Bugün dünyanın en ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı yerlerin başında Uygurların ve diğer akraba kardeşlerimizin anavatanı, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi / Doğu Türkistan gelmektedir. Son dönemde çok ağır boyutlara ulaşan, mazlum kardeşlerimize yönelik bu uygulamalardan büyük endişe duymaktayız.
En başta, Çin yönetiminin sözde “eğitim kampları” olarak adlandırdığı, gerçekte ise ideolojik beyin yıkama kampları olarak faaliyet gösteren, kardeşlerimizi dini, milli, insani değerlerinden koparmayı hedefleyen, aileleri parçalayan, Uygur çocuklarını anne- babalarından ayırarak köksüz, sahipsiz, kimliksiz hale getirmeye çalışan bu merkezler ciddi insan hakları ihlallerine evsahipliği yapmaktadır.
Doğu Türkistan’da medeni, dini, milli, insani değerlere bağlılığı gösteren en küçük sembolün kullanımın bile izlenerek, ceza gördüğü, kardeşlerimizin ucuz, hatta bedava işgücü olarak kullanıldığı, organ mafyalarının eline düştükleri iddialarının gündeme geldiği, Uygur toplum liderlerinin şiddetli cezalara maruz kaldıkları bu üzücü dönemde bütün vicdanlar ve insanlık ayağa kalkmıştır.
Bununla birlikte, bu ihlal ve ağır uygulamalara karşı uluslararası toplumun büyük ölçüde sessizlik içinde olduğunu görmekten de büyük üzüntü duymaktayız. Bu anlamda ülkemizin bu büyük insan hakları ihlallerine karşı girişken ve aktif olmasını beklemekteyiz. Uygurların ve diğer akraba kardeşlerimizin dramı konusu başta TBMM olmakla kamuoyumuzda ele alınmalı, bu yönde faaliyetler yapılmalı, taraf veya kurucusu olduğumuz bölgesel/uluslararası mekanizmalarda gerekli girişimlerde bulunulmalıdır. Çin’in uluslararası toplumla gerçekleştirdiği diplomasi ataklarına da gerekli tepki verilmelidir. Ülkemiz bu konularda uluslar arası düzeyde yapılan girişimlere de destek vermeli, öncü olmalıdır.
Dünyanın bu konudaki sessizliği ve tepkisizliği sadece bizleri değil en başta bütün Uygur kardeşlerimizi üzmektedir. Bu trajik durum bölgeden her gelen yeni bilgi ve haberle daha ağırlaşmakta, artık sözün sınırlarını tükenmektedir. Konuyla ilgili olarak her düzeyde, her yerde gerekli adımlar atılmalı, kararlar alınmalı ve uygulanmalıdır.
Çin’le ilişkilere ve işbirliğimizin her iki tarafın da yararına olacak şekilde, ancak her şeyden önemlisi karşılıklı anlayış ve saygı temelinde geliştirilip güçlendirilmesine önem vermekteyiz. Küresel güç ve konumunun bilincindeyiz. Türkiye ve Çin arasında bu anlayış temelinde oluşturulacak yakınlık sadece iki taraflı ilişkiler bakımından değil, bölgesel hatta küresel ölçekte de önemli yansımalar doğurabilecektir. Bu itibarla çeşitli alanlarda Çin’le ilişkiler, işbirliği geliştirilmesinin de önemli olduğunu bilmekteyiz.
Bununla birlikte Doğu Türkistan’da Uygur ve diğer akraba kardeşlerimizin maruz kaldıkları insan hakları ihlallerinin çözümüne ilgi göstermemizi, önem vermemizi ve Çin’le ilişkilerimizin en temel gündem maddelerinden olduğunu Çin’in anlamasını ve bu konularda samimi bir işbirliğinin yararlı olacağını bilmesini de bekliyoruz.
Bu Görüşlerimiz Esasında Ülkemiz Yöneticileri ve Bütün Halkımızla Doğu Türkistan’la İlgili Önerilerimizi Paylaşmak İstiyoruz;
1.TBMM’de Doğu Türkistan’daki Uygurların ve diğer akraba toplulukların durumu ve maruz kaldıkları büyük insan hakları ihlalleri konusu bir Özel Oturum’da kapsamlıca ele alınmalı, ayrıca bütün Partilerin imzasıyla bir Ortak Beyanname kabul edilmelidir.
2.Çin’le ikili düzeyde yapılacak bütün görüşmelerde bu konudaki görüş ve hassasiyetlerimiz muhataplarımıza en açık şekilde, asla çekinmeksizin dile getirilmelidir. Çin’in, bölgedeki kardeşlerimizin siyasi, sosyal, kültürel, bütün haklarının korunmasına ilişkin görüşlerimize saygı göstermesini beklediğimiz anlatılmalıdır.
3.Pekin Büyükelçiliğimizin faaliyetlerinde en temel mesele Doğu Türkistan’daki durum olmalı, Büyükelçilik gelişmeleri sürekli izlemeli, her ay düzenli olarak bölgeyi ziyaret etmeli, Kaşgar’a, Urumçi’ye ve diğer şehirlere, hatta ilçelere gitmeli, durumu rapor etmelidir.
4.Türkiye, en başta Birleşmiş Milletler’in bütün ilgili birim, komite ve komisyonlarında olmakla, Çin’deki insan hakları ihlallerini gündeme getirmeli, bu yöndeki girişimlere öncülük de etmelidir.
5.Türkiye; küresel ölçekte mültecileri korumak ve sorunlarını çözmekle görevli BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’yle temaslarını geliştirmeli, suç unsuru taşıyanlar dışında hiçbir ülkeden hiçbir kardeşimizin Çin’e geri verilmemesi hususunda BMMYK ile güçlü bir işbirliği içinde bulunmalıdır.
6. Genel Sekreterliği İstanbul’da bulunan, kurucusu olduğumuz, Türk Keneşi/ Türk Konseyi acilen devreye girmeli, Liderler arası temas ve görüşmelerle, alınacak kararlarla ve bölgeye içerikli ziyaretlerle D.Türkistan gelişmelerini ve oradaki Uygur ve diğer akraba kardeşlerimizle dayanışmamızı açıkça ortaya koymalıdır.
7. İslam İşbirliği Teşkilatı harekete geçirilmeli, bütün imkanlarıyla Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin durumunu ele almalıdır. Konunun İİT toplantılarında gündeme gelmemesini, gerekli kararların alınmamasını kabul edilmez buluyoruz. Filistin gibi, Arakan gibi, Bosna Hersek gibi Doğu Türkistan’ın durumunun da sadece Türkiye’nin değil, bütün İslam dünyasının ve bütün insanlığın meselesi olduğu üye ülkelere en üst düzeyde anlatılmalı, destek ve işbirliği talep edilmelidir.
Gelecek Partisi; Parti Programına da aldığı ve her vesileyle dile getirdiği gibi, Uygurların sahipsiz olmadığını, Çin’in bu uygulamalarının sona ermesi için bölgesel/uluslararası kuruluşlar başta olmakla her zeminde çaba gösterilmesi gerektiğini, bu yöndeki faaliyetlere her türlü desteği de vermeye hazır olduğunu bir kez daha halkımıza ve kamuoyuna ilan etmektedir.
Bu konularda yüksek hassasiyet sahibi bütün halkımızın Doğu Türkistan’da varlık mücadelelerinde kardeşlerimizin yanında olduklarını, samimi ve partilerüstü duygularımızı paylaştıklarını, ülkemizde kimsenin Türkiye’nin Doğu Türkistan davasındaki sessizliğine ve bölgedeki zulümlere razı olmayacağını biliyoruz.
Gelecek Partisi olarak bölgedeki gelişmeleri bugün olduğu gibi bundan böyle de her yerde, her zeminde, ülkemiz içinde ve dışında bütün güç ve imkanlarımızla takip edeceğimizi bir kez daha bütün Türkiye’ye ve dünyaya ilan ediyoruz.