ÇİFTÇİLERİMİZ, TARIM VE HAYVANCILIK

Geçmişten Günümüze Tarım ve Sorunları

Ülkemiz, Anadolu tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir coğrafyadır. Bir çok uygarlığın temeli Anadolu topraklarında atılmıştır. Bu uygarlıklar bölgenin iklim farklılığı neden ile çeşitli alanlarda yoğun şekilde çiftçilik ve tarımsal faaliyetlerini sürdürmüştür. Tarım sektörü ve çiftçiler, diğer tüm sektör ve çalışanlarından farklıdır. Çiftçiler yaşam alanlarından dolayı doğdukları andan itibaren tarıma ve tarımsal üretime dahil olurlar. Gıda sağlama görevinin yanı sıra çevreye, ekonomiye ve topluma yarar sağlayan çok sayıda görevide yerine getirmektedir. Bu yüzden tam anlamıyla bir yaşam biçimidir. Ülkemiz açısından tarımsal üretim kalkınmanın ana başlığıdır. Gelişmişlik düzeyinin belirlenmesinde tarımın aldığı pay büyük önem taşımaktadır. Ülkeler ne kadar gelişmiş ve sanayileşmiş olursa olsun, tarımsal üretimi ve tarım sektörünü desteklemekten vazgeçmesi büyük bir çöküşüde beraberinde getirir.

Verimli topraklara sahip olan ve tarım ülkesi olarak bilinen Türkiye tarımsal üretim potansiyeli bakımından büyük zenginliğe sahiptir. Fakat bu zenginliğin yeterince değerlendiremediği çok açık ortadadır. Bu zenginlikten insanlık mahrum bırakılmamalıdır. Ne yazık ki son yıllarda uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden tarım değerini kaybediyor. Bu değer kaybına Covıd-19 salgını da dahil olunca tarımda büyük tahribatlar meydana gelmiştir.

Yaşanan tahribatlara, ekonomik sorunlar, özelleştirmeler, gübre, zirai ilaç, mazot ve diğer tarım ürünlerindeki fiyat artışlarıda eklenince tarım bitme noktasına gelmiştir. Tarım yapmakta zorluk çeken çiftçi tarımı ve çiftçilik mesleğini bırakmaya yönelmiştir. Daha detaylandıracak olursak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine bakıldığında son on iki yılda çiftçi sayısı %48 azaldığı görülmektedir. Bu acı tablo aşağıdaki grafikte belirtilmiştir.

Bu tablo karşısında iktidar çözüm bulmak yerine hem suni hemde geçici uygulamalar ile (ithalat ve tanzim satış vb.) yanlış politikalar uygulamaya başlamıştır. Kırsal kesimde yaşayan halkımızın ve çiftçilerimizin temel sorunlarını çözmekten uzak yöntemlere başvuran iktidar halkımızdan kopmuştur. Borçlu olan çiftçinin borçlarını ödemesine kolaylık sağlanması gerekirken faizler ile çiftçi ikinci kez borçlandırılmıştır.

Kamu bankalarına olan borçlarını ödemek isteyen çiftçi yüksek faizlerle özel bankalara borçlandı. Borcunu geciktiren, ödeyemeyen çiftçinin arazisine, traktörüne ve tarım ekipmanlarına yönelik icra işlemleri başlatıldı. Tarım Kredi Kooperatifi'ne borcundan dolayı hacizli olan çiftçi haklarını aramak için Ankara'da yapılacak çiftçi eylemine gidebilmek için tarım makinasını hurdacıya satarak yol parası yaptı. Tarımsal girdi maliyetlerinin yaklaşık %90’ında dışa bağımlıyız. Döviz kurundaki yukarı doğru dalgalanmalar çiftçinin maliyetlerini artırıp, tarımsal üretimi daha da zorlaştırdı. Kazancı faizlere yetmeyen çiftçi tarımı bıraktığında, tüketici tarafında gıda enflasyonu giderek arttı. Ne olursa olsun ülkemiz tarım gibi önemli bir üretim faaliyetini sürdürmeye devam etmelidir. Çünkü ülkemiz bulunduğu konum ve iklim yapısı doğanın bu ülkeye sunduğu bir lütuftur. Bu lütuf nedeniyle üretmek gibi insanlığa borcumuz vardır ve bu borcun gereklerini yerine getiren çiftçilerimiz zor durumda bırakılmamalıdır. İnsanlığın kendisine yüklediği görevin bilinci ile üretim faaliyetini aksatmadan yerine getirebilmesi için uygun zeminin hazırlanmasına ihtiyaç vardır. Çiftçi ve tarım yoksa hayatta yoktur...

‘’Geleceğimizin gıda güvenliğini garanti altına alan çiftçilerimizin yanındayız.’’

