STKlara Baskı ve Jurnalci Avukatlık Geliyor

Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi, TBMM Adalet  Komisyonunda kabul edildi. 

Komisyona son anda AK Partili vekiller tarafından verilen önergelerle önce Dernekler ve tüm STK ları “kayyum atama” veya “kapatma” gibi çok ağır yaptırımlar içeren düzenleme teklifi yapılmış ve  komisyonda kabul edilmiştir. Buna göre; Teklif yasalaşırsa, İçişleri Bakanı ve valilikler, STK’lerin yönetiminde bulunan ve hakkında terör soruşturması açılan isimleri görevden alabilecek, derneğin faaliyetini geçici olarak durdurabilecek ve gerekli görürse yönetimlerine kayyum atayabilecek. Bu düzenlemenin Anayasa tarafından tanınmış bulunan “düşünce ve kanaat hürriyeti(25), düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (26), dernek kurma hürriyeti (33)” gibi temel hakları ortadan kaldırma veya kullanılmasını imkansız kılma potansiyeli taşıyan, kötüye kullanılmaya son derece müsait bir düzenlemedir. Bu teklif yasalaştığı takdirde, Anayasamızın sayılan hükümleri başta olmak üzer bir çok vatandaşlık hakkı ile hukukumuzun bir parçası olan AİHS ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve ilgili kanunlarda koruma altına alınmış olan temel hak ve özgürlüklerin ciddi bir tehdit altına gireceğine kuşku yoktur. 

Aynı şekilde, adı geçen yasanın görüşülmesi sırasında bu kerre, “taşınmaz alım satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerle sınırlı olmak üzere” serbest avukatların vâkıf  oldukları hukuka aykırılıkları ihbar mükellefiyeti getirilmesi yönündeki teklifin TBMM Adalet Komisyonunda kabul edilmesi, 1136 s. Avukatlık Kanununun 36 maddesine ve savunmanın amaç ve felsefesine açıkça aykırıdır. İhbar yükümlülüğünün belli alanlarla sınırlandırıldığı iddiası komik bir aldatmacadan ibarettir. Avukatın hiçbir konuda meslek icabı vâkıf olduğu sırları bırakın ihbar etmeyi mahkemede tanıklığını dahi yapması mümkün değildir. Kaldı ki, alaksız her olayı düzenleme kapsamı içinde değerlendirmekte oldukça mahir bürokratlarımızın varlığı hükümete ayrı bir güven de vermektedir. Savcılığın, kolluğun, maliye veya MASAK’ın görevlerini avukata yüklemenin ve bu ihbar görevini yerine getirmediği iddiaları üzerinden avukatları sindirme niyet ve gayretinin asıl sebebi muhalif olma potansiyeli yüksek olan avukatları sindirmektir. Avukatlığı hafiyeciliğe zorlayan bu yaklaşım başta avukatlık mesleği ve hukukun/yargının içine süreklendiği durumu göstermesi bakımından son derece manidardır. Bu teklif, bizzat avukatlık mesleğini ve vatandaşların özel hayatlarını tehdit eden otoriter bir anlayışın ürünüdür. 

Avukatlık mesleğine çok büyük zararlar vereceği tartışmasız olan düzenlemenin avukatların itibarına ve kazanç imkanlarına da önemli bir darbe vuracağı açıktır. Davasını üstlendiğiniz bir vatandaşın savunmasını yaparken aynı zamanda kendisini ihbar etmeyi zorunlu kılan düzenlemenin amacı  topluma ve özellikle savunma mesleğine yeni bir baskı kurmak ve otoriter bir rejim ihdas etme gayretinden başka bir şey değildir. Hükümet olarak geldiğiniz nokta, “Çoklu baro”dan sonra “ihbarcı avukat” müessesi getirerek “yargı reformu” iddiası ile çıktığınız yolun sonunu çok iyi göstermektedir. 

Bu teklifleri ortaya koyan milletvekillerinin avukatlık mesleğinden ve bu mesleğin öneminden habersiz olduklarına kuşku yoktur. Saray Hükümetinin bir talebi olduğu açık olan bu teklife karşı sessiz kalan başta Türkiye Barolar Birliği’ni, baroları ve başta avukatlar olmak üzere savunmanın kutsallığına inanan herkesi göreve çağırıyoruz. 

Gerek STK lara yapılmak istenen kayyum ve kapatma ve gerekse avukatları jurnalciliğe zorlayan bu düzenlemelerin “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasını ve Finansmanını Önleme” ye yönelik bir kanun çalışmasının içine yerleştirmenin kurnazlığını anlıyor olsak dahi alakasını kurmak mümkün değildir... 

GELECEK PARTİSİ 
ADALET POLİTİKALARI BAŞKANLIĞI