SİVİL TOPLUM VE DEMOKRATİK KAZANIMLARA KET VURAN İKTİDAR ANLAYIŞI

Bu iktidarın bir konu hakkında siyasi rant elde edeceğini anladığı anda, ne kadar hümanist, demokrat, hakkaniyetli ve adil söylemlerle dünyanın gözünü boyadığını biliyoruz. Bu hususta oldukça mahir bir kıvraklığa ve tecrübeye sahip oldukları herkesin malumudur. Gündemlerinde kamuoyunun bilmesini istemedikleri bir husus var ise, ölü taklidi yaparak konuyu milletten saklamakta da benze bir kıvraklığa sahipler:

Bu iktidarın sözcülerine ve medyasına göre Berat Albayrak bu ülkede hiç var olmadı, hatta hiç yaşamadı. Corona bu ülkeye uğradığına bin pişman oldu. Adalet terazisi milim sapmadı ki “bu can bu bedende olduğu sürece tahliye edilmeyecek” bir rahip apar topar ülkesine gönderildi, hem de VİP servisle. Faizin enflasyonun sonucu olduğuna inandırılmış bir toplum son bir ayda neredeyse iki katına çıkan faizden iktidarın hesap sorduğuna inandırıldı.

Aya dört şeritli yol yaptıklarına, kuru ekmek yiyenin aslında karnının tok sırtının pek olduğuna, ABD ve AB başta olmak üzere yedi düvelle savaşıp onları alt ettiklerine, milyarlarca metreküp doğalgaz ve petrol bulduklarına, aç ve açıkta hiçbir insanımızın olmadığına vs. taraftarlarına inandırmak her iktidara nasip olamazdı.

Dolaysıyla iktidarın son yıllarda içerde ve dışarda uyguladığı politikalar, aldığı kararlar milletimize güven vermemektedir. Toplumu militarize eden, kutuplaştıran ve kendi argümanlarını tek genel geçer doğrular olarak dikte eden bu anlayıştan herkes nasibini almaktadır. Hele ki sivil toplum örgütleri başta olmak üzere toplumun örgütlü ya da değil her bir kesimi, tarih boyunca elde ettiği demokratik haklarının nerdeyse büyük bir çoğunluğunu kaybetti.

Ülkemiz, AKP iktidarının ilk yıllarında AB ve batıya yönelmemiz sayesinde görece demokratik bazı gelişmeler kaydetmişti. Ancak iktidar kısa bir süre sonunda tüm bu kazanımları tek tek yok etmeye ve toplumu baskılamaya başladı. Toplum geldiğimiz aşamada iktidarın uyguladığı politikalar yüzünden adeta nefes bile alamayacak boyuta gelmiştir.

Koalisyon iktidarı kimi zaman iyi-kötü polis taktiği ile çoğu zamanda buna bile gerek duymadan toplumu yanıltmaktadır. Yani bir anlamda AKP iyi polis, MHP’de kötü polis rolüne bürünerek güya AKP’nin demokrasi ve hukuk reformuna mani olmaktaymış gibi bir algıyı yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu tip şark kurnazlıkları ile milletimizi oyalarken bir de bakıyorsunuz sivil toplum örgütlerine, derneklere, vakıflara baskıyı artıran bir teklifi alelacele kanunlaştırmışlar.

Bütün bunları yaparken işi kılıfına uydurmak ve gerekçelendirmek konusunda bu iktidarın ne kadar usta olduğu su götürmez bir gerçektir maalesef. Tamamen milli hukukumuzu ilgilendiren bir konuda yani sivil toplum örgütlerimizin tabi olduğu yasal düzenlemeleri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin çıkardığı bir kararla değiştirdiler. Hem de arada dikkat çekmesin kaybolsun, gözlerden kaçsın diye torba kanunun içine koyarak yaptılar. İşin daha ilginci bu iktidar, düzenlemeyi BMGK‘nun Kitle İmha Silahlarının Yayılmasını engellemek için çıkardığı bir kararı gerekçe göstererek yaptı. Konunun bunlarla ne alakası var demeyin. Zira bu iktidara göre “ hiçbir alakası yok ise bile bir alakası vardır.”!

Koalisyon iktidarı da buna dayanarak yasayı çıkardı ama her zaman yaptıkları gibi içinde zehir olan elma şekeri türünden bir dolambaçlık ile… Araya muhalif derneklere kayyım atayarak el koymayı sokuşturup, avukatlara, mali müşavir ve noterlere şüpheli işlemleri ihbar etme zorunluluğu getirdiler. İhbar etmezlerse de cezalandıracaklar. Esas niyetlerini bu yasanın içine dercetmek ancak bu iktidarın aklına gelir. 

Her şeye rağmen 2021 yılından başlayarak demokrasi ve hukuk adına gerçekçi kazanımların elde edileceği, bu kazanımların içselleştirildiği, her bir vatandaşımızın daha mutlu ve huzurlu günlere kavuşacağı temennisiyle umutlu bir GELECEK diliyorum.

GELECEK PARTİSİ SİVİL TOPLUM VE HALKLA İLİŞKİLER BAŞKANLIĞI