Bu hususta;

  • Tarım Kanunu’nun 21. Maddesi; ‘’Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak gayrisafi milli hasılanın %1'inden az olamaz.’’der. Bu kanun maddesi ihlal edilmeyip belirtilen tutarlar çiftçilerimize verilmelidir.
  • Gençlerimizi tarıma ve tarımsal üretime özendirici teşvik sistemler uygulanmalıdır. Genç çiftçilerimiz için büyük sermaye gerektirmeyen üretim modelleri hayata geçirilmelidir.
  • Çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve Kamu Bankalarına olan borçlarındaki faizler silinmeli ve uygun ödeme planı uygulanmalıdır.
  • Ülkemizi etkisi altına alan COVID-19’dan dolayı çiftçilerimizin 2021 yılı destekleri erken ödenmelidir.
  • Mazotta ÖTV ve KDV kaldırılmalıdır. Diğer girdilerdeki vergi yükü azaltılmalı.
  • Girdi maliyetleri düşürülerek çiftçilerimize yaşanabilir bir hayat standardı sağlanmalıdır.
  • Tarım ve hayvancılıkta ithalat çözüm değildir. Yerli üretime değer verilmelidir. Çözüm ithalatta değil, üretimde aranmalıdır.
  • Doğru üretim ve pazarlama politikaları oluşturularak diyer ülkelerin gıda ihtiyacının tek başına Türkiye’den karşılanması sağlanmalıdır.
  • Bütün bölgelerde arazi topluluştırma uygulanıp çiftçinin parçalı arazi sorunu çözülmelidir.
  • Çevre planlamalarında tarım alanlarının sınırları belirlenmeli ve tarım alanlarını hiçe sayacak uygulamalara yer verilmemelidir.
  • Yer altı sularının çekilmesiyle birlikte su tasarrufu ve hasatta verim amacı ile vahşi sulama yapılan yerlerde damlama sulamaya geçilmesini teşvik edici uygulamalar yapılmalı.
  • Tarım yapılmayan boş arazilerin tarıma kazandırılmalıdır. Bu kazanım sırasında çiftçinin kullandığı giderlere devlet tarafından destek verilmelidir.
  • Tarım ekipmanı alım konusunda belirtilen şartları taşıyan her çiftçiye teşvik sağlanmalıdır.
  • Birçok bölgede doğru bilgiye ulaşmakta zorluk çeken çiftçi atadan kalma bilgiler ile çiftçilik yapmaktadır. Tarımda verimliliği artırmak amacı ile mobil ekipler kurularak iklim ve toprak koşullarına bağlı olarak çiftçiye doğrudan bilgilendirmeler yapılmalıdır.
  • Yaz döneminde mahsülünü yetiştirmek için kullandığı elektrik borcunu ödemekte zorlanan çiftçilerimize yönelik gerekli kolaylıklar sağlanmalıdır.
  • Hayvancılık ile uğraşan üreticilerimize büyük baş ve küçük baş hayvan yardımı yapılarak, yerli et üretimine değer verilmelidir.
  • Çiftçilerimize gereksiz ve fazla ilaç, fazla gübre kullandıran kurum ve kuruluşların önüne geçmek için denetimler artırılmalıdır.
  • Çiftçide insana, doğaya, toprağa, çevreye ve sağlık bilincini oluşturacak bilgilendirme programlarına ağırlık verilmelidir. Kullanacağı ilaç ve gübrenin çevrede ve insan sağlığı üzerinde oluşturacağı yan etkileri konusunda bilgilendirmeler yapılmalıdır. Meteorolojik veriler çiftçiye en hızlı şekilde iletilmelidir.
  • Çiftçiler ve tarım yöneticileri arasında iletişim kopukluğu vardır. Çiftçilerin bağlı olduğu kurum ve kuruluşlar çiftçinin sesi olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle, çiftçiye teknik bilgi verecek, üretim ve pazarlama konusunda işbirliği imkanlarını geliştirecek, kalıcı sosyal politikalar uygulanmalıdır.
  • Yaş meyve ve sebze üreticisinin tarlada verdiği fiyat ile tüketicinin marketlerde aldığı fiyat arasında uçurumlar vardır. Bunun önüne geçmek için ürünleri üreticilerden direkt alım yapan ve direk halk ile buluşturan birlikler kurulmalıdır. Buralarda satılacak ucuz ürünler ekonomiyi de dengede tutacaktır.
  • Ulusal Süt Konseyi, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik yeniden düzenlenmelidir. Her 3 ayda bir toplanıp, üreticinin durumuna göre süt fiyatı belirlemelidir.

Eğer temiz bir gelecek ve yaşanılabilir bir Türkiye istiyorsak üretime ve üreticiye değer vermeliyiz. Gelecek Partisi olarak çiftçilerimizin bu ülke için, geleceğimiz için üretmelerini istiyoruz. Ekmeğini topraktan kazanan üreticilerimizi oyalamaya yönelik uygulanan politikaların karşısındayız...

Sosyal Politikalar Başkanlığı