ABD Başkanı Joe Biden’ın 1915 Olayları ile ilgili açıklaması konusunda Partimizin temel değerlendirmeleri üç ana unsura dayanmaktadır:
1. Genel Başkanımız tarafından 23 Nisan 2021 tarihinde yapılan açıklamada, ABD yönetimine, Türk-Amerikan ilişkilerine bugün hakim olan sıkıntılı konjonktürü istismar çabalarına imkan verilmemesi, yaşanan tarihi acıların iç siyaset malzemesi yapılmaması, ABD’nin karşılıklı empatiye dayalı bir diyalog sürecine ve barış vizyonuna katkıda bulunması yönünde çağrıda bulunmuştuk. ABD Başkanı Joe Biden’ın bu çağrımızın aksine subjektif ve tek yanlı tarih yorumlarına dayalı “soykırım” açıklamasında bulunmasını şiddetle kınıyoruz. Siyasi istismara dayalı bu açıklamanın ikili ilişkilere, Kafkasya’da bölgesel barışa ve Türk ve Ermeni toplumları arasında kurulabilecek yeni bir diyalog zeminine darbe vurmuş olduğu açıktır. Ayrıca bu açıklamada Birinci Dünya Savaşında milletimizin verdiği kayıplara ve Asala terör örgütünün saldırılarında hayatlarını kaybeden masum diplomatlarımıza ve sivillere hiçbir atıfta bulunulmamış olması ABD Başkanının temel amacının bir tarihi gerçeklik arayışı değil, milletimize dönük haksız bir yargılama çabası olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
2. Gelecek Partisi olarak bu haksız ve hasmane açıklama karşısında yetkili makamlarca yapılacak diplomatik girişimlere ve atılacak doğru adımlara destek vereceğiz ve milli dayanışma içinde olacağız. Ancak, yarım asrı aşan kararlı bir diplomatik mücadele sonrasında gelinen bu son derece onur kırıcı tabloda koalisyon iktidarının hamasete dayalı, irrasyonel, bilgi ve donanımdan uzak ve teslimiyetçi yaklaşımlarının payı büyüktür. Dış politikada tarafların gösterdiği tepkiler ülkelerin genel itibarına göre şekillenmektedir. Böylesi bir açıklamanın 100. Yıl gibi sembolik bir tarihte yapılmadığı halde şimdi yapılabiliyor olması, 2015’ten bu yana dış politikada kaybedilen itibarın ve sarsılan caydırıcılığın bir göstergesidir. Öte yandan, bir önceki ABD Başkanı’nın “aptal olma” hitabına hak ettiği tepkinin gösterilmemiş olması, aylardır bir telefon görüşmesi için neredeyse yalvarır bir tavır sergilenmesi ve nihayet telefon görüşmesinin açık bir mesaj ve istiskal niteliği taşıyacak şekilde 24 Nisan’dan bir gün önce gelmesinin de kabullenilmesi milletimizi temsile yakışmayan edilgen ve teslimiyetçi tutumun bir yansımasıdır. Bütün bu itibar kaybı, teslimiyetçi ruh hali ve diplomatik rasyonaliteden kopuş ABD’deki lobileri ve ABD Başkanı’nı cesaretlendiren unsurlar olmuştur.
3. Şimdi yapılması gereken bir taraftan ülkemize yeniden itibar kazandıracak bir dış politika stratejisinin benimsenmesi, evrensel geçerliliği olan bir söylemin inşa edilmesi ve tarihi olayların tek taraflı yorumlanmasını engelleyecek şekilde ortak acıları paylaşmayı amaç edinen “adil hafıza” ilkesine dayalı cesur ve proaktif bir eylem planının hayata geçirilmesidir. Asırlarca birlikte yaşadığımız Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu halklarıyla omuz omuza karşılıklı anlayışa dayalı yeni bir bölgesel düzen misyonu doğrultusunda çaba sarf etmek üçüncü tarafların siyasi istismarını engelleyecek yegane yoldur.