündemine gönderilmesi beklenirken kadük kalmıştır.

TBMM 25. Döneminde –ki erken seçim kararı alınmasıyla oldukça kısa bir dönemi kapsamaktadır- 24. Dönem “Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı”nın mimarları, tasarıyı alt komisyona sevk etmeden derhal geçirmeyi savunmuş fakat bütün bu çabalara rağmen tasarıya ilgi zayıf kalmıştır.

TBMM 26. Dönem açıldığında, Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’na komplolar düzenlemekle meşgul olduğu için toplumsal meselelere karşı duyarsızlaşmaya; halktan kopmaya başlamıştı. Bütün bu yaşanan gelişmelerden sonra küçücük bir grubun menfaatini korumaya odaklanan Adalet ve Kalkınma Partisinin aklına anca şimdi, 2021 yılında hayvan haklarını korumak gelmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul Sözleşmesi gibi sadece Türkiye’nin değil; Avrupa Birliği’nin de imzalayarak, kadınları korumaya yönelik temel prensipleri belirleyen sözleşmeden çıkarak kendi niyetini ortaya koymuştur. Ülkesinin kadınlarını koruyan sözleşmeden bir gece yarısı kararnamesiyle çıkan kadroların hazırladığı hayvanları korumaya yönelik çalışmaya da bu açıdan bakmak elzemdir.

Kanun teklifini incelediğimizde, TBMM 24. Dönem içinde yapılan çalışmanın bir kısmının olduğu gibi korunduğu; kalan kısımlarda ise teklif boş kalmasın diye özensizce doldurulan cümleler yığınından oluştuğunu görüyoruz. Zaten, TBMM 24. Döneminde hazırlanan taslakta şunlar yer alıyordu:

- Hiçbir hayvan, tasmasız ve ağızlıksız vaziyette sokağa çıkarılmayacak

- Evcil hayvanlara kimlikler zorunlu hale getirilecek

- Sokak hayvanları istisnasız numaralandırılacak ve ruhsatlandırılacak

- Sokak hayvanları büyük bir seferberlikle, belirlenecek süre zarfı içinde kısırlaştırılacak

- Büyükşehir Belediyeleri, İl ve İlçe Belediyeleri bünyesinde hayvan bakım yerleri oluşturulacak

- Yunus gösterilerinin yapıldığı sirklerin bünyelerine hayvan ilave etmeleri yasaklanacak, yeni yerler açılmasına müsaade edilmeyecek

Yukarıda kısaca maddeler halinde yer alan konuların yanı sıra cezalar da tasarının içinde yer almaktaydı. Şu an “müjde” olarak ilan edilen kanun teklifinde ise yukarıdaki maddelerin bazılarının dahi muallakta bırakılmasının yanı sıra ilaveten pozitif yönde neredeyse hiçbir ekleme yapılmamıştır.

Hiçbir canlı, siyasi propaganda malzemesi yapılmamalı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin şu anki en büyük yanlışı, toplumsal her türlü hassasiyeti siyasi propaganda malzemesi olarak görmesi ve siyaseti de sadece kendi çıkarları uğruna araç haline getirmesidir. Eğer böyle olmasaydı, Hayvanları Koruma Kanununda değişiklik yapmak için hazırladıkları kanun teklifinde ciddiyetle çalıştıklarına şahit olurduk.

Tasarıyı incelemeye devam ettiğimizde, Adalet ve Kalkınma Partisinin, hayvanları halen daha canlı olarak değil de bir eşya, bir mal olarak gördüklerini anlıyoruz. Şöyle ki;

- Hayvan hastanelerinin sağlanması “olur”a bağlanmış. Eğer “olur” verilmezse hastaneler açılmayacak ve hayvanlar öylece hastalıktan kırılacak.

- Bakımevlerinin tanımları ve işlevleri muallakta bırakılmış. Bir evin deposuna kullanılmayan eşyaların konulduğu gibi bir anlam yüklenmiş. Hayvanlar bakımevlerine alınacak lakin sonrası ne olacak belli değil.

- Petshopların içinde hayvan satışı yapılması yasaklanıyor. Bunun yerine petshopların içinde kataloglar olacak ve hayvan satışları, mobilya ve beyaz eşya satışları gibi katalog üzerinden yapılacak.

- Mevcut kanunda “hayvanların kesin olarak öldüğü anlaşılmadan vücutlarına müdahalede bulunmak yasaktır” ifadesi “hayvanların kesin olarak öldüğü anlaşılmadan vücutlarına tedavi maksatlı olmayan müdahalede bulunmak yasaktır” şeklinde değiştirilmek istenmektedir. “Tedavi maksatlı olmayan müdahale” oldukça sığ bir ifadedir. Art niyete çekilebilecek kelimeleri kullanmaktaki amaç nedir? Bu örnek gibi muallakta bırakılan birden çok cümlenin olması zihinlerde derin şüpheler oluşturmaktadır.

- Kanun teklifinde beslenmesi yasak türleri net bir şekilde yazmak varken yasaklanacak türleri bakanlığın açıklamalarına bırakmak da doğru değildir. Hayvan türlerinin saldırılarına göre mi yasaklı türler açıklanacaktır? Açıklanacak türlerin beslenmesi, barındırılması ve sahiplenilmesi yasaklanıyor. Hadi sahiplenilmesi yasaklanacak da bir şekilde sahiplenilmiş olanlara el konulup hayatlarına son mu verilecek? Barındırılmaması ve beslenmemesinin hayvanlara ne gibi bir menfaati olacaktır?

- “Cinsel ilişki” yerine “cinsel saldırı” demek bu kadar zor mu? Metni kaleme alanlar ikisi arasındaki ayrımı bilmiyorlar mı? Birinin rıza ile diğerinin ise adi bir suç olarak rıza dışı ggerçekleştirildiği ortadayken maddeyi bu şekilde düzenlemekteki maksat nedir?

- Bundan çok değil altmış sene öncesine kadar Avrupa’da varlığını sürdüren “insanat bahçeleri” tüm insanlık için utanç tablolarıydı. Farklı renge, farklı özelliklere sahip insanlar işte bu “insanat bahçeleri” içinde yaşatılmakta ve sergilenmekteydi. Günümüzün utancı da artık hayvanat bahçeleridir. Hayvanat bahçelerinde hayvanları hapsetmek insanlık ayıbıdır. Kanun teklifi hayvanat bahçelerini kaldırıyor gibi görünse de “doğal yaşam parkları” adı altında yine varlıklarını sürdüreceklerdir. Anavatanı Afrika olan bir hayvanın ülkemizde ne gibi bir doğal yaşam alanı olabilir?

- Kanun teklifinde kamuoyunun asıl beklentilerinden biri ise uygulanacak cezalardı. Kanunda en ağır para cezası otuzbeşbin Türk lirası ile “soyunu ortadan kaldıracak şekilde” bir hayvan türüne karşı yapılacak saldırılara yönelik düzenlenmiştir. Bir hayvan neslinin yok olmasının bedeli nasıl otuzbeşbin Türk lirası ile ölçülebilir? Hapis cezaları ise tam bir komediden ibaret olmuş. İnfaz yasasında yapılan değişiklikle ekseri Hükmün Açıklamasının Geriye Bırakılması uygulamasını ön plana çıkaran Adalet ve Kalkınma Partisi, hayvanlara karşı işlenen suçlarda hemen her hapis cezasını bu sınırlar içinde tutmuştur. Hayvanlara yapılan cinsel saldırı suçunun altı ay ile dört yıl arası hapis cezasıyla cezalandırılması öngörülmektedir. Neye göre altı ay verilecek? Hangi mahkemeler dört yıl ceza verecek? İçtihat oluşmaya başlayınca örneklemler neye dayandırılacak?

Hâsıl-ı kelam, Adalet ve Kalkınma Partisi kendisinden bekleneni ortaya koymuştur. Üniversite kapatan, bilimden, ilimden uzak rektörleri atamakla meşgul olan, insan canının bile kıymetini bilmekten uzak bir kadronun, hayvan haklarıyla ilgili bilimsel veriler ışığında çalışma yapmasını beklemek de nafile bir beklentidir.

Adalet ve Kalkınma Partisi, ekonomide reform dedi; Türk lirası neredeyse dünyanın en değersiz para birimi oldu, sınıfta kaldı.

Adalet ve Kalkınma Partisi, eğitimde reform dedi, öğrencilerimizin eğitim seviyesi uluslararası standartların en alt seviyelerinde yer aldı, sınıfta kaldı.

Adalet ve Kalkınma Partisi, sağlıkta reform dedi, vatandaşını “garanti hasta olacak” diye gösterip hasta garantili hastaneler yaptırdı, sınıfta kaldı.

Adalet ve Kalkınma Partisi, tarımda reform dedi, tarımda ithalatı zirveye çıkardı ve çiftçiyi batırdı, sınıfta kaldı.

Adalet ve Kalkınma Partisi, “Kadın haklarını daha iyiye taşıyacak sözleşmeyi, İstanbul sözleşmesi yürürlükten kalkmadan getireceğiz” dedi, getiremedi, sınıfta kaldı.

Adalet ve Kalkınma Partisi, nihayet yıllar sonra “hayvan haklarını dünyadaki en ideal hale getireceğiz, dünya bizi örnek alacak” dedi, baştan sona eksikliklerle dolu kanun teklifini getirdi ve yine sınıfta kaldı.

Hayvanları Koruma Kanununda yapılacak kanun teklifi oylanmadan önce yeniden gözden geçirilmelidir. An itibariyle, Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonuna gönderilmiş olan kanun teklifi üzerindeki “oldu, bitti” havasından çıkılmalı; aklıselim bir şekilde istişare kültürü içinde konu ile ilgili faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının her dedikleri dikkatle ele alınarak bir daha ülke gündemini meşgul etmeyecek şekilde özenle kaleme alınmalıdır. Aksi halde bir kez daha dağ fare doğurmuş olacak ve sınıfta kalmayı göze almış olan Adalet ve Kalkınma Partisi bu sefer tasdikname ile tenzil edilecektir.

Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanlığı