7-14 OCAK BEYAZ BASTON GÖRME ENGELLİLER HAFTASI

Özel günler insanoğlunun, sahip olduğu-olmadığı değerlerin kıymetini daha çok hatırladığı zaman dilimleridir. Bireyler kendi vicdani muhasebelerini yaparken toplumlar da üzerine düşen sorumlulukların gereği olarak politika geliştirirler. Geçen ay 3 Aralık tarihinde Uluslararası Engelliler Gününü idrak ederken, yine her sene 10-16 Mayıs tarihlerinde Engelliler Haftasını kutlamaktayız.

Engelliler içinde görme engelli insanlarımızın özel bir yeri vardır. Onlar dünyayı kalp gözüyle görür nesnelere duygularıyla hayat verirler. 7-14 Ocak tarihlerinin Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası olarak hatırlanması bu yüzden önemlidir. Beyaz Baston tabiri ise tamamen tarihi bir olaya işaret etmektedir. 1921 yılında elim bir trafik kazasında gözlerini kaybetmiş olan James Biggs adlı bir fotoğraf sanatçısı araçlardan ve akan trafikten kendini korumak ve fark edilmesini sağlamak için bastonunu beyaza boyamış ve o günden sonra Beyaz Baston tabiri literatüre geçmiştir. 1931 yılında Fransa’da ulusal beyaz baston hareketi, bir kampanyaya dönüşerek görme engelliler için bir bağımsızlık sembolü halini almıştır.

Aslında bu tür özel günler kutlama merasimlerinden ziyade engelli vatandaşlarımız için farkındalık oluşturmak adına önemli zaman dilimleridir. Ülke nüfusumuzun resmi olmayan rakamlara göre yaklaşık yüzde 13’nün engelli kabul edildiği, aileleri ile birlikte otuz milyon vatandaşımızı ilgilendiren bir konu olması hasebiyle bu husus her zaman can yakıcı bir öneme sahiptir. Resmi rakamlara göre sisteme kayıtlı yaklaşık 300 bin görme engellinin bulunduğu ülkemizde, kamuda istihdam edilen görme engellilerin sayısı ise 10 bin civarındadır. Resmi verilere göre, kamuda istihdam edilen 55 bin engellinin 10 bin kadarını görme engelli vatandaşlarımız oluşturmaktadır. DSÖ rakamlarına göre dünyada 284 milyon insanın görme engelli olduğunu ve 39 milyonunun ise hiç görmediğini ifade etmek gerekiyor.

Geçmişte, yasalarımızda engelli vatandaşlarımızı aşağılayan ifadeler mevcut iken bugün daha duyarlı bir konumdayız. Bir toplumun ve devletin gelişmiş ve medeni bir ülke olup olmadığı her şeyden önce fiziksek ve mental engeli olan vatandaşlarına uyguladığı pozitif ayrıcalıklar ile ölçülmektedir. Gelişmiş ülkeler eğitim, sağlık ve ulaşım gibi konular başta olmak üzere, tüm standartlarını engelli vatandaşlarını önceleyerek belirlemektedirler.

Bugün hala engelli bireylerini birer asalak gibi gören (hatta görmezden gelen) bu algının hala etkin olduğunu görüyoruz. Devlet bazı engellilerin istihdam edilmesi ve bir kısım altyapı düzenlemeleri gibi hususlarda günah savar kabilinden arızi çözümler yerine çok daha kapsamlı uygulamaları bir an önce uygulamaya sokmalıdır. Bugün iktidar, engelli vatandaşlarımızın bir kısmını istihdam ederken geride kalanların hayatına ne tür bir katkı sağlamaktadır? Daha doğrusu engelli insanlarımızın problemlerinin çözümüne yönelik kısmı istihdam, görece özel eğitim ve sadaka nev’inden maddi yardımlar dışında ne tür çözümler üretmektedir.

Pandemi sürecinde, evlerinde hapis kalan ve büyük bir kısmı zaten kendi başlarına yaşamlarını sürdürmekte zorlanan engellilerimiz (görme engellilerimiz), hükümetten yeterli desteği alamamaktadır. Vatandaşlarımızın basit bir maske ihtiyacını çözemeyen iktidar bu süreçte hiç değilse engelli vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için çok daha ciddi tedbirler almalıydı ama hükümet, yandaşlara ihale pay etmek konusunda gösterdiği hassasiyeti ihtiyaç sahibi insanımıza çok görmektedir. Virüs salgınından dolayı işsiz kalan engelli vatandaşlarımızın sayısını hükümet açıklamalı, işsiz kalan bu vatandaşlarımıza ne gibi destekler sunulduğu konusunda kamuoyu bilgilendirilmelidir.

Engelli sorunlarının çözümü esasen bu sorunu ortaya çıkmadan çözmekle başlamalıdır. Engelli bireylerin oluşmasına sebep olan; bireysel -toplumsal kaza ve afetler, bilinçsiz ve eğitimsiz toplum yapısı, akraba ve sağlık sorunları olan bireylerin evlendirilmesi gibi belli başlı konular, alınacak her türlü tedbir ile asgari seviyeye indirilmelidir. Bundan sonra yapılacak olan ise bir şekilde engelli olmuş vatandaşlarımızın tıpkı diğer bireyler gibi toplum hayatına katılımını sağlayacak uygulama ve düzenlemeleri hayata geçirmek olacaktır. Engelli bireyler her şeyden önce içinde bulundukları topluma emanettir. İçimizdeki sevgisizlik ve kafamızın içindeki gerçek engelleri söküp atalım ve onlara acımayı ve küçümsemeyi terk edelim. Onlara birer suçlu gibi bakarak toplumdan dışlayan bizler, gerçekte bu cehaletin dimağımızdaki en büyük engel olduğunun farkında olmalıyız diyor ve Gelecek Partisi olarak engelli tüm vatandaşlarımızın her daim yanında olmaya devam edeceğimizin sözünü veriyoruz.

Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanlığı