10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ AÇIKLAMASI

Ülkemiz bir süredir demokrasi, insan hak ve özgürlükleri ile ifade hürriyeti konularında ciddi bir çöküş yaşamaktadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile ülkemiz esasen bir trajedinin içinde debelenmektedir.

Tek adamın karar verici olduğu, ülkemiz kurumlarının hiçbir öneminin kalmadığı, kuvvetler ayrılığının hiç edildiği, sistemin sadece sorun ürettiği bu antidemokratik yönetim şeklinin bizi nereye getirdiğini herkes görmektedir. Sadece demokrasiye verdiği tahribat değil aynı zamanda ekonomik çöküşümüzün de en büyük sorumlusu bu ucube sistemdir.

İktidar, başlangıçta batıya kapı araladığından mütevellit ekonomik ve insani kalkınmada görece mesafeler kaydetmişti. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte müsrif bir tüccar hoyratlığı ile tüm bu kazanımları berhava etmiştir. Tarumar ettiği hususların başında da maalesef ifade ve düşünce özgürlüğünün vazgeçilmezi olan basın hürriyeti gelmektedir. İktidarlar her dönemde basını tahakküm altına almak istemişlerdir. Fakat bugün tahakküm altına alınacak bir basından bile söz etmek mümkün değildir. Medyanın %95’i iktidarın resmi bülteni haline gelmişken geri kalan kısmı da yine hükümet baskısı altında hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Gerçekleri yazan ve halkın sesini duyurmaya çalışan az sayıda basın emekçisi ise iktidarın hışmından nasibini almaktadır. Medya organları mali kıskaca alınmakta, bu da yetmezse bir gerekçe bulunarak hapis ve tutukluluklarla susturulmaya çalışılmaktadır.

Türkiye’nin basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke içinde 154. sırada olması tüm bu baskıların neticesindedir. Bu, bir ülke için utanılacak bir meseledir maalesef. Türkiye’de son yıllarda gazetecilere yönelik ciddi baskılar yürütülmekte, uluslararası kamuoyunda Türkiye, “dünyanın en büyük profesyonel gazeteci hapishanesi” olarak nitelendirilmektedir. Bunun yanında uzun süren tutukluluk neredeyse kural haline getirilmiş, gözaltına alınan gazetecilerin yasal başvuruları ise hukukun etrafından dolanarak reddedilmektedir. Hukukun üstünlüğü, yeni Türkiye’de sadece iktidar taraftarları için geçerli bir kavram haline gelmiştir.

Basına vurulan bu pranga doğal olarak medya emekçilerinin çok zor şatlarda çalışmak durumunda kalmalarına ve birçoklarının da işsiz kalmasına neden olmaktadır.

1961 tarihinden bu yana 10 Ocak gününün “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlanması bugün, ironi olmaktan öteye geçmemektedir maalesef. 4 Ocak 1961’de kabul edilen 212 Sayılı Kanun ile çalışan gazetecilere bir takım yasal güvenceler sağlanmıştır. Ancak ülkemizde bugünün şartlarında “çalışamayan gazeteciler günü” gibi bir anlam taşıdığını da ifade etmemiz gerekir.  

Basın özgürlüğü, sadece basın mensuplarının kendini ifade ettikleri bir husus değildir. Esasen bir toplumun özgürlüğü ve kendini ifade etmesidir, gerçeklerle buluşmasıdır. Sahte ve sanal dünyadan koparak gerçek gündemden haberdar olmasıdır. Yöneticilerini denetleyebilmesidir, onlara sesini duyurabilmesidir.

İktidar zenginlikte ve refahta eşitlemek yerine, toplumun büyük çoğunluğunu yoksullukta ve eğitimsizlikte eşitleyerek halkı sosyal yardımlarla kendisine seçmen-mürit yapmaya çalışmaktadır. Taraftarlarını, devşirdiği ve tahakküm ettiği basın sayesinde elde tutmaya çalışmaktadır. Yandaşı basın organlarının etkisizliğini, muhalif basın mensuplarını sindirerek dengelemeye çalışmaktadır. Sosyal medya başta olmak üzere emir eri gibi çalışan diğer medya organları ile hedeflerine aldıkları basın mensuplarını linç etmekte ve hedef göstermektedir. Haklarında soruşturma açılmakta, gözaltı ve tutuklamalar ile birlikte bağımsız medya kurumlarına RTÜK aracılığı ile de yüksek para cezaları ve kapatma kararları uygulamaktadır. Tabi bunun doğal sonucu olarak binlerce basın emekçisi işsiz kalmaktadır. İktidar hoyratlığının bir tezahürü olarak medya mensupları, kırk satır mı kırk katır mı çaresizliğine mahkûm edilmeye çalışılmaktadır 

Her şeye rağmen bu ülkede ne pahasına olursa olsun bağımsız ve cesur gazetecilerin olduğunu biliyoruz ve görüyoruz. Bu acı ve karanlık günleri mutlaka aşacağız. Gazetecisiyle, hukukçusuyla, akademisyeniyle, dürüst politikacısıyla, esnafıyla, tüccarıyla hasılı bütün bir millet olarak demokrasi ve insan haklarını ülkemizde inşa edeceğiz. Bu vesileyle yürekli ve özgür gazetecileri saygıyla selamlıyoruz. 

Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanlığı