SEL VE TAŞKINLAR KONUSUNDA HÜKÜMET SINIFTA KALMIŞTIR

 SEL VE TAŞKINLAR KONUSUNDA HÜKÜMET SINIFTA KALMIŞTIR

Bilindiği üzere Türkiye; Jeolojik, coğrafik, meteorolojik ve topoğrafik açıdan sıklıkla doğa kaynaklı afetlere maruz kalan bir coğrafyada konumlanmıştır. Bu coğrafya, Türkiye’yi başta depremler olmak üzere, heyelan, su baskını, kaya düşmesi ve çığ gibi çeşitli afetlere maruz bırakmaktadır. 1980 – 2020 yılları arasında meydana gelen afetler incelendiğinde, can kaybı bakımından Türkiye’de bir milyon kişi başına yılda ortalama 6-25 kişinin doğa kaynaklı afetler nedeniyle hayatını kaybettiği görülmektedir.

Yaşanan sel ve taşkın afetleri sadece son yıllara has bir durum değildir. Son yıllarda küresel iklim değişiklikleri sel ve taşkın afetlerinin giderek artırmaktadır. Giresun da yaşana sel ve taşkın, başta Karadeniz Bölgesinde olmak üzere Türkiye’nin her tarafında sıkça görülmektedir. Esasen her 10-15 yılda bir ekstrem iklim şartlarının etkin olduğu ve sağanak yağışlar nedeniyle sel ve taşkınların olduğu bilinen bir vaka olduğu halde, yöneticilerin gereken tedbirleri almadığı, yaşanan afetlerden ’de anlaşılmaktadır. Artvin’de yaşanan can kaybında gerekli dersler çıkarılmamış, Giresun’da yaşanan can ve mal kayıpların ’da "Devlet idaresindeki ciddiyetsizlik, dikkatsizlik, duyarsızlık, tedbirsizlik ve koordinasyonsuzluk" doğal afet durumlarında da etkisini göstermektedir. İdarenin kusuru nedeniyle oluşan tüm zararların devlet tarafından ivedilikle karşılanması gerekmektedir.

Sel taşkınları ve buna bağlı ortaya çıkan can ve mal kayıpları göz göre göre gelmekte ve bundan sonrada gelmeye devam edecektir. Bu tür olaylar doğal afete bağlayıp geçiştirilemez. Sorumluluk sahipleri sorumluluklarının gereğini yapmak zorundadırlar.

Yetersizlik nedeniyle yenilenmesi gereken yüzbinlerce kilometre evsel atık su hatlarının inşa edilmesi gerekmektedir. Bunun yüksek maliyetlerinin olacağı dikkate alınarak, yerel yönetimlerinde alt yapı hizmetlerine yetersiz kaynak aktarımları ve yeni yapılaşması muhtemel alanların altyapı ihtiyaçları göz önüne alındığında yerel yönetimlerin kendi imkânları ile bu alanı yönetemeyeceği açıktır. Merkezi Hükümet, Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı bu konuyla ilgili gerekli terbileri almak zorundadır. Doğru ve yerinde alt yapı harcamaları ile can ve mal kayıplarının önüne geçilebilecektir. Bu anlamda yapılacak düzenlemeler aynı zamanda çevreye uyumlu ve çevre kirliğinin giderilmesi bakımından ’da önem teşkil etmektedir.

Sel ve taşkın afetlerinin önlemesi için yapılması gerekenler

1-Afet yönetim planları gerekiyorsa revize edilmeli ve hızla uygulamaya sokulmalıdır. Afet sonrasında alanlarda görüntü vermek, popülist yaklaşımlaralar sergilemek yerine bilimsel ve teknik açıdan zarar/risk azaltma planlamaları yapılmalıdır.

2-İmar planları, afet riski dikkate alınmak suretiyle yapılmalı, Planların hali hazır duruma uydurulması yönteminden ivedilikle vazgeçilmeli ve yapıların imar planlarına uygunluğu sağlanmalıdır.

3-Plansız ve kaçak yapılaşmaların önüne geçilmeli, “imar barışı” gibi popülist uygulamalardan vaz geçilmelidir. Son “imar barışıyla” kullanım izni verilen tüm yapılar deprem ve taşkın riski bakımından gözden geçirilmeli, risk altındaki yapılar tespit edilerek sökülüp ortadan kaldırılmalıdır.

4-Orman Genel Müdürlüğü, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, eşgüdüm olarak “Havza Koruma Planlarını” bitirmeli, İmar Planları ’da revize edilerek Havza Koruma Planlarına uyumu sağlanmalıdır.

5-DSİ dere yataklarının ıslah ve tahkimatını yaparken ekstrem iklim şartlarını, taşkın riskini ve Su Debisini titizlikle dikkate almak suretiyle plan ve projelendirme işlemleri ivedilikle yapmalıdır.

6-Üt havzalardaki suyun toprağa indirilip tutulmadan dere yataklarında kontrolü mümkün değildir. Üst havzalarda Orman Genel Müdürlüğü, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü eşgüdümlü halde mutlak suretle “Sel Kontrol Projeleri” ve “Erozyon Kontrol Projeleri’ne” önemle ve ivedilikle yoğunlaştırmalıdır.

7-Parsel bazlı değil, ada bazlı kentsel dönüşüm uygulamalarına, altyapı değişimleriyle birlikte hız verilmelidir. Altyapı ihtiyaçlarında bütün yük yerel yönetimlere bırakılmamalıdır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mali ve teknik imkânla gerekli destek sağlamalıdır.

8-Şehirlerde Yağmursuyu drenajı tetkik edilerek, evsel atık su hatlarından ayırmak suretiyle sağlıklı çalışması sağlanmalı. Şehirlerdeki yağmur suyu drenajı kapasitesi gözden geçirilerek, gerektiğinde yeniden planlanmalı ve Drenaj kapasiteleri artırılmalıdır.

9-Yağmur suyunu, doğal ve çukur alanlara drene edilecek şekilde projelendirilip kontrol altına alınmalı ve geri kazanımı sağlayacak planlan ve projelerle yeniden kullanımına imkân sağlanmalıdır.

10-Yağmur suyu drenajı ile biriktirilen suların “Atık Su Arıtma Tesislerinde” arıtmak suretiyle doğal su kaynaklarına ya da tarımsal sulama için yapılan barajlara deşarjları sağlanmalıdır.

Cesim Gökçe
Çevre Ve Şehircilik Politikaları İzleme Kurulu Başkanı