Afetler doğal olaylar değillerdir. Doğa kökenli, insan kökenli ve teknolojik kökenli tehlikeler, zamanında tedbir alınmaz ve hazır olunmazsa; yaratacağı sosyo-ekonomik, çevresel, kültürel ve diğer kayıplarla afete dönüşür. Afetler sürekli olarak sayısal, etkisel ve çeşitlilik olarak artış göstermektedir. Esas olan olası riskleri belirleyip, ona göre planlar hazırlayıp; riskleri yönetmek ve olası hasarları en aza indirgemektir. Türkiye sadece bir deprem ülkesi değildir. Kum fırtınası, sel, kaya düşmesi, çığ, maden kazası, sanayi patlamaları, deniz-kara-hava kazaları, yıldırım düşmesi, heyelan, orman yangını, mülteci akını gibi birçok afet ve acil duruma maruz kalabilen bir konumdadır. Afet risk yönetişimi (disaster risk governance) olmazsa olmazdır. Tüm kurum ve kuruluşların, hep birlikte senkronize çalışması ve işlevinin sağlanmasını gerektirir. Afeti yönetmektense, öncesinde riski yönetmek, zararları azaltmada ve hasarı önlemede tek yoldur.
• Afet bilinci ve etik/ahlak eğitimi okul öncesinden başlayarak bütün topluma ve sürdürülebilir olarak verilmelidir.
• Afetlere dayanıklı/dirençli/hazır bireyler, toplum, ülke, bölge ve Dünya inşa edilmesi sağlanmalıdır.
• Paydaş yönetiminin merkezi yönetim, yerel yönetimler, STK’lar, üniversiteler, özel sektör ve bütün ilgili birimlerle, ortak akılla, işbirliği halinde sağlanması gerekir.
• Afet risk yönetimi tek bir meslek grubunun işi değildir. Disiplinlerarası çalışmalar önemlidir.
• İl/ilçe mülki idare amirlerine, belediye başkanlarına mutlaka ve sürekli afet ve acil durum yönetimi eğitimi verilmelidir.
• Hem insan, hem teknik açıdan altyapı ve kapasite artırımı sürdürülebilir olarak sağlanmalıdır.
• Tatbikatlar hayatın her alanına ve sürekli olarak yerleştirilmelidir. Ne kadar çok tatbikat yapılırsa, afetlere dayanıklılık o kadar artar.
• Afet ve acil durumlarda yaşlılar, çocuklar, kadınlar, engelliler, turistler (yerel dili bilmedikleri ve duyuruları anlamayacakları için), hayvanlar kırılgan grupladır. Mutlaka ayrı destek planları ve tatbikatları yapılmalıdır.
• İstanbul, İzmir gibi ülkemizin birçok kenti 1.derece deprem kuşağındadır. Buradaki bütün binaların ve faya uzakta olsa da yine de 2. derece etkilenebilecek diğer kentlerimizde tüm zayıf konutların tespiti ve acilen depreme ve varsa diğer tehlikelere karşı güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması gerekir. Kanal İstanbul gibi projelere harcanacak kaynaklar, bunu başarmak için yeterlidir.
• Bu güne kadar ciddi hiç bir ilerleme kaydedilmeyen afet acil haberleşme sistemi süratle kurulmalıdır.
• Zorunlu deprem sigortası mutlaka yaygınlaştırılmalı ve kapsamı genişletilmelidir.
• İtfaiye ekiplerinin hem eğitim, hem teknik kapasiteleri mutlaka sürdürülebilir şekilde geliştirilmelidir.
• Afetler ve ilgili tehlike ve riskler, bölgesel ve ulusal kalkınma planlarına mutlaka entegre olmalıdır. Afetler kalkınmaya engel teşkil edebildiği üzere, bazı zamanlarda kalkınmaya destek de olabilmektedir.
• Uluslararası akademik ve yönetimsel güncel çalışmalar kesintisiz takip edilmelidir.
• Afetler ve riskleri her ülke, her bölge ve her ile göre değişkendir. Her türlü plan ve çalışmalar, yerelin kendi özelliklerine göre tasarlanmalıdır.
• AFAD bir Sivil Toplum Kuruluşu ve yardım kurumu değildir. Ulusal ve uluslararası alanda her türlü afet ve acil duruma karşı hazırlık, planlama, zarar azaltma, müdahale ve iyileştirme planlarını hazırlamak, uygulamak ve koordinasyonu sağlamakla ilgili esas kurumumuzdur AFAD’ın 5902 Sayılı Kuruluş Kanunu ile verilen görev tanımları yerine getirilmelidir. AFAD siyasi bir kurum olmaktan çıkarılmalı ve siyaset yerine milletimize ve ülkemize hizmet eden kuruluş statüsü ve itibarını geri kazanmalıdır.
• Afetlerde doğru ve temiz bilginin halkımıza ve ilgili kurumlara zamanında ulaşması önemlidir. Afetler ve medya ayrıca işlenmesi gereken bir konudur.
Çevre ve Şehircilik Politika İzleme Kurulu Başkanlığı