2020 yılı Mart ayından itibaren ülkemizi saran küresel salgın sürecinin olumsuz etkileri, ehliyet ve liyakatten uzak yönetim nedeniyle ülkemizde dünya genelinden çok daha fazla hissedilmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin bakanları ve diğer yürütme organlarını birer sekretarya konumuna indirgediği gerçeği bu dönemde çok net olarak görülmüştür. Esasen her alanda oluşan yönetememe sorunu, Milli Eğitimde çok daha belirgin şekilde kendini hissettirmiştir. Milli Eğitim Bakanının bizzat kendisi defalarca dünya ülkeleri içerisinde okulları, üniversiteleri ve diğer öğretim kurumlarını en fazla kapalı tutan ülkenin Türkiye olduğunu ifade etmektedir. Bu soruna maalesef bir çözüm bulunamamıştır. Küresel salgının üzerinden 14 ay geçmiş ve yaklaşık 2 eğitim yılı kaybolmuştur. Üstelik bu kayıplar sadece okulların kapalı olduğu dönemle sınırlı kalmayıp, sonraki öğrenmeleri de olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır.
Eğitim öğretim faaliyetleri esasen her türlü olumsuz şartlara rağmen özenle takip edilmesi, alternatif çözümler getirilerek devam ettirilmesi gereken, bize göre adeta hava ve ekmek kadar öncelikli, temel ve vazgeçilmez insani ve toplumsal bir ihtiyaçtır. İlk ve ortaöğretime devam eden yaklaşık 18 milyon ve üniversitelere devam eden 8 milyon olmak üzere toplam 26 milyon öğrenci ve aileleri, salgından ciddi anlamda etkilenmişlerdir. Burada en önemli olan husus ise doğru yönetilmediği için öğrenme kayıplarının telafi edilmez boyutlara ulaştığı ve ileride geleceğimiz ve gençliğimiz için çok daha vahim sorunlar yaratacağı gerçeğidir.
Bizim için Eğitim Gelecek, Gelecek ise Eğitim demektir. Bu nedenle halen devam eden 2020-2021 döneminde daha fazla öğrenme kaybı yaşanmaması için önümüzdeki dönemle ilgili önerilerimizi maddeler halinde kamuoyu önünde paylaşıyor ve başta Bakanlık olmak üzere tüm yetkilileri acilen gerekli düzenlemeleri yapmaya davet ediyoruz. Hükümet kapanma sonrası dönemde tüm tedbirleri alarak ilk olarak okulları açmalı, 2021-2022 öğretim yılı eğitim planlamasını ise en geç Haziran ayı sonunda ilan ederek, 1 Eylül tarihi itibariyle başlatmalıdır.
1. Salgın sürecinin hemen başından bugüne kadar yaşadığımız sorumsuz, keyfi, kontrolsüz açıklamalar (sınav ertelemeleri, anaokullarının açılıp açılmaması, sınavların yapılıp yapılmaması vb.) eğitim alanını yapboza çevirmiş, çocuklarımızı ve ailelerini adeta yıkmış, idareciler başta olmak üzere öğretmenleri ve bu alanla ilişkili kantinciden kırtasiyeye, servisten yemekhane işletmecilerine kadar onlarca paydaşa telafisi güç sıkıntılar yaşatmıştır. Benzeri acı tecrübelerin tekrar yaşanmaması için salgın sürecinde sınırlı bir şekilde aşılanan öğretmenlerimizin tamamının en kısa zamanda aşılanması gerekmektedir. Otellerin açılması için tüm turizm çalışanlarının aşılamasını düşünen hükümetin, okulların derhal açılması için tüm eğitim çalışanlarını aşılamayı ihmal etmesi asla kabul edilemez.
2. 2021 Haziran ayında yapılacak LGS ve YKS sınavları ile ilgili ciddi hazırlıklar yapılmalı sınav yerleri, zamanı ve salgın şartları ile ilgili tüm tedbirler alınmalıdır.
3. Geçtiğimiz yıl YKS sınavında (TYT aşaması) öğrencilere salgın nedeniyle 30 dakika ek süre verilmiş ve pek çok öğrenci bu şekilde başarılı olup üniversiteye kayıt yaptırma hakkını elde etmiştir. Salgının devam etmekte olduğu göz önüne alınırsa 30 dakikalık ek süreyi bu sene vermemek ciddi haksızlıklara neden olacaktır. Bu hakkın ivedilikle bu yıl da verilmesi ve şimdiden ilan edilmesi gerekmektedir.
4. Resmi rakamlara göre en az 2 milyon olarak belirtilmesine rağmen gerçekte 4 milyona yakın öğrencinin internet erişimi sorunu yaşamasından kaynaklı EBA ve benzeri eğitim alanlarına giremeyen, sınıflarının internet ortamındaki derslerine katılamayan öğrencilerin sorunu acilen çözülmelidir. Bu durumdaki öğrencilerin tablet, internet vb. ihtiyaçları ücretsiz olarak giderilmelidir. 2021 yılı için hala alınamayan ek ödenek acilen Bakanlık bütçesine aktarılmalı ve 2022 yılı bütçesi belirlenirken de bu tutar kesinlikle göz önünde bulundurularak, imkansızlıklar nedeniyle eğitimde oluşan fırsat eşitsizliğine derhal son verilmelidir. Bu hükümetin anayasal bir zorunluluk olarak yerine getirmesi gereken bir görevdir.
5. Yaklaşık 3,6 milyon resmi kontenjana sahip olup şu an ancak 1,1 milyon kapasite ile çalışan özel okullara daha önce verilen teşvik uygulaması tekrar getirilmeli ve bu şekilde ekonomik olarak Milli Eğitime daha fazla yük getiren öğrenci yoğunluğu da nispeten azaltılmalıdır. Özel öğretim ve kurslar net ve açık kurallarla izlenmeli, gayri resmi ve merdiven altı kurs, etüt ve ders merkezleri gibi oluşumlara izin verilmemelidir.
6. İki eğitim dönemi boyunca eğitimin yüz yüze yapılması için A’dan Z’ye kadar alternatiflerinin olduğunu belirten Millî Eğitim Bakanlığının uygulamada sadece uzaktan eğitim yaptığı hepimizin malumudur. Aynı şekilde yükseköğretim konusunda da YÖK ve üniversiteler önümüzdeki eğitim dönemlerinin planlamasını, eğitim öğretim faaliyetlerinin çevrimiçi, yüz yüze ve karma metotlardan hangisi ile yapılacağını belirleyerek takvimini öğrencilere bildirmesi gerekmektedir.
7. Eğitimin temeli olan öğretmenlerin özlük haklarının ve çalışma düzeni ile sistematiğinin şekillendirileceği Öğretmenlik Temel Meslek Yasası çıkarılmalıdır.
8. Öğretmen ve eğitim sorunlarını ve özellikle salgın sürecini ve sonrasını görüşmek üzere Bakanlık, eğitim bilimcileri, eğitim sendikaları, özel okul birlikleri, STK’lar ile birlikte bir şura toplantısı düzenlenmelidir.
9. Salgın sürecinde bazen yüz yüze, çoğunlukla uzaktan yapılan eğitim sürecinin baş unsuru olan öğretmenlerin ek ders benzeri hakları kesinlikle korunmalıdır.
10. Bu yıl yapılan 20 bin yeni öğretmen ataması yetersizdir. Üstelik atama takvimi de son derece yanlıştır. 20 bin yeni öğretmen atama işlemi Ağustos ayında bitirilerek, ilave en az 40 bin yeni atama Eylül ayında göreve başlayacak şekilde gerçekleştirilmelidir. Bu bağlamda yeni yapılacak atamalar sözleşmeli olarak değil kadrolu olarak yapılmalıdır.
11. Öğretmenlerin 3600 ek gösterge hakları verilmelidir.
Gelecek Partisi Eğitim Politikaları Başkanlığı