Sayın Cumhurbaşkanı Anayasamızın 104. maddesi ile kendisine verilen yetkiyi kullanarak (Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletme ve kaldırma yetkisi) iki hükümlünün cezalarını kaldırdı. Elbette bu yetki çok dikkatli kullanılması gereken bir yetki. Ancak aynı zamanda Anayasamızın 10. maddesinde düzenlenen Kanun Önünde eşitlik ilkesinin de bu yetki kullanılırken mutlaka dikkate alınması gerekir.
Bu gün itibariyle ülkemiz cezaevlerine, Nisan ayı itibariyle 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta olduğu ve 2021 yılında ceza evlerinde 46 hasta tutuklunun hayatını kaybetti yönünde raporlar var.
Kişilerden bağımsız olarak, hastalık, sakatlık veya kocama sebebi ile ceza evlerinde hayatlarını devam ettirmeleri mümkün olmayan mahpusların, elbette bu durumları tarafsız ve bilimsel tıbbi raporlar ile tevsik edildiği takdirde, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından cezaları kaldırılan iki mahkûm gibi, cezalarının kaldırılması hem Anayasanın 10. maddesinin, hem hukukun, hem adaletin ve hem de vicdanın gereğidir. Aksi en önde gelen İnsan hakkı olan Yaşama Hakkının ihlali anlamına gelir.
Bu hususta bilimsel karar verme merci olan Adli Tıp Kurumu maalesef çelişkili karar ve raporları ile kamu vicdanını rahatsız etmektedir.
Son günlerde gündemde olan Aysel TUĞLUK ile ilgili Kocaeli Üniversitesi Hastanesi ile Adli Tıp ihtisas kurulunun raporlarının arasındaki çelişki yukarıda bahsettiğimiz problemi tekrar gündeme getirmiştir.
Hasta Mahpusların durumları kim olduklarından ve ne suç işlediklerinden bağımsız olarak değerlendirilmeli ve cezaevinde hayatlarının sürdürmeleri mümkün olmayanların, Cumhurbaşkanın tarafından cezaları kaldırılmalıdır. Hukuk devletinin gereği budur